5 Nisan Cumartesi günü saat:13’den 24’de kadar birlikteydik. Halil ve Sami abilerle… Onların anılarıyla anlaşılmaz bir hızla akıp geçti saatler. Bir gün sonra Zonguldak’a döndüm. Saat: 22’den sonra Sami Gökmen Abi’den peş peşe iki mektup aldım. Mektup dedim diye postacı getirdi sanmayın gecenin bir vaktinde… Artık haberleşmeler e-posta yoluyla yapılıyor, anında karşı adrese ulaşıyor duygular. Yalnızca duygu yüklü mü? Hayır! Bana sorarsanız hem Zonguldak tarihine, hem de Zonguldak’ta sporun tarihine ışık tutacak nitelikteydi. Bu yönüyle yalnızca, bende kalmamalıydı. Bu amaçla gazetede yayımlamaya karar verdim. Okuyunca siz de anlayacaksınız…

 

MEKTUP 1  (6 Nisan 2014, 22:08)

 

Ekrem Bey İyi Günler,

Dün Halil Hoca’yla birlikte gerek Fenerbahçe’deki  gerekse akşam yemekteki sohbet konuları çok güzeldi. Bahsettiğim,  Sevgili Yurdakul'la (Domdom)  ilgili "Mutluğun Resmi" yazısını ekte sunuyorum. Bu vesileyle tekrar çalışmalarında başarılar diler, sevgilerimi sunarım. 

 

HAYATIMDA İZ BIRAKAN OLAYLAR:

Mutluluğun Resmi

Nazım Hikmet “Saman Sarısı” adlı şiirinde çağdaş Türk resminin öncülerinden biri olan Abidin Dino’ya

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”  diye sorar.

Bu bana, çocukluk arkadaşım ve can dostum olan Cafer Başaran’ın anlattığı bir anıyı hatırlattı.

Cafer ve Yurdakul (Domdom) o zamanki her çocuk gibi futbolu çok severlerdi. Her fırsatta futbol konuşurlar ve diğer mahallelerdeki çocuklarla buluşup maç organize ederek, mahalle aralarında futbol maçları yaparlardı.

Sonraki yıllarda;

Cafer; Zonguldakspor, Altınordu, Çorumspor’da top koşturmuş, Çorumspor’un yıllarca kaptanlığını yapmış,Yurdakul ise:Kilimlispor’da top oynamış,  Antrenörlük yapmış, 1974-1975 sezonunda Çalıştırdığı Kilimlispor Genç Takımını, küçük bir beldenin mütevazi imkanlarıyla, Türkiye Şampiyonu yapma başarısını göstermiştir. Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanan efsanevi takımında yer alan Ergün Penbe’yi, daha küçücükken, mahalle arasında top oynarken görüp keşfeden ve ilgilenip Kilimlispor’a getiren ve Türk futboluna kazandıran da Yurdakul’dan başkası değildir.

 

Babalarımız Ereğli Kömürleri İşletmesi’nde (E.K.İ.) çalışırdı. O zamanlar Kömür işletmelerinde çalışanların çocuklarından isteyenleri yaz tatillerinde, hem boş vakitlerini değerlendirerek bir şeyler öğrenmeleri, hem de ailelerine maddi katkıda bulunmaları için, İşletme’de işe alırlardı. Aldıkları aylık da, bir işçi maaşı kadardı. Oldukça iyi bir paraydı. 1958 veya 1959 yaz tatilinde işe giren Cafer, uzun zamandır heves ettiği, zamanın en iyi futbol ayakkabısı olan Dinyakos marka futbol ayakkabısından almak için para biriktirmiş. O zaman Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray gibi büyük kulüplerin futbol ayakkabılarını, İstanbul/Sirkeci’de Dinyakos adında bir Rum yaparmış ve onun yaptığı ayakkabılar oldukça pahalı, ancak ayağı yumuşacık sardığından ve kuş tüyü kadar hafif olduğundan, bu ayakkabılarla topa hükmetmesi kolay olurmuş.

 

Cafer’le Yurdakul (Domdom), sıcak bir yaz günü Zonguldak’a, şehrin tek futbol malzemelerini satan Kasapoğlu Spor Mağazası’na gitmişler ve Dinyakos marka ayakkabı almak istediklerini söylemişler. Dükkan sahibinin verdiği ayakkabı Cafer’in ayağına bol gelmiş. Ancak dükkan sahibi, daha küçük numaranın olmadığını, yeni sipariş verebileceğini, fakat ne zaman geleceği hakkında bir tarih veremeyeceğini ifade etmiş. Bunun üzerine, ayakkabıyı o gün almak için şartlanmış olan Cafer, ayakkabının ön kısmına bez parçası koyabileceğini ve bu suretle ayakkabıyı kullanabileceğini, düşünerek, ayakkabıyı almış. Cafer’le Yurdakul, hayalini kurdukları ayakkabıyı almalarının sevinciyle, spor mağazasından çıkmışlar. Cafer ayakkabıları bağlarından bağlayıp omzuna atmış. Birlikte akrabalarının olduğu ve Zonguldak’a 25 - 30 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan Üzülmez’e doğru yürümeye başlamışlar. Sıcak havada ve asfalt yolda konuşa konuşa yürürken bir ara Yurdakul durmuş ve Cafer’e, “Cafer yaa demiş, şu ayakkabıları ver de, biraz da ben taşıyayım. ”  demiş. Cafer de,  “Tabi Domdom al bakalım” demiş ve ayakkabıları Yurdakul’a vermiş. Yurdakul, aldığı ayakkabıları sevinçle omzuna atmış ve mutlu bir şekilde konuşarak yürümeye devam etmişler. Yurdakul’un sözleri, ne kadar içten, sevgi dolu ve duygulu. Demek ki mutluluk parayla pulla olmuyormuş. Demek ki arkadaşının aldığı ayakkabıyı sırtında taşımak da insanı mutlu edebiliyormuş.

Birkaç sene önce zamansız bir şekilde aramızdan ayrılan çok sevgili çocukluk arkadaşımız Yurdakul’un (Domdom) bu sevgi dolu sözlerinden, zamanımızın bireyci anlayışının alacağı çok dersler olmalı.

Abidin Dino; Nazım Hikmet’in Eşi Vera için yazdığı “Saman Sarısı” şiirindeki : “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” sorusunu yazdığı bir şiirle cevaplandırmış, ancak mutluluğun resmini yapmamıştır. 

Ne zaman mutluluktan söz açılsa ben, “Acaba Abidin Dino, Sevgili Yurdakul’un, Cafer’e söylediği bu sözlerini duysaydı, mutluluğun resmini nasıl yapardı?” diye düşünürüm. 08.07.2012

 

 

Üst Sıra Soldan Sağa ; Ömer Tregol (Vefat), Simitçi Yüksel Özder (Vefat), Zeki Demirtaş (Çörçil),  Yurdakul Alkan (Domdom) (Vefat), Güven Yılmaz (Vefat)

Alt Sıra Soldan Sağa:  Cemal Çakmaklı, Tekin Karahasan, Halil Güngördü, Şükrü Neçevik (Vefat), Cafer Başaran, Suat Tomruk

·      Cemal Çakmak’lının arkasındaki çekirdek yiyen çocuk Işık Girgin

·      Fotoğrafın sağ tarafında koşan çocuğun ise Erol Mekik olduğu söylendi.

Not: Yeni Mahallenin Karadere tarafındaki minik saha. 1953-1954 yılları olabilir diyor, fotoğrafın sahibi Halil Güngördü.

Sevgilerimle

Sami Gökmen


MEKTUP 2  (6 Nisan 2014, 22:31)

 

Sevgili Ekrem  yeniden merhaba,

 

Yurdakul'la ilgili yazıyı gönderdikten sonra, Cafer'le ilgili yazdığım dizeler

 aklıma geldi. Onu da ekte sunuyorum. Halil Güngördü ile birlikte Zonguldak’a – Kilimli’ye Sevgilerle…

Sami Gökmen

 

YURDAKUL ALKAN (1944-2009)

 

Kilimli deyince aklıma,

Sevgili “Dom Dom Yurdakul”la sabah, akşam futbol üzerine konuşan,

Mahalleler arası maç organize eden,

EKİ’ de çalışmaya başladığımız 1956 yılında,

Berber Vedat’la para toplayıp İlk ortak siboplu topumuzu alan,

39 numara olan ayağına aldığı, 3 numara büyük 42 numara, meşhur “Dinyakos” futbol ayakkabısında mutluluğu bulan,

Orhan Ünal’la birlikte genç takımdan, A takımına ilk yükselen

Ve takıma güç katan,

O hızla aldığı güzel, tüylü kışlık palto ile etrafa hava atan

Sanat Okulu formasıyla, unutulmaz 2-3‘lük maçta

Santradan aldığı toplarla, ünlü Çelikel Lisesi defansını

İpe dizer gibi çalımlayan ve peş peşe iki golü lamba gibi ağlara asan,

Sonra, Zonguldakspor ve Altınordu’da top koşturan,

Beyefendi kişiliğiyle herkesin sevgi ve saygısını kazanarak

Yabancı bir diyarda, Çorumspor’da yıllarca kaptanlık yapan,

Ve 40 yıl sonra gittiği Çorumda “Baba Cafer” olarak

Saygıyla, sevgiyle karşılanan, güvenilir insan

Can dost “Cafer Başaran” gelir.