Evet, karmakarış bir mönüsü var yaşamın bunu artık çok iyi biliyorum. Tadı tuzu değişken birbirinden farklı lezzetlerden oluşan ikramlar sunuyor her gün, her saat, her dakika ve hatta her saniye…
Tanımlayabilmek, güne dair öngörülerde bulunabilmek, programlı hareket edebilmek öyle sanıldığı gibi tıkır tıkır işlemiyor ve zihinde ki hesap, yaşam yolculuğunda, yani sahada birbiriyle örtüşmüyor.
Akışına bırakmak gerektiğini test etmiş olsanız da kabule geçmek, sizin payınıza düşenleri benimsemek zaman zaman zorluyor, daha fazlasıyla söylemek gerekirse, hayat bazen burnunuzdan fitil fitil getiriyor.
Bütün bunlara rağmen, karamsarlığını göm diyor bilinçaltımda bana rehberlik etmeye çalışan içgüdülerim. Hayata, güne, olaylara ve elbette insanlara pozitif bakmak gerekiyor ve yine elbette, payımıza düşen ne varsa, eğrisiyle doğrusuyla, iyisiyle kötüsüyle sahiplenmek gerekiyor. Aksi mümkün olmuyor zaten, onlar, yani yaşamın getirileri paşa paşa gelip konuşlanıyor, yüreğimizin tam da ortasına. Kazanç ve kayıp olarak nitelendirebileceğimiz sınavlar bile, sistemin dayanıklılık testlerinin demirbaşları.
 Bu bağlamda konuyu genişletebilmek adına, yön gösterici olmaları açısından iki özel duygunun birbirlerini vuran, birbirlerini kıran güç savaşı devreye giriyor ve hemen hemen herkes bu savaştan ağır hasar alıyor. Nefret ve sevgi,  bu iki zıt ama ayrılmaz duygunun kimyasını çözümleyebildiyseniz, payınıza düşenlerle mücadele edebilmek, başa çıkabilmek sanırım biraz daha kolaylaşıyor. Nefret etmek ve sevmek her ikisi de biri pozitif diğeri negatif duygular olsa da ve gerekli olmasına rağmen insanı yoruyor ve zorluyor.
Bu duygular sabit olmadığı sürece sıkıntı yok çünkü değişkenliğini gerektiren durumlarda yer değiştirmeleri gerekiyor, bu zaten yaşam akışının seyrinin sağlıklı olabilmesi açısından da gerekli…
Hemen hemen herkes yaşamının bir bölümünde ve çok sıklıkla belki de nefret duygularıyla tanışmış kendine yeni bir yol haritası çizmiştir.. Hangi topluluk da olursa olsun aile, iş ve sosyal çevre, içimize aldıklarımız ve içimizde öldürdüklerimizle mücadele etmişizdir. Kaç ceset gömdüğünü hatırlayan yoktur bu bağlamda ve kaç kez yeni birliktelikler doğurduğunu.
Kendini kusursuz ve olmuş olarak düşünenler varsa yorulmasınlar boşuna çünkü bu mümkün değil.
Hepimizin içinde hastalıklarımızı yaralarımızı acılarımızı tedavi etmeye çalıştığımız bir hastanemiz var ve hepimiz iyileşmek için mücadele etmek zorundayız. Her şeyi kabule geçip teslim olmak, sorgulamadan ayrıştırmadan yolumuza devam etmek hele ki günümüz koşullarında hiç mümkün değil. Birbirimize verdiğimiz emek ve karşılığında yaşanılan hayal kırıklıkları her zaman olacaktır ve bizler bunun nedenlerini  niçinlerini sorgulamaktan kendimizi alıkoyamayacağız. Belki de çok sevmemiz çok önem vermemiz gerekenleri görmezden gelip, hiç hak etmeyen birilerine yüreğimizi açıyoruz. Dedim ya, ne zaman payımıza ne düşecek, bunun öngörüsü mümkün değil ne yazık ki…
Kan bağı değil, can bağı olduğunda sevgiyi çoğaltabiliyorsunuz.
 Hayatınıza her ne sebepten dolayı girdiğini asla bilemeyecek olduklarınızın geride bıraktığı yaşanmışlıklarla yüzleştiğimizde, sizin kan bağınız olanların size bir yudum su kadar bile şifa olamadıklarını gördüğünüzde, yolunuza düşenleri kendinize can bağı yapıyorsunuz. Yeteri kadar beslenemeseniz de kutsuyorsunuz bir yudum da olsa şifa olanı. Sevgiyle başlayan yolculuklar daha sonradan nefrete dönüşse de bütün acı sözler dilinizi kulağınızı yakıp kavursa da ardında bıraktığı güzel günler hatırına bir toleransınız oluyor. Kredisi sonsuz olanlar ve sınırlı olanlar ve artık hiç kredisi olmayanlar. Ağlayarak sevdiklerimiz, gülerek kaybettiklerimiz, tam tersi olmalı aslında diye düşünüyor insan,  ama ne yazık ki öyle değil.
Bütün bu yaşam donelerinden  sonra kendi tahlilini daha iyi yapabiliyor insan, kendi değerlerini içindeki zehri ve sevgiyi daha iyi ölçebiliyor. Totalde çıkan sonuç, sevmenin kutsallığı, sevmenin gerekliliği ve sevmenin pişmanlığı olarak zamana damgasını basıyor. Hayata her halükarda gülümsüyorsunuz, acı çekerken bile. Vazgeçmek zorunda kaldıklarımız, yüreğimizde öldürdüklerimiz ve yenileri yeni sevgilerde sevdiklerimiz.
Yüreğe düşen herkes her şey kıymetli,  ister acı katsın, ister sevinç. Hiç kimse ne tam manasıyla ne iyidir ne de tam manasıyla kötüdür, ölçü şaşıyorsa göze alınıyorsa doğru yoldasınız demektir.  
Seviyorum, yoluma ,gönlüme, ömrüme misafir olanları, can bağı kurmak ruhumun şifresi, bedelini ödemek pahasına da ola….