Yazılarımı takip edenler bilir.

Zonguldak şehrinin gelişimini, Fevkani köprünün yıkılmasında görüyorum.

Modern bir şehre kavuşmanın en önemli adımının, köprünün yıkımına bağlı olduğunu, bir kez daha buradan haykırmak istiyorum!

Ama hepsinden öte canlar yanmasın diyorum.

Canlar gittikten sonra bunları da istemiyorum.

Hepsinin canı cehenneme…

***

Öncelikle sözlerim, hala kaldıysa “insanı yaşatma” idealini, hayatın odak noktasına koyan güzel yürekli insanlara.

Konunun iki boyutu var: Birincisi hayat memat meselesi, ikincisi kentleşme mevzusu. İkisi de çok önemli; ama korkarım, Fevkani, birileri için “Sırat Köprüsü” olacak.

***

İşin uzmanları, yıllardır köprünün ömrünü doldurduğunu söylüyor. Gerekli bakım ve onarımlarının zamanında yerel yönetimlerce ihmal edildiği için köprünün hayli yıprandığını ve metal yorgunluğa maruz kaldığını dile getiriyorlar.

Sırf birileri rahat edecek, birilerine rant sağlanacak diye…

Oy kaybetme korkusu yüzünden onca insanın hayatı hiçe sayılıyor.

O köprü artık çürüdü, bir facia yaşanması an meselesi. Ayrıca şehri örümcek ağı gibi sarmış yorgun bir metal yığını.

Şu eski kafalardan kurtulup biraz yenilikçi olmayı deneyin!

***

CHP’nin mühendis kökenli adayı Şenol Şanal, Fevkaninin yıkılmasının söz konusu olmayacağını söylemiş.

Kime?

Köprü altı esnafına.

“Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez”
mi diyorlardı?

Biz bu durumu “Oy gelecek yerden köprü esirgenmez…” diye okuyoruz.

Devam edelim:

Şanal, köprünün çok kıymetli olduğunu, korunması gerektiğini falan söylemiş.

Madem köprü koruma altına alınacak kadar kıymetliydi de, o yüzden mi belediye çok iyi(!)baktı?

Şimdi mi kıymetli oldu Fevkani?

Belediye yönetimleri yıllardır köprü bakımını ihmal etti. 

Allah korusun yıkılırsa, giden canların hesabını verebilecek misiniz?

Bu arada Ak Parti ve MHP’li adayların da aynı düşüncede olduğunu belirtelim.

Üç adayın da çıkış noktası ‘oy’

Oy
anam oy

***

2014 yılında yapılan yerel seçimlerde Ak Parti Adayı Ali Bektaş’ın köprünün yıkılacağını söylemesi üzerine, esnaf çevresinin tepkisiyle karşılaştığını ve seçimi kıl payı kaybetmesinde bunun da etkili olduğunu hatırlayalım.

Demek ki bir facia yaşanırsa belediyenin olduğu kadar, köprü altı esnafının da bu işte vebali var. Sesini çıkarmayan STK ve halkımızın da tabi ki…

Çaycuma köprü faciasının nasıl bir şey olduğunu bildiğim için ısrarla bu konuyu yazacağım.

Sırf siyasi makam edinebilmek için bu kadar hayati konuyu geçiştiren adaylara sahip olduğumuz için üzülüyorum.

Oysa ki bu insanlar mühendis, doktor, tekniker gibi mesleklere sahip olan ve bu konuyu çok iyi bilen şehr-i emin(belediye başkanı) adaylarımız…

Bunu nasıl göz ardı edebiliyorlar?

Makam hırsı bu kadar mı insanların gözünü kör ediyor?

Aslında bütün adayların ilk projesi, köprünün yıkılması olmalıydı. Hem şehirleşme projesi hem de can kaybı yaşanmasın diye bu proje zorunlu olmalıydı… Esnaf mağdur olmasın diye alternatif iş yerleri de tabi ki yapılmalı ve esnaf ikna edilmeliydi.

Bunu yapamayacaklarsa neden belediye reisliğine soyunuyorlar ki…

***

Belden aşağı hikâyeler, özel hayatları didik didik eden yazılar ve esrarlı konular yazmadığımız için herkes bunları göz ucuyla okuyacak…

Yine kimseden ses çıkmayacak…

Kimileri deve misali başını kuma gömecek ama…

Allah korusun bir kişinin burnu kanarsa…

Bilin ki hepiniz sorumlusunuz!

O gün kimse ağlamasın!

‘Oy’
anam ‘oy’ diye ağlamak

“Kendim ettim kendim buldum”
demek ise serbest!

Benden uyarması…