Belirli aralıklarla yazılar yazmak oldukça zor bir uğraş. Herhangi bir zaman dilimine bağlı kalmaksızın ve kendinizi zorunlu hissetmediğinizde fikirlerinizi, düşüncelerinizi kâğıda dökmek daha kolay olabiliyor. Fakat bu uygulamanın ülkemizde pek alıcısı yok. İnsanların sizi görmeleri gerekir. Sürekli gündemde olmalısınız. İlk önce yaşayacaksınız ve göreceksiniz. İçinizde bir öfke patlamasının meydana gelmesi zaten an meselesi. Günün sonunda sinir harbinden sağ salim çıkabilirseniz kendinizi şanslı saymalısınız. Hala hayattaysanız ve bir muhasebe yapmaya vaktiniz varsa işte o zaman doğru cümleleri seçme şansınız olabilir.

Alınacak herhangi bir kararın üzerimizde yaratacağı etkiyi ve vereceğimiz cevabı daha kendimiz düşünemeden başka problemlerin yaşantımıza sokulması, zalimce olduğu kadar bilinçli de bir davranış. Buna toplum mühendisliği deniyor. Güçlü ile zayıf tam da bu noktada ayırt edilebilir. İlk başlarda tüm bu beyin fırtınalarının kaos ortamı yaratacağı fikri ağır bassa da aslında mükemmel bir ayar söz konusu. Sürekli meşguliyet unutkanlıkla birleşince nerede duracağını ve ne yapacağını bilemeyen insanlar kendiliğinden yaratılıyor. İçimizdeki asiler ise çabuk yaşlanıyor.

Belki de yatağınızdan kalktığınızda, hayatınızın yaşanabilir kılınmayacağını bilmek gününüzden zevk almanızı sağlayabilir. Başınıza en güzel ne gelebilir ki? Çok para kazanabilmenizi sağlayacak bir iş bulmak mı? Daha iyisi, çalışmadan kutu sahibi olmak. Bazı durumlarda kutular yeterli olmayabilir. Mevki sahibi olursanız haliyle spor salonu büyüklüğünde bir odaya, boşaltmak için de kamyonlara ihtiyacınız olacaktır. Ne kadar çok paranız olursa o kadar çok umursamaz olursunuz. Bazıları bu iki kavram arasında doğru orantı olduğunu söylese de matematik görece bir kavram olmadığı gibi bizi tek sonuca götürdüğü gerçeğini de hesaba katarsak “para” ve “umursama” kelimeleri arasında ters orantı olduğunu hayatın tüm evrelerinde görebilirsiniz.

Günü bitirdiğimize göre yazı yazmaya gelelim. İlk önce sakinleşmelisiniz. Derin bir nefes bunun için yetmeyebilir. İşin zor kısmı kafanızdaki milyonlarca konudan bir tanesini seçmeniz. Birden fazla meseleden bahsedip içinizi dökerek rahatlayabilirsiniz de fakat konu kalabalığı anlaşılmayı zorlaştırdığından insanımız tarafından hoş karşılanmaz. Kolay kısmı ise daha önce yazdıklarınız veya konuştuklarınız ile paralel bir çizgi çizmek zorunda kalmayışınız. Lütfen yamuk olsun. Eğer bir de kırmızıya yeşil diyebiliyorsanız bu memlekette %50 okur sayısına ulaşabilirsiniz.

Sonuç olarak yazımı tekrardan okudum. Kâğıdı ve kalemi elime alıp hiç beklemediğim kolaylıkta bir de kalemtıraş bulduğumda yazmak istediklerim bunlar değildi. Başka bir konu üstünde yaklaşık 3-4 haftadır düşünüp hazırlık yapmıştım. Gerçeği söylemek gerekirse burada da ne yazdığımdan pek emin değilim. Evet, bu yazı benim ne kadar süre genç kalacağımı, belki de çoktan yaşlandığımı ya da dişimin ağrısının zaten az olan beyin hücrelerimde vermiş olduğu tahribatın bilançosu olabilir. Her iki durumda da biraz uğraşırsanız bir denge yakalayabilirsiniz.