Hekim değilim. Sağlık uzmanı hiç değilim. Burada yazacaklarım sadece kişisel görüşlerimi ihtiva eder. Kimseye akıl satma gibi bir niyetim yok. Malumat furuşluk olarak da anlamayın.  
 
Uzman elektrik öğretmeniyim. Ama 43 yıldan beri tek hobim var; sadece okumak. Başka da hiçbir şeyden pek keyif almam. Günde 5-10 saatim okuma ve yazma ile geçer. Okuduklarımın yüzde 80’i bilim ve teknikle ilgili olanlardır. Yüzde 20’lik dilimde ise şiir, hikaye, öykü, anı, biyografi, roman, araştırma, tarih, siyaset kitapları yer alır.  
 
Ortalama 30 yıldır da öğrendiklerimi yazıya, kitaba döküp çeşitli mecralara (yayınevi, gazete, dergi, blog) yollarım. İsteyen okur, isteyen okumaz…  
 
Arkamızda çeşitli gizli/şer odaklarının gücü (desteği, kayırması, torpili) olmadığı için medya bizden söz etmez. Ancak aradan geçen çeyrek asırda 1 milyondan fazla eserim basılıp satıldı. Eserlerimi maliyet fiyatına sunduğum için zengin olamadım. Ortalama bir hayat sürdüm.  
 
Kamuda görev yaptığım son 31 yılda hiç hasta olmadım diyebilirim. Havalar soğuyunca birçok insan hemen grip, nezle, zatürre vb. olup hekimlere koşarak 1-10 günlük raporlar alarak görevini sıklıkla aksatır. Bunca zamanda hafif şiddetli hastalıklarım zuhur etti ama ben göreve gitmeyi tercih ettim.  
 
Çoğunluğun kocakarı ilacı olarak küçümsediği kadim (geleneksel) tıp yöntemlerinin ortaya koyduğu yöntemleri sıklıkla kullanıyorum. Küresel çete devlet ABD’nin dayattığı iyileştirmeyen ilaçlara karşı kuşkum çoktur. Bu ülkenin dünyaya kötülük, terör, şiddet, savaş, yolsuzluk, hırsızlık, çakallık, eşkıyalık, nepotizm, Siyonizm, silahlanma, yalan haber yaydığını gözlemliyorum. ABD patentli hiçbir şeyi araştırmadan benimsemiyorum. Dünya ilaç, gıda, yem, gübre, hormon piyasasını yüzde 90 oranında ABD mahreçli sahtekar tröstler ele geçirmiştir. Bunlara inanmayan “Acun, Şeyma” takip etmeye devam edebilir...   
 
En çok yediğim gıdalar: Sarımsak, soğan, limon, portakal, mandalina, greyfurt, maydanoz, nane, marul, havuç, biber, taze fasulye, brokoli, domates, elma, armut, şeftali, taze erik, kuru erik, taze üzüm, kuru üzüm, siyah üzüm, incir, keçi boynuzu, kuşburnu, kızılcık, böğürtlen, dut, kiraz, vişne, nohut, kuru fasulye, barbunya, bezelye, sızma zeytin yağı, zerdeçal, zencefil, kırmızı toz biber, turşu, karabiber, kekik, keten tohumu, çörek otu, yumurta, bıldırcın yumurtası, yoğurt, balık, köy tereyağı, turp, şalgam, lahana, beyaz peynir, sumak, organik tavuk, kabak çekirdeği, ay çekirdeği, kırda dolaşan hayvan eti, tam buğday unundan yapılmış ekmek, fındık, fıstık, badem, ceviz, bitter çikolata vb…  
 
Bazıları bunları nasıl satın alacağız diyebilir. Sigaraya ayda 500-600 TL, telefona yılda 2-10 bin TL vermeye para bulan herkes bunları az da olsa satın alabilir.         
 
Son olarak yaklaşık 20 yıldır yılın her günü içtiğim içeceği (çayı, hoşafı) anlatayım. Cam demliğe o gün için evde ne varsa (kuşburnu, limon, kızılcık, erik, böğürtlen, kayısı, incir, elma, portakal, mandalina, ıhlamur, adaçayı, yeşil çay, siyah çay, armut, zencefil, keçi boynuzu vb. gibi) azar azar koyuyorum. Akşama kadar bu sıcak çaydan (bir tür hoşaf) 5-10-20 fincan içiyorum. Bu karışım müthiş bir enerji veriyor. Hem günlük 2,5-3 litrelik sıvı ihtiyacımı karşılıyorum, hem de bitkilerin içindeki bin bir kimyasalı bünyeme almış oluyorum. Bu karışımın COVID-19 adlı virüse de kalkan olduğunu düşünüyorum.