Ateşten günlerdeyiz, dudak uçuklatan bir cinnetin içinden geçiyoruz şu sıralarda, Suruç katliamının ardından yaşananlar, hepimizi dehşete düşürüyor. Bizi birbirimize düşürerek Suriyeleştirmek isteyen alçaklar sonunda başarıyor galiba, acı eşiğinin çoktan aşıldığı ülkeye bambaşka bir ruh hali egemen oluyor. Her gün bir başka ölüm haberi geliyor memleketten, ölmekten, öldürmekten başka bir şey bilmeyen kan içiciler, yalnızca gençlerimizi değil gelecek umudumuzu, bir arada yaşam irademizi, insan yanımızı da öldürüyor. Ülke hızla bir iç savaşa doğru sürüklenirken ne yazmak, ne konuşmak, ne de geleceğe dair öngörülerde bulunmak geliyor insanın içinden… Ama yaşıyoruz yine de…

 

İçimize çöreklenen acılar yetmezmiş gibi, şimdi de Beycumalı dal bakışlı bir delikanlıdan geldi kötü haber… Zonguldak, 7 Haziran’dan bu yana yüzüne bakmaya kıyılmayan üçüncü delikanlısını da toprağa veriyor. Ölümlerden gelip ölümlere giden kentin yine acılara düşüyor yolu… Tarihin biçtiği rol bu olsa gerek madenlerde can vere vere ülke kuran Zonguldak, bu kez başka türlü can veriyor. Siz de farkındasınız ki, ecelsiz ölümler hep yoksulların kaderi oluyor… Ölü bedenlere yakılan acılı ağıtlar bey konaklarından, varsıl sitelerinden, köşklerden, rezidanslardan değil de, gecekondulardan, yoksul mahallelerinden, kenar semtlerden, banliyölerden yükseliyor… Refik Durbaş’ın bilge sesi ile sormak gerekiyor: “ Ölüm hep bana / Bana mı düşer usta?”

 

SAĞDUYULU OLMAK GEREKİYOR

Özel harekâtçıların, devletin derinliklerinde yuvalanan karanlık güçlerin, “Geçerim karşıya, atarım dört füze” madrabazlarının provokasyonlarını işleyecekleri cinayetlere gerekçe yapan PKK’li caniler can aldıkça, içine girdiğimiz şiddet sarmalı daha da büyüyor… Şehitlere sahip çıkma adına gazeteler, siyasi partiler basılıyor, zaten zor koşullarda yaşayan Kürt yoksulları ekmeğinin peşine geldiği beldelerde, salt Kürtçe konuştukları, yerel kıyafet giydikleri, tenlerinin, kaşlarının rengi başka olduğu gerekçesiyle linç edilmek isteniyor. Başından beri yazıyorum, olayları tezgâhlayanların en büyük amacı da bu zaten… Tam bu satırları yazarken internete düşen sıcak bir haber aynı tehlikeli gerilimin Muslu’da da sergilendiğini yazıyor…

 

Telefonla olayların yakın tanığı insanlardan aldığım bilgiye göre Eren Holding’te siyasi, etnik içeriği olmayan sıradan bir işçi kavgası kimileri tarafından Türk-Kürt çatışmasına döndürülmek istenmiş. Hemşericilik duygusuyla işçiler birbirine sahip çıkmaya çalışırken, çevredeki lümpenlerin de katılımıyla olay tehlikeli boyutlara tırmanmak üzereymiş ki, itidal hakim olmuş. Ülkenin yaşadığı sıkıntılı süreç nedeniyle jandarma aldığı önlemlerle, olayların büyümesine izin vermemiş. Önü alınmayacak büyük acılar yaşanmaması için herkesin çok daha sağduyulu olması gerekiyor. Anadolu denen coğrafyayı ortak vatan yapan Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün de Türk’e sarılmasından, çocuklarının geleceğini birlikte kurmaktan başka hiçbir seçeneği yok…

 

HABERİNİZ VAR MI, HEMA İŞÇİLERİ GREVDE

Tam da bu hengâmede ekmeği için çaba harcayan maden yoksulların mücadelesi toza dumana karışarak kayboluyor. Çoğu insanın haberi bile yok ama Amasra ve Kandilli ocaklarında faaliyet yürüten HEMA Holding çalışanları 2 Eylül’den bu yana grevde. Genel Maden İşçileri Sendikası’na üye 500 maden işçisi yasayla tanınan haklarını almak için bile greve gitmek zorunda kalıyor. Amasra’ya termik santral yapmak için her türlü desiseye başvuran, bu uğurda kamuoyu oluşturmak için bile akıl almaz paralar harcayan HEMA’nın açgözlü patronları kendi işçilerine yasalarla tanınan ücreti bile çok görüyor. Tüm maden işçilerinin bu onurlu mücadeleye sahip çıkması gerekiyor. Çünkü verilen kendilerinin insanca yaşam mücadelesidir.

 

İşçilerin üyesi GMİS’in bu konudaki suskunluğunu anlamak mümkün değil. Grev konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmak, tansiyonu sürekli yüksek tutmak için hızla harekete geçmeleri gerekirken, adeta memur zihniyetiyle hareket ederek, olan biteni seyretmekle yetiniyor. Havza çapında dayanışma eylemleri için hızla harekete geçilmeleri gerekiyor oysa. Yaklaşan Kurban Bayramı bu konuda iyi bir vesile olabilir. Emekli bir maden işçisi olarak can-ı gönülden katılacağım bu kampanya ile hem işçiler arasında sınıf bilinci, dayanışma duygusu yükseltilir, hem de grev boylarındaki emekçilere bir bayram harçlığı çıkarabilir. Ben yapılacak kampanyaya yalnızca maden işçilerinin değil tüm Zonguldak halkının destek vereceğine inanıyor, umutsuz da olsam GMİS yöneticilerini göreve çağırıyorum. Gün Türk’ün Kürt’ün kardeşliğini koruma, HEMA işçileriyle dayanışmayı yükseltme gündür.