Umduğum gibi olursa bu yazı ve sonunu dilediğim gibi bitirebilirsem eğer yine farklı konulara girmeliyiz ama ilk baştan belirteyim ki şimdi bunları yazan ben, sadece kişiler ve gruplarda var olanı değil, tüm dünyadaki silahların çöpe atılması ve bertaraf edilmesi savaş vermiş bir kişi olarak bunun faturası karşılığı 12 Eylül zindanlarında da hayli vakit geçirdim. Şimdi konuya gelelim.
Bir “süreç”tir gidiyor. Mutabık kalanlar yarınki gün “Terörle pazarlığa oturanlar şerefsizdir, adidir” diyerek kendilerini tanımlıyorlar.
Diğer yanda aslan terör örgütü muhatap saydığı gericilikle barajı aşma doğrultusunda seçim ittifaklarına bile yamanıyor.
Bu arada racon gereği misyonu belirlenmiş “istemezükçü” takımı da habercilerin vazgeçilmezi oldu. Hangi kanunlarınızın neresinde yazılı pek anlamadık ama kışın gelen barış ile baharda başlayan savaşta insanlarımız ölüyor.
Puştluğa can dayanmazmış. Bu yüzden herkesi mert ve sözünün eri olmaya davet edemiyoruz. Ancak çelişkinin dik alası işbirlikçi-dansöz burjuva iktidarlarının hem fıtratında, hem de aldığı eğitimlerde kendini buluyor.
Ulan adama sormazlar mı?
Bu son vermeye çalıştığınız savaş ne zaman başladı? Silahlanmayı kim körükledi?
“Terör örgütü” dediklerinizle direkt telefon görüşmelerini biz mi yapıyoruz?
Ama en büyük silah insanın kendisidir.
İnanıyorum ki bir gün mutlaka; sadece bölgemizden değil tüm dünyadan asalak ve keneler temizlendikten sonra savaş diye bir sorun da olmayacak.
Sizi doldurup son silahlarınıza maytap gibi havada çiçek açtıracağız!
DÜZEY MESELESİ
Seçime giren herkes kazanmayı birinci elden düşürür. Kaybetmeyi düşleyerek kumara oturan gördünüz mü? Şimdi bunları geçelim.
Ama seçimlerin son sırası da var. Oraya kimi seçeceğiz?
Sıradan bir oy veren olarak sordum bunu. Birinci sıra için oy kullanırken sonuncuyu da seçmiş olmuyor musunuz?
“Öyleyse herkes galip” değil elbette. Ama inanmıyorsan niye girdin sıralamaya? “Ön seçim” diye yırtınan da sendin. Aha ön seçim. Birçok şeyler söylenir bu konuda.
Ancak tadını da kaçırmamak lazım.
Gördüğüm kadarıyla böylesi karşılaşmalarda iki uç baş gösteriyor.
Birincisi liste başı tayfası. “Evirdik-çevirdik” ayaklarıyla hemen maç izleyeni oluveriyorlar. Kinaye ve böbürlenmenin ne haddi, ne de hesabı belli.
İkincisi listenin sonu için seçilenler. Hiç bulundukları yeri beğendikleri hiç görülmedi. Üstelik bunu yaparken de haksızlığa uğramış pozlarından yanlarına varılamıyor.
Lokal gerçekleşenler bir yana ülke yönetimi için yapılan seçimlerde bugünkü ana sorun AKP iktidarının ülkeyi soktuğu çıkmazdan kurtulmak, memleketi bu gidişten çıkarmak görevi vardır. Önümüze konulan ve hiç de seçme şansı olmayan tek seçenek budur.
Yani; evet, bu işer küçük kızların çizgi oyunlarında birbirini geçmesine benzemiyor. Asıl sorun için seçimi kazanmak AKP’yi alaşağı etmekten geçiyor.
Dayanışma ve antifaşist bayrağı yükseltmek için başarı dileklerimle.

TEK YOL APO
Kürdistan’ın umudu İmralı’da. Orada ne var?
Apo!
AKP’nin batan teknesine tıkaç yetişmiyor. Bir alternatif kaldı, deneyecekler.
Ne mi kullanacaklar: Yine Apo!..
Gelsin tabi, biz de memnun oluruz. Hiç değilse parmak sallamıyo. Oğlu Bilal değil. Gemisi yok. Para makinesiyle yatmıyor.
Az meziyet mi?

GÖREV HERHAL
Daha önce yazmıştım. Komutan “Sevişmek angarya mı, görev mi?” diye sormuş askere.
Onlar da “Görevdir komutanım” diye haykırmışlar.
Bir bölük asker. Sağdan say 100 kişi. Soldan say fazlası var eksiği yok.
“Nereden biliyorsunuz?” demiş komutan toy delikanlılara.
Savaşa sürerken hiç düşünülmeyen bir şey ama sevişmeyi sadece rütbeliler belirleyecek işte.
Asker yine aynı ses tonuyla yanıtlamış: “Angarya olaydı bize yaptırırdın!”
Hiç komutan olamadım. Peşimde bir dizi sakınca dosyası vardı ama şimdi söyleyeceklerim köylü malı, pazardan.
Ulan “ *.t devlet”...
Memurunu belli yaştan sonra çalıştırmıyorsun, gençlerini kolayına işe almıyorsun; muhtar olacaklardan okul müdürlerine kadar olan köşe başlarında mason belgesi arıyorsun, yaş sınırı getiriyorsun da; çişini tutamaz bunakların vekil seçilmesine niye göz yumuyorsun?
Hain yetiştirmek bu kadar mı zor?
Yürü git ya yorma beni. Lenin parlamento için “ahır” demiş ve eklemişti: “Ne işimiz var orada?”
Evet, yenisi yapmak lazım. Bu yüzden de yıkmak!..
UMUT
Bu defa umut var görülüyor. Yakın zamanda hiç böyle olmazdı ama önce bunu kurtuluş sandığımda da yanılmayın. Tüm halkların kurtuluşları ancak kendi elleriyle mümkün.
“Umut” nereden çıktı onu geçeyim.
Listemde oraya-buraya yalamalık yaptığı için müebbetten engellediğim kimi lüzumsuzlar vardı. Bir şekilde yine aynı listede yer almak için istek gönderiyorlar. Demek ki bir yerlerde gemi batıyor. Suyun yüzü fare doldu.
“Umut” konusunu fazla açmaya gerek yok. Baştan başa stres kaynağı bu AKP gitsin artık.
Acil durum bunu gerektiriyor. Devlet yapısının yeniden eski formatına kavuşması sanırım herkes için iyi olacak.
“İYİ” de olsun çünkü biz, daha iyisini istiyoruz.
Maceranın anlamı yok. 12 yılda ülkemizin uğradığı zararların hiç biri AKP’nin yerine gelecek en kötü iktidarın yanlışları kadar bile olmayacak...
Seçimle olur mu, sandıklar çalınmaz mı gibi konular teknik ayrıntı ancak büyük imeceye herkes hazır olsun!

LEŞ KOKTU
Şöyle etrafınıza bir bakın. Çöplükten mutfağa, mutfaktan köy yollarına kadar ağır bir koku duyacaksınız.
Kaçan kaçana bir durum bu.
Nereden mi belli?
Kendi işinden ve belli ki tüm gidişattan memnun olmayanlar aday adayı kuyruklarında gerdan kırıyorlar.
Bunca bok sineğinin nasıl ürediğine anlam veremeyenlere söylüyorum:
Leş koktu...

==================
ÜSTÜN DÖKMEN
Bir konuşmasında “Herkesin din dersi 5, peki; bu kadar hırsız nereden çıktı” deyince tepki gösteren de olmuş.
Üstada “Yakıştıramadık” filan demişler ya, bu laf kime düşer dersiniz?
Elbette hırsızlara…
=======================.

YAŞ SINIRI
Tam da incelemedim ama okul servislerinin sürücüleri için yaş sınırlaması getiriliyor.
Niye ki?
Yürürlüğe de sokmuşlar mı ne?
26 olacakmış.
Şimdi bundan hangi sonuçlar çıkar?
Hiç zorlamayalım.
Kanun koyucular bilirkişi de sayıldıklarına göre koyduklarını anlamaya çalışmak lazım.
Şöyle yani.
Diyelim ki yaş sınırı 26.
Öncelikle bu şu demek: 26 yaşına kadar her sürücü potansiyel tecavüzcüdür.
İkincisi: Bunların cem-i cümlesi öyle bir tecavüzcülük hummasındadırlar ki, 26 yaşına geldiklerinde harap ve bitap düşerler ve artık kimseye bir şey yapamazlar…
Şaka lan şaka.
Üç-beş pire için yorgan yakamayız. Canımızı emanet ettiğimiz, çoğu kez de boğaz tokluğu karşılında iliklerine kadar sömürülen halkımızın cefakâr evlatlarına, onların fedakâr yardımcıları otobüs ve minibüs personeline selam olsun.
Kanunla adam olunsaydı bu lafları eder miydik?                        
Fotoğrafta gördüğünüz bayan bir okulun müdür yardımcısı. Görev yeri değiştirildi.
Suçu: Etekleri kısa görülen kız öğrenciler için erkek öğrencilerden taciz timi oluşturmak.
Gözlerini ben oydum. Okurlarım sadece kıyafetiyle ilgilensinler.
Elbette “asıl konu”...
Niye ve neden oluyor bunlar? Asıl hastalık nerede?
Öğretmen de yanlış yapabilir belki ama işi bu noktaya getirmenin parasal karşılığı mı var? Yoksa başka bir dizi aklımızda olup da yazıya dökmekten bile çekindiğimiz derin yaralar mı?