Basında günlerdir yer alıyor…
Okumuşsunuzdur!
Yine sapık bir tarikat şeyhi 12 yaşında kız çocuğunu taciz etmiş, bir de utanmadan “Sadece öptüm, valla başka bir şey yapmadım…” diyerek de kendini savunmuş, “isterlerse nikahıma alırım” diyerek de sapık emelinin hala sürdüğünü kamuoyuna kanıtlamıştır.
Bu arada kız çocuğu şeyh kendisini öperken annesinin bunları gördüğünü ancak “o adam Allah dostu, yapar böyle şeyler” dediğini ifadesinde açıklamıştır.
Anneye bakın anneye…
İnsanlıktan bihaber bu sapık bir de kendisine hesap soran kız çocuğunun babasını da dövdürtmüştür…
Şimdi yargılanıyor bu soysuz… Umarız hakimler “ibret olsun” diyerek en büyük cezayı keserler…
Bunları kınayan, bunun gibilerin dinsiz olduğunu ve din kisvesi altında kirli emellerinin bulunduğunu açıkça belirten başka din tandanslı müesseseler de var.
Bunlardan biri de Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı!
Vakıf geçtiğimiz günlerde yazılı bir basın açıklaması yaparak sapık tarikatçı için şu görüşlerini dile getirdi:
 
“Tarihî tecrübe, ilim ve irfan temelli bir tespit olarak “En büyük kerâmet istikamettir” diyen âriflerimizin bu tespitinde ne kadar haklı oldukları yaşanan hadiselerle âdeta tescillenmektedir.
Adı ve unvanı ne olursa olsun, kerâmeti kendinden menkul nice kimseler vardır ki, hem kendilerini, hem de izinden samimiyetle yürüyenleri helâke doğru yuvarlamışlardır. Her bir hakikatin gerçek temsilcileri olduğu gibi sahtekârları da hep olagelmiştir. Peygamber olmadığı halde böyle bir iddiada bulunan nice yalancılar, kurtarıcı rolüne bürünen mehdî bozuntuları, şeyh görünümlü müteşeyyihler, davetçi kılığında ortaya çıkan ifsad memurları, tarih sahnesinde hiçbir zaman eksik olmamıştır. Ancak unutmamak gerekir ki, hakikati kıymetli olanın sahtesi ortaya çıkar. Pırlantanın taklidi yapılır; ucuz sıradan boncukların ise hiç kimse taklidine/sahtesine yeltenmez. Durum böyle olunca böylesi sahtekârlıklar hep var olabilecektir. Önemli olan, hakikati sahtesinden ayıran insan sarraflarının var olmasıdır. Bunlar da gerçek âlimler, ârifler ve basiretli devlet adamlarıdır. Sahtesi var diye hakikatini feda etmek değil, hakikatini korumak için sahtesini ayıklamak hedef olmalı ve bu uğurda ilmî, irfânî ve idarî bir denetim gerçekleşebilmelidir.
Son günlerde yazılı ve görsel basında yer alan bir haber, böyle bir açıklama yapmamızı zaruri kılmıştır. Sözde tarikat şeyhi olduğu öne sürülen birinin, selim vicdanların duymak bile istemeyeceği aşağılık taciz ve sapkınlığı, toplumumuzun gündemine düşmüş ve olay yargıya intikal etmiştir. Kendini dine uydurmak yerine, dini kendi süflî emellerine alet eden böylelerinin şerrinden Allah’a sığınırız. Bunlar sadece kendilerine değil, Allah’ın dinine ve o dinin en güzel şekilde yaşanmasına vesile olan hakiki irfan yollarına da en büyük zulmü yapan zâlimlerdir.
Ne ahlak ne din ve ne de insanlıkla asla bağdaşmayan bu tür sapkınlıkları, kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddetle kınıyor, faillerinin hak ettiği cezayı en kısa sürede almasını diliyor ve bekliyoruz.”
 
Evet;
Tarikatın biri böyle diyor…
Ancak bunlar böyle sapkınlıklara engel olamıyor!
En iyisi tüm tarikatları ve benzer ne varsa hepsini kapatmak, bu işlerde inat edenleri de en ağır cezalarla cezalandırmak.
Atatürk’e gerçekten arıyoruz!..