SANTRALLER, KİRLİLİK, BELEDİYELER
Enerji de dışa bağımlı ülkemizin sorunlarındandır, santraller.
Olması da sorun edilir, olmaması da…
Bir yanda ‘emperyalizme hayır’ nümayişleri yapılır, diğer yanda ‘santraller kapatılsın’ nutukları atılır. Elektrik faturası şişkin geldiğinde ‘yandım Allah’ diyende vardır aralarında, çocuğunu o santralde işe sokmak için uğraşan ve ya tuttuğu siyasi parti yıllardır seçim kazanamadığı için, iktidara kızanda…
Eleştirilerin odağında, siyaset olsa da ‘çevre duyarlılığı’ yadsınamaz.
Bu santrallerin, yetkili kuruluşlardan, hava ve denizi kirlettikleri için aldıkları para cezaları, gösterilerin haklılığının bir delili.
Ülke ve bölge ekonomisine katkıları ortada iken, tamamen yasal olan bu kuruluşların kapatılması mümkün değil iken, yapılması gereken nedir?
Önce olayı teknik açıdan inceleyelim.
ÇATES VE EREN
Şehrin hemen bitişiğinde Çatalağzı ve Muslu beldelerinde iki santral var Zonguldak’ta…
Biri Cumhuriyetle Yaşıt… Kömüre dayalı ağır sanayi bölgesi ilan edilmeyle birlikte, kurulmuş. ÇATES (Çatalağzı Elektrik Santrali) 1milyon 600 bin ton/yıl miks kömür tüketerek, Türkiye’nin ihtiyacı olan elektrik enerjisinin % 1.5’ini üretiyor.
İkinci santral olan Eren Enerji ise yıl da 3.5 milyon ton ithal kömür tüketerek, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının % 5’ini karşılıyor.
Bu iki santral, bölge de iki bine yakın insanı istihdam etmenin ötesinde, Belediyelerin de ayakta kalmasının en büyük nedeni. Bölge de birçok yol, köprü, okul, spor kompleksi, cami, dere ıslahı ve toplu konut gibi acil sorunlara çözüm bulup, arayışlarını sürdürmektedir.
Her iki tesis de, Türkiye’nin ilk ağır sanayi bölgesinde ve yöre belediyelerinin imar planındaSanayi Alanı’ göstermeleri ve onaylatmaları neticesi kurulmuşlardır.
ÇEVRE KİRLETİLMESİ
Çevreyi kirleten yalnız bu iki santral değil elbette.
Erdemir, Filyos Ateş Tuğla, Çaycuma kâğıt, taş ocakları, mezbaha neler, kireç ocakları vs. gibi kuruluşlar da, çevreyi kirlettikleri için maddi cezalara çarptırılırlar.
Çates ve Eren Enerji’de, çevreyi havadan ve denizden kirlettiği için sürekli para cezasına çarptırılan kuruluşlardandır. Tükettikleri kömür külünü salmak yoluyla denizi, baca gazları yoluyla havayı kirlettikleri içinde cezai işlem görürler.
BACA GAZLARI
Konu ile ilgili Pusula TV’de anlatmıştım.
Bu konuda, bölgede incelemeler yaptım. Fotoğraflar çektim. Çevreye yağan maddeleri toplayan vatandaşlarla görüştüm.
Konu ile ilgili kurumların yetkililerinden bilgi notları aldım.
Termik Santral Bacalarından kömürün yanması sonucu çıkan gazları yani; Azot Bileşenlerini (Nitrik Asit, Karbonik Asit, Sülfirik Asit) ve partikül maddeleri (kül + kurum) bastırmak(bacadan çıkmasını engellemek için)termik santral bacalarında, yoğunlaştırılmış amonyak kullanılır.
Yoğunlaştırılmış amonyak ile baca gazları sıvılaştırılıp, çökertilir.’
Bacalardan çıkan beyaz duman nedeni bu…
Yoğunlaştırılmış amonyak; hava ve su ile birleştiğinde, insan hayatını etkileyecek zararlar veren bir kimyasal. Bu yoğunlaştırılmış amonyak için önlem yok mu? Var.
Bacalara ABD yapımı SCR (Selektif Katalitik Radakşin)isimli özel bir kit takılır.
Çok pahalı olan bu kitlerin(SCR); kısaca ‘indirgeme yöntemi’ denen sistemin bulunduğu yer; yanma sonucu oluşan atık gazın içersindeki azot oksit’in(NOx) tutulduğu bölgedir.
Tutulamazsa, havaya çıktığında patlama yapabilir.
İşte; bu bilgi notuna dikkat…
SCR’nin devreye sokulması, santralin ürettiği enerjinin %7’sini tüketir.
SCR kitinin ömrü beş yıldır. Çok pahalı olan bu kit’in % 20 amortisman (aşınma payı) gideri vardır.’
Bir başka önlemde, santral bacasının tepesindeki, elektro statik filtrelerle alınıyor.
Bu filtreler de kireç taşı balansı vardır. Bu taş üzerine de yoğunlaştırılmış amonyak gönderilerek, kontrol yapılır.
Burada şeytanın avukatlığını yapalım mı?
Termik santrallerde, SCR kitinin ömrü çabuk tükenmesin ve % 7 elektrik gideri olmasın diye,  acaba bu sistem arada bir yatara bırakılır mı?
Amonyak ile sıvılaştırılamayan baca gazları, havadaki partikül (parçacık) maddeler (kül+kurum) ile birleşip, doğa ve insanların üzerine yağmaz mı? 
Amonyak ile çökertilen baca gazları nasıl nötrleştirilir?
Zehirli atıklar, nasıl yok edilir?
SANTRAL NASIL KURULUR?
Bir bölge de santral kurulabilmesi için, o bölgenin öncelikle sanayi bölgesi olması gerekir.
Yani 1/ 25 bin ölçekli Çevre Düzeni Plânında yer alması gerekir.
Önemlisi; bir bölgede Termik Santral kurulması için; o bölge sınırlarındaki Belediye İmar Plânında ‘sanayi alanı’ olarak yer göstermesi gerekir.
Dolayısıyla, Hem Çatalağzı, hem de Muslu Belediyeleri, imar planlarında sanayi alanlarını ayırmış ve onaylatmıştır.
Önemli bir konu da; Bir işletmenin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporu alması, işletmenin açılması, çalışması için yeterli sebep değildir.
Halkın bilgilendirme toplantısında, ‘ÇED gerekli değildir’ ya da ‘ÇED gereklidir’ belgesi verilmesi, tesisin orada kurulmasına yetmez.
ÇED bir taahhütnamedir. Bir işletme kurulduktan sonra, orada yapılması gereken denetlemeleri ön görür.
Meselâ: Firma, ÇED izninde ‘Baca gazı arıtma ve deniz kirliliği arıtması kuracağım’ derse, normal denetiminde /yapmadığında geçici izin belgesi verilir. Altı ay denetim sürer. Sıkıntı kalkarsa ‘kesin izin’ belgesi verilir.
Bir santralin hizmete girmesi için, birinci derecede, Belediye’den ruhsat ve yapı kullanma izni alması şarttır, ayrıca özel idareden ruhsat ve yapı kullanma izni alması şarttır.
Yani, santralin kurulmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı/ müdürlüğü yok.
Enerji Bakanlığı var. Daha sonra, çevre izin ve lisanslarına sıra gelir.
GÖSTERİ Mİ, OLAY MI?
Geçen ay, bölge de yeni bir termik Santral kurulması için müracaat eden bir firma’nın ÇED toplantısında; toplantının sekretaryasını yapan, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü personeline (İl Md. Mustafa Özmen, yardımcısı Şenol Yücel, şube müdürü Hakan Farezoğlu dâhil 8 devlet memuruna) yapılan saldırılar abesle iştigaldir.
Daha da vahimi, saldırıların, siyasilerin gözleri önünde yapılmasıdır.
Aynı bölge de 2015 yılı içinde yapılan mevcut santrallere ait yeni müracaat için (Eren Enerji 6. 8. 2015) ve Bereket Enerji (7. 8. 2015) CED toplantılarında da eleştiriler yapıldı.
Çevre duyarlılığı çerçevesinde elbette yasal protestolar yapılmalı.
Dolayısıyla akla gelen ilk soru ‘Olaylar gerçekten bir çevre duyarlılığı mı?’
SONUÇ:
Çatalağzı ve Muslu, sanayi bölgesi küçük iki belde.
Bölge insanının bütün ihtiyaçları, çevreyi kirleten bu santraller tarafından karşılanıyor.
Gerçek şu ki; iki santralin, hizmet ve çevre olumsuzlukları at başı gidiyor.
Yapılacak olan;
1) Evvelemirde, mevcut santrallere ‘göstermelik cezalar’ ile kirliliklerini sürdürmelerine yardımcı olunmamalı.
2) Kirletici tesislerin bol olduğu Çatalağzı -Muslu gibi dar bölgelerde ‘Atmosferde kirlilik taşıma kapasitesi’ inceleme raporu hazırlanmasıdır.
Rapor ‘taşıma kapasitesi artık doldu’ diyorsa, yeni tesis yapılmamalıdır.
İşsizlik, göç, yatırım gibi sorunlardan çok, atmosferin taşıyabileceği kirlilik yüküne dikkat edilmeli. Daha fazla santral, yerleşim yoğunluğu kadar, insan sağlığı açısından vahim sonuçlar doğurur.
3) Çevre duyarlılığı adına, yasal görevlerini yerine getiren kamu personelini tehdit etmek yasal değil. Hele bu olayların, siyasilerin önünde yapılması hiç şık değil.
4)  Sanayicilerin ‘santral yapmak için’ iştahlarını kabartan olay, adı geçen Belediye sınırları içinde imar planlarında yaratılan ‘sanayi alanları’ değil mi?
Peki, Belediye Başkanları, imar planında ‘sanayi alanı’ üretmeyip, yeni santralleri engelleyecek iken…‘İnşaat ruhsatı vermeyerek’ yeni santralleri engelleyecek iken…
Şiddete yönelik gösterilerde baş aktör olmamalı?
5) Her şeyin bir yakışanı var
Seçilmiş, atanmış, yatırımcı ve Sivil İnisiyatif; şahsi çıkarlarından çok, birlikte yaşamanın şartlarını oluşturma gayreti içinde olmalı.
‘Kazmanın sapına takılı kaşık’ gibi gözükmemeli.