Seni uzaktan sevmek...” diye bir şarkı var. “Davulun sesi uzaktan gür gelir!” demiş atalarımız!
Uzaktan görünen fotoğrafa bakıp da güzelleme yapmak zevahiri kurtarmıyor! Görünenle, var olan bir değil!
Uzaktan bir haltmış gibi görünen o şeklin, yakından pis bir mezbelelik olduğunu bilmenizi isterim!
Karl Marks; “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir!” der. Suçlu aramaya gerek yok; o biziz!
 
DEVLET NEDİR?
Büyükbabamın, büyükbabasının, babası döneminden bu yana bizim olan yamadaki ‘kıraç’ tarlayı, ‘sulak taban arazisi’ fiyatına bize satan, bunun için 5131.-TL ‘satış bedeli’, 235.-TL ‘tapu işlem harcı’ alan ‘ceberut’ sisteme devlet denir.
Tapu senedi düzenlenip kayıt altına alındıktan sonra tarafımıza -ücretsiz- verilmesi gereken bu arazilerin, para karşılığı hak sahiplerine satılması, TC Anayasası ve ilgili yasalara göre hukuksuzdur!
Serdaroğlu ve Kahvecioğlu Köyleri başta olmak üzere Çaycuma’nın birçok köyünde “Havza-i Fahmiye Kanunu”nu gerekçe göstererek insanlara zulüm ediliyor! Hukukun işlemediği bu ‘ceberut’ sisteme ne denir! Siyaset kurumu ve hukuk, böylesi sorunları çözmek için yoksa ne için var?
 
ÇOK ŞÜKÜR DEFNELERİN...
Köylüler, bıçkı, balta, nacak ne bulursa yanına alıp dağa çıkıyor, defne ocaklarına dalıp ne bulursa kökünden kesiyor, yaprakları yolup çuvala koyuyor, sonra da aracılara satıyor!
Evet, insanlarımız dağlardan yararlanmalı; bu onların en doğal hakkı! Bundan hem insanlarımız, hem ekonomimiz kazanır!
Pekiyi, bu insanlara; budamanın, gençleştirmenin, talan etmeden orman ürünlerinden yararlanmanın kursu verilemez mi? Onları kursa tabi tutsanız, kurs belgesi ve defneyaprağı toplama ruhsatı verseniz ve dağları denetleseniz başınıza taş mı düşer!
Şimdi bu yazdıklarım, “Marjinal sol grupların çevreci hezeyanları mı?
 
GAZETECİLİK Mİ, GASTECİLİK Mİ?
Haber şöyle; “MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin bilgi ve fotoğrafları yayınladığı için yargılanan Cumhuriyet Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Fahrettin Altun;“Casusluk ve silahlı terör örgütüne yardım suçlarından hüküm giyen Can Dündar’ın faaliyetleri gazetecilik bağlamında değerlendirilemez. Bu, gerçek gazetecilere hakarettir. Muhataplarımızdan bağımsız Türk yargısına saygı duyarak, şahsı ülkemize iade etmelerini bekliyoruz.
Can Dündar; “Size ‘basın danışmanı’ diyenler, bize ‘gazeteci’ dese hakaret sayarız zaten...
 
TÜRKİYE VE YUNANİSTAN...
Yıllardır aynı şeyi söylüyorum; “Türkiye ve Yunanistan birleşip tek devlet olmalı!
Bu önermem size garip mi geldi?
Gelmesin!
İnanın bana o zaman; ne Kıbrıs sorunu, ne Ege Denizi ve Kıta Sahanlığı sorunu, ne Akdeniz’deki paylaşım çekişmeleri kalır! Hatta Kıbrıs sorunu bile kendiliğinden çözülür! Avrupa Birliğine de girmiş oluruz. Asgari ücret 2000.-EU, bir şişe 70’lik rakı 6.-EU olur!
Bu sayede yüzyıllardır yaşanan düşmanlığı kardeşliğe çevirmiş oluruz ki bu da askeri harcamaları yarı yarıya azaltır!
Hadi bakalım, delinin biri, kuyuya bir taş attı; çıkarın!
 
BEN SİZİN KİMDEN GÖRÜŞ İSTEDİĞİNİZİ...
Haber şöyle; “OHAL Komisyonu delil bulamadığı KHK’liler için kurumlarından görüş isteyecek!
Ee? Kurumun yazacağı yazı delil mi olacak?
Biz sizin kimden görüş isteyeceğinizi biliyoruz! İpe un sermeniz sizi kurtarmayacak! Bu düzen değişecek; hepiniz hukuk önünde hesap vereceksiniz! İsmet Akyol ve Gökhan Taner Günsan’ın yüzüne bakarken utanacaksınız!
 
HUKUK DİYE YAZILIP...
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen diye yazılır,
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen diye okunur.
Size selam olsun entertipler, rotatifler, bobinler!” (HHK)
Memlekette garabetler bitmek bilmiyor!
Söze gelince; “Hukuk diye yazılıp adalet diye okunuyor!
Uygulamada; “Hukuk diye yazılıp guguk diye okunuyor!
 
YA SİZ?
Biz Yemen’de yandık.
Sarıkamış’ta donduk.
Çanakkale’de öldük.
Ya siz?
Çürük raporu aldınız!
 
HADİ BE!
Fahrettin Altun;“İslâm, özü ve şekliyle bir bütündür. İslâm’ın kaideleri ‘hoşgörü’ kelimesi altında içi boşaltılacak değerler değildir. Bu saygısızlığa sessiz kalamayız. Bu saygısızlığın hangi hesaplarla yapıldığını çok iyi biliyoruz.
Fahrettin Beyden ricamdır; “Maun Suresini bir oku, sonra yanıma gel; sana bir soru soracağım!
 
DEDİ!
Diyanet İşleri Başkanlığı; “Kuran, Türkçe değil; Arapça okunmalı! Kuranı anlamak için Türkçeye gerek yok!” dedi.
Anayasa Mahkemesi; “AHİM kararı Almanca değil Türkçe olmalı! Metni anlamadan karar veremeyiz!” dedi.
Kemal Sunal; “Ağam bizimle kafa yapıyi!” dedi!
 
BİLİYORSUNUZ...
Biliyorsunuz yekpare yazılar yazmayı çok sevmiyorum! Ne diyeyim; Eduardo Galeano’nun gözü çıksın; suç onun! Adamın kitaplarını okudukça ona özenip bolca kopya çeker oldum. El hak; adam güzel yazıyor! Madem taklit edeceğim; bu Galeano olsun, ne gam!
Yeni yıl, yenilikler, iyilikler getirsin...” falan yazacağım ama böyle şeylere de inandığım yok ki! Emek harcanmamış hiçbir değerin öyle dileyerek, yalvararak, umarak gelmeyeceğini biliyorum!
Siz gene de hayatta kalmaya çalışın; inanın güzel günler göreceğiz!