Çiftleşme: Biyolojide karşı cinsten veya Hermafrodit iki canlının üremek üzere bir araya gelmesidir.
Hermafrodit: Çift cinsiyetli demektir.
Çiftleşme yumuşatılmış bir kelime olsada seks kelimesi ile aynı neticeye hizmet etmektedir.
Yani seks, tıpkı çiftleşme gibi çiftlerin karşılıklı birbirlerine dokunarak, birbirlerinden haz almak üzere oluşturulan bir eylemdir ve dünyadaki bütün canlıların yaşadığı, tecrübe ettiği, olmazsa olmaz bir gerekliliktir.
Çünkü Tanrı böyle istemiştir, böyle yaratmıştır. Tanrı’nın isteğine, emrine herhalde ölümlü canlıların (haşa) söz söylemek gibi bir densizliği, şuursuzluğu olamaz, olmamalıdır.
Bu eylemin “yani çiftleşmenin” elbette biyolojik olarak ihtiyacını hiç kimse yadsıyamaz.
İnsanlar üzerinden çiftleşme konusunudeğerlendirecek olursak, diğer canlı türlerinde olduğu gibi üremek için olmazsa olmazdır. Elbette belirli bir yaş aralığı bu konudaki işlevini daha verimli sürdürmektedir. Yani gençken daha kaliteli seks yapılır ve daha çok yapılır.
Hatta çocuk yapabilmenin bile en azından kadınlar tarafında bir yaş sınırı vardır. Malum menopoz denilen evre, kadınların başka bir boyuta geçtiğini ve doğurganlığını yitirdiğine işaret eder.
Kadınların ve erkeklerin çiftleşebilmesi için öncelikle biyolojik bir standarda ulaşması gerekmektedir.
Bunun nasıl olduğunu sanırım artık bilmeyenimiz yok.Okullarda biyolojik derslerde öğrenciler konudan kısmen de olsa haberdar oluyor.
Velev ki hiçbir yerden öğrenemedinizse şayet Google üzerinden ne nedir, nasıldır, bilmeyenlerde, henüz denemeyenlerdeöğreniveriyor bir çırpıda.
Elbette gelişimini tamamlayanları, yetişkin olanları kastediyoruz.
Konuya dair böyle bir girizgâhtan sonra asıl meseleye doğru birkaç kelam edelim hadi bakalım.
Korona virüs dünyamızı istila ettiğinden beri türlü türlü varsayımlar üretildi ve birçoğu da kurallaştırılarak biz insanların iyiliği için hayata geçirildi.
Çocuklar, ergen sınıfında yer alan gençler ve elbette altmış beş yaş üstü yetişkinler, kontrollü bir biçimde toplumdan izole edildi.Zaman zaman da tümden kontrol altında tutulduk.
Yani yaşamsal gerekliliklerini kısmen de olsa öteledi birçoğumuz, ötelemek zorunda kaldı, ergenler ve yaşlı sınıfında fişlenenler başı çekti.

Oysa gördük ki kıymetini bilemediğimiz birçok şeyin farkına vardık bu süreç de özelliklede sağlıklı nefes alabilmenin.
 Yasaklanan,yapılamayan her şeyin daha da kıymeti bilinerek,dibine kadar yaşamaya ant içtik. Evlerde bol bol zamanı olanlar, enerjisini boşaltamayanlar böyle şeylere kafa yordu.Çünkü enerji denilen şey yaş ile birlikte azalıyor git gide.
Sıra dışı bir zaman diliminde sıra dışı önlemlerle yüzleş ildi bir anda. Altmış beş üstünün yaşam fişinin bir anda çekilmesi, insanın aklına neler getirmiyor ki haliyle.
Hatırlayalım ne olursunuz, nasıl hayıflandık ota çöpe harcadığımız zamanlarımıza. Kıymetini bilemediğimiz özgürlüklerimize, ruhumuza bedenimize ettiğimiz eziyetlere.
Belki de iç geçirdi fişi çekilen kesim, keşke daha çok sevişseydik, daha çok hakkını verseydik şu hayatın dediler kim bilir.
Korona virüs çıktığından beri dillerde pelesenk olan o söz,eminim sizin de kulaklarınızda çınlıyor.
“Hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacak”.
“Yaşayamadıklarımı yapamadıklarımı asla ötelemeyeceğim, es geçmeyeceğim, hayatı dolu dolu dibine kadar yaşayacağım.”
Birbirine çarpıp, bir mıh gibi hafızama saplanıp kalan bu temennilere gülümsüyorum çünkü bazı şeyler vaktinde yapılabiliyor sadece, vaktini geçirdiğinde geçmiş olsun, telafisi tekrarı olmuyor bir daha, söylemedi demeyin.
Önyargılarla, sığ bakış açılarıyla biçimlendirmeye çalışılan özgürlüklerinize, sahip çıkınız henüz vakit varken. Bedeninizin ruhunuzun hâkimi siz olun, bir başkasına konuşma hakkı vermeyin, yaşınız kaç olursa olsun.
Dünyanın boğuşmakta olduğu bu korona günlerinde evlerinde en çok kalanlar, altmış beş yaş üstü olanlar. Yani kadın erkek olarak, ununu eleyip, eleğini nerdeyse asmış olanlar. Menopoza, andropoza girenler, yahut girme evresinde son uzatmaları oynayanlar. Yani çiftleşme ve üreme konusunda artık vasat olanlar.
Biraz muzipçe düşününce bu süreçte “ otuz ila hadi altmış olsun” bu yaş aralığını evde hapsetselerdi nüfus patlamasından tutunda, libido patlamasına kadar giderdi iş.
Hani şu evde kalın seks yapın diyen Doktor Öz de bu yaş sınırını gözden kaçırmış olmalı. Ya da bizim bilmediğimiz bir mucizesi var tıbbın.Şayet öyle bir bilgisi vardıysa, altmış beş üstü tecrübeli gençlere de bir anlatıverseydi birkaç satırda.
Belki unun elediğini kabullenmeyenlere bir meşgale çıkardı bu vesileyle.
Odadan salona, salondan mutfağa volta atarken, yatak odasına da uğrarlardı ve etkilenmezlerdi üzerlerine yapıştırılan ” yaşlı “ damgasından. Evet, resmen altmış beş üstü gençler (!)göz göre göre yaşlı addedildiler.
İstatistikler acaba bu konuda yaş üzerinden son noktayı koymuş olabilir mi bu süreçten önce. Sahiden iş geçmiş miydi altmış beş üstünden.
Doktor Özün önerdiği gibi ha değince olmuyor o işler, bizde az çok bir şeyler biliyoruz yani bizim çocukları leylekler getirmedi son tahlilde.
Naçizane birkaç done paylaşalım bu satırlarda konuya dair.
Şöyle ki;
Kadınlarda Menopozdan veerkeklerde andropozdan sonra öyle tavsiyeyle öneriyle sağlıklı seks yapılmıyor, yapılamıyor. Biyolojik sistem buna izin vermiyor.
İte kalka da eline yüzüne bulaştırıyorsun ancak. Moralin bozuluyor ,yaşamdan küsmeye kadar gidiyor iş.Çiftler yok yere bağırıyor çağırıyor, açığı kapatmak için sözlü şiddete sığınanlar bile oluyor.
İstisnalar kaide bozmaz gibi gerçeğin dışında ego beslemelerinin de sorunun gerçekliğine ve ciddiyetine fayda sağlamayacağını peşinen not olarak düşelim.
Ve kabullenelim, altmış beş yaş üstü seks konusunda sakinlemiş ve pasifleşmiş tir. Evde kalmasının dünya nüfusuna bir fayda sağlama gibi asli görevide yoktur. Zararsızdır yani çoğunlukla, o yüzden onları evde oyalayacak başka fikirler sunmak gerekir.
Yıllar yılı birlikte yaşayarak ve hala çift olabilme sabrını, erdemliğini gösteren altmış beş yaş üstü insanların, kalan zamanı nasıl daha iyi tüketebiliriz arayışında kafa yormalarıdır yapılmakta olan eylem. Onun dışındakiler ise geçmişin yâd edilmesidir, maziye bırakılanların, yetinemediklerinin iç çekişidir gösterilen tavır ve sabır.
Bu süreçler elbette sırayla deneyimleniyor, korona her zaman başımıza gelen bir bela değil, ilk kez deneyimledik ve faturayı altmış beş üstüne kestik ve birazda gençlere elbette.
Her canlı doğumdan ölüme kadar büyüyor, gelişiyor ve yaşlanıyor, kimse hor görülmesin lütfen. Bu konuda kimsenin kimseye ahkâm kesmek gibi bir densizliği de olmasın aman tekrar ediyorum, sırayla bu işler.
Bu işin bir de psikolojik boyutunu da düşünmek lazım, gözden çıkartıldıklarını düşünen kesim az değil hani.
Peki neden cinsellik üzerinden bu zor süreci değerlendirme gereği duyduk.
Önerilen tavsiyeler üzerinden elbette. Evde kalın seks yapın demekle seks yapılmıyor her daim, hele emri vakiyle hiç olmuyor bu işler.
Şu durumda altmış beş yaşın civarında ve üzerinde olanların evde değil daha çok dışarıda olması gerekiyor, gezip dolaşıp hayatın başka bir tadını keşfetmeleri gerekiyor.
Zihinlerini imkânsızlıklarla yorup, onları daha çok yıpratmamak gerekiyor.
Altmış beş yaş üstünden hiç kimseye herhangi bir zarar gelmez, siz asıl yirmi ila altmış beş yaş altına dikkat edin, korona morona dinlemezler maazallah. Onlarda ki enerji patlamasıyla nüfus da patlar libido da.
Altmış beş yaş üstü bence sokağa çıkmalıdır, çıkmalıdır ki ruhları ölmeden önce gün yüzü görsün. Mutlu olsunlar kendilerini işe yaramaz hissetmesinler daha fazla çünkü gördükleri görecekleri rahmet o kadarcık zira!