Pazartesi (17 Ekim 2016) günü yazdığım Kamu zararı ve Belediye başlıklı yazı’ya sorumluluk makamlarında oturanlar haricinde, bir dünya insan olumlu tepki verdi.
Halk hizmeti veren devlet organı kaynakların heder edilmesi, sadece maddi açıdan zarar değil, manevi açıdan da milletin halet-i ruhiye sini bozuyor.
Millet’in top yekun katıldığı mücadele ile engellenen FETÖ darbe girişiminden sonra, başlatılan Milli Birlik /Beraberlik kampanyası ve Yenikapı birlikteliği, şaibeli icraatlarla törpüleniyor.
Kamu kaynaklarının zarar etmesine göz yumanlar ‘mevcut siyasi’nin yıpranmasını hedefliyorsa suçtan öte çirkin bir davranıştır. Davranış bozukluğudur. Görevin savsaklanmasıdır.
Çünkü bu davranış; suçun örtülmesi ötesinde, suç’un kötü emsal olarak yayılmasına yeni suçlular yaratma vesile olmaktadır.
YETKİ GASPI
Kamu zararı tahlilimize, bu kez başka bir açıdan bakalım.
Kamu hakkı nasıl oluşur? Kamu Hakkı; kamuya zarar veren ve verdiren cezalandırılmazsa oluşur.
Olay’ın kişi hak ve özgürlükleri açısı da önemli…
Kişinin kamu haklarından rahat faydalanması için, kaynakların doğru kullanılması gerekir.
Kamu kaynaklarına verilen zarar; kişi hak ve özgürlüklerinin engellenmesi yanında, kamu zararı olarak ortaya çıkar ki; ahlaki boyutu ötesinde, hukuki müdahale’yi şart kılar.
Kamu zararı; her biri hukuki yaptırım gerektiren seyyar balıkçılar, pazaryeri işgali, bedava otoparklar, taksi- dolmuş duraklarının görüntü kirliliği gibi sorunlarla karıştırılmamalıdır.
Orta da tüyü bitmedik yetim hakkı vardır.
Bir yetki gasp’ı, yasaları hiçe saymak açısından bir başkaldırı, yasalara saygısı olanları ötekileştirme ve yok sayma vardır.
Elbette ‘hak ve Özgürlükler’ açısından bakıldığında, herkesin ‘suç işleme hakkı’ da vardır.
Kamu da yetkili mercilerin görevi ise yasalar çerçevesinde suç işlettirmemektir.
Aksi, görevi kötüye kullanmak olur ki, bu ayrı bir yasal müdahaleyi getirir. Getirmiyorsa, orada işleyişte bir arıza var demektir. Bu arıza, ‘milli birlik ve beraberlik’ ruhuna ters bir icraat olur.
KAÇAK SEBEBİ
Projesi’ne uyulmadığı için ‘imara aykırı’dan öte ‘kaçak yapı’ statüsündeki bir bina üzerinden tartışalım.
Projesi’ne uyulmadan devam eden yapı için, her şeyden önce proje müellifi müdahaleci olmalı ve suç duyurusunda bulunmalıdır.
Suç duyurusuna rağmen inşaat devam ediyorsa ‘çeliğe pas girdi’ demektir. Yani, yasa delindi.
Eğer Proje Müellifi yasal Prosedür’ü işletmemişse; olay ‘Yapı Denetim Şirketi’ ve Belediye’ ile Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne düşer.
Birinin, bir yasayı savsaklaması rezalet’in ilk perdesini oluşturur.
Her şeyden evvel Belediye iskânı olmayan binalara, kesinlikle oturma izni vermemelidir.
Belediyeler, yasaları çiğnemek için ‘bahane’ durumuna gelen ‘İskân için müracaat etti’ yazısı da vermemelidir.
Şirket çıkarı için ‘İskân için müracaat etti’ yazısı ardına sığınan kurumlar, doğalgaz ve elektrik bağlayarak, Paragöz Müteahhitleri suça teşvik ettiği gibi, suça da ortak olduklarını unutmamalıdır…
Bu kurumların görevleri ‘iskân için müracaat etti’ bahanesi ardına sığınmak olmamalı.
Müracaat etmek, ruhsatı almak demek değildir.
Bankaya kredi için müracaat etmek, kredi almak demek olmadığı gibi.
Bir başka gariplik ya da çelişki de ‘İskân için müracaat etti’ yazısı verip, doğal gaz ve elektrik bağlamasına neden olan belediye, yasaya uygun olmadığı için su bağlayamaması.
O zaman da kaçak su veya şantiye suyu kullanılmasına göz yumuyor.
İşte burada kamu zararı ortaya çıkıyor.
İskân olmadı mı, bina inşaat gözüküyor. Emlak vergisi, atık su, katı atık alınamıyor. Hizmet aksıyor. Yasalara uyan vatandaşlar cezalandırılmış, hakları gasp edilmiş oluyor.
KAYIT DIŞI SU
Kaçak yapılarla ilgili en büyük şikâyet suTemel ihtiyaç maddesi olması, kaçak kullanılmasına sebep değil. Su da kayıp-kaçak incelendiğinde görülecek ki, en büyük kayıp, bu kayıt dışı kullanıcılardan oluşuyor.
Bu gün kayıtlara geçen kayıt dışı oranının % 60-70 civarında olmasının sebebi bu.
Saatli inşaat suyu, saatsiz şebeke suyu, bir saatle on daireye su, kayıtsız dairelere su gibi keyfine göre su tüketenler var.
Bu yasal olmayan uygulamaları birkaç kez ya da sürekli yapanlar var. Çıkar için suçlarına göz yumulanlar
İRADE YOK
İrade; bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücüdür.
Kurnazlığıyla bilinen tilki ile kedi sohbet ediyorken, uzaktan zağar sesleri duyarlar. Kedi öteye - beriye kaçmak yerine hemen yanındaki ağaca tırmanır ve ‘tilki kardeş kaç’ der.
Tilki de ‘500 tane numaram var, hangisini yapayım’ diye düşünürken, zağarlar gelir ve boğazlanır
Fıkra’dan çıkarım: Tilki’nin irade koyamamasıdır.
Hür irade’nin temsilcileri tarafından yönetilen Belediye de İrade olmazsa, yetki karmaşası başlar. Yetkisizlik ortayla çıkar ki, bu kanunsuz uygulamaların başlamasına neden olur.
Bir örnek daha… Yasa ‘Belediye’yi Başkan ile Belediye Meclisi beraber yönetir’ der.
Belediye Meclisi ‘AR- GE bürosu’ birimini ret etti. Buna rağmen, Riyaset katında farklı isimle aynı büro kuruldu. Hem de bina içinde çalışan personelle.
İrade yokluğunu, dereye 50 metre mesafedeki iş yerlerini su basmasında, piyasa denetiminde, kaçak yapılarda vs. görmek mümkün.
SONUÇ:
Belediyeler, insanların toplu yaşama adım attığı yerlerdir. Tanzimi, hür irade’nin seçtikleri tarafından yapılır. Hür irade’nin isteğini, yasaları çiğneyerek ve ya çiğnenmesine göz yumarak savsaklarsanız, bu sadece şahsiyetin rencide olması değil, demokrasi fikri’nin de törpülenmesi demektir.
Bu Bürokrasi’nin galeyanı, hür irade’nin mevzi kaybetmesi, çapsız politikacıların piyasaya egemen olması demektir. İşte o zaman, tezvirat, tezgâh ve şaibe başlar ki…
Yandı gülüm keten helva