Gök ve yer kubbe arasında insanoğlu asırlardır kendisine bir yer aramış, kendisine bahşedilen o eşsiz ayrıcalığın tadını çıkarmak yerine didinip durmuştu.

Kâinatın varoluş sebeplerinden biri de insandır. Aslında her şey insan ve insana hizmet için yaratılmış kısır bir döngüde dönüp durmuş, birleşmiş-bölünmüş, çoğalmış-olgunlaşmış, insanın hizmetine girmiştir. Ama yine ölmemiş tekrar başka bir boyutta insan hayatına karışmıştır. Mesela bahçeye bir tohum ektiniz. Ne oldu? O toprakta ayrıştı, bölündü, çoğaldı, olgunlaştı ve yüzeye çıktı, nefis bir elma oldu. Elmayı yedik sindirdik, bitti mi hayır! Elma atıldı toprağa, topraktan ot oldu çıktı. Otu inek yedi, koyun yedi, bilmem ne yedi, ben de onu yedim, sütünü içtim. Bakın nasıl boyut değiştirip, bana geri geldi. İşte o görevini yapıyor ve bana hizmet ediyor. Küçük bir tohumda, bakın koskoca kainat gizlenmiş. Kimi zaman çiçek, kimi zaman böcek, kimi zamansa aş olmuş geri gelmiş. İnsan kainatın efendisidir bence. Her şeyin sahibidir. Fakaaaaattt sahiplik yapabiliyorsa. Öyle insanlar vardır ki bırakın doğaya sahipliği, kendine dâhi sahip olamaz, kendi büyüklüğünü göremez, hep bir başkasına muhtaç yaşamayı yeğler. Gölge misali. Ben bunlara bitki tip insan diyorum. Bitkiler nasıl hep birine muhtaçtır. Biri gelecek suyunu verecek altını çapalayacak, gübresini verirse serpilecek boy atacak, vermese cılız bir ömür sürecek. Oysaki kâinatın efendisi insan, koskoca insan böyle mi olmalı? Gücünü bilmeli, sahip olmalı. Tarafını belirlemelidir. Artı ve eksi kutuplar gibi, yapıcı ve yıkıcı taraflarda vardır. Kişi tarafının adamı olacak.

 

Dünya kuruldu kurulalı bu iki taraf hep vardı. Mesela, bakın, tarihini bile kesin olarak bilmediğimiz taa Musa devrinde bir firavun, bir de Musa var. Biri yapıcı, biri yıkıcı. Firavunu, Allah insan olarak halk etti, ama o yıkıcılığı seçti ve hedefine ulaşmak için çabaladı. Ölümsüzlüğü yakalamaya yakaladı da. Yıkıcının ölümsüzü de var, yapıcının da. İnsan tarafını seçecek. Bilinmeyen bir tarihte, Musa ile firavun biri yapıcı, biri yıkıcı olarak önüne hedef koymuş, yıllar sonra konuşulup hatırlandığına göre ölümsüz olmuşlar da. Güzel olan, insana yakışan, tabiidir ki yapıcı olmaktır. Göçüp gittikten yıllar sonra bile saygı ve sevgiyle anılmaktır.

 

Malatyalı bir Yusuf amca var, adam gibi adam. Yusuf amca, mis gibi insan kokar, bilgedir, sözleri okkalıdır. Bir parça hisse alınsın diye kıssalar anlatır herkese. Hep aklıma gelir, sesi kulaklarımda çınlar hâlâ. Derdi ki “Benim bir eşeğim vardı öldü. Ondan sonra on tane aldım, ama yok, hep onu anlatıyorum. Neden çünkü güçlüydü, çalışkandı, hızlıydı. Bak, ölümden sonra bir eşeği bile anıyoruz. Bazen öyle insanlar ölüyor ki ‘Öldü de kurtuldu’ denir arkasından. Üç günde unutulur. Hatır için üç damla gözyaşı dökülür, olay bu kadar. İnsan öldükten sonra unutuluyorsa, demek ki, dünyaya gelmiş bir hiç olarak gitmiş.” Ne demiş atalarımız, “Eşek olursan ölçünü insan olursan fikrini alırlar.''

Tarafının adamı olup, ölümsüz olmak demek ki bizim elimizde. Yapıcı olup güzel anılmak, ya da yıkıcı olup nefretle anılmak da elimizde…

 

Bunları bilip de “Benim hiçbir dileğim, hiçbir arzum olmuyor, hep yanlışa düşüyor” diyen bir kişi öncelikle kendi yaşamın sorgulamalı. Ya istemeyi bilemedi ya da üzerine çok eğilmedi. Kainatın bir parçası, evren denen bütünün parçası olan biz insanlar istemekten vazgeçmemeliyiz. İstenileni vermeseydi duaları ve istekleri var etmezdi İstemek, sonsuz ve sınırsızdır... Biz de herkes gibi yaratanın yeryüzündeki suretiyiz. Yaratanla her an temas halinde olduğunuzu unutmamalıyız. İstediğiniz tarafın adamı olmak, yapıcı olup huzurlu yaşamak için önünüzde dikilip duran tek engel, “Yapamayacağım, ben başaramam, ben bilemem” gibi kâinata yaydığımız olumsuz düşüncelerimizdir. Alın yazısı değil, ağzımızdan ve düşüncelerimizden, kendi alanımıza yaydığımız olumsuzluklara son verip, kendi önünüzden çekilmeliyiz. Buna inanırsak bir anda değişen hayatınız sizi şaşırtmaya başlayacaktır. Mucizenizi hayatınıza çekmek için kendinize izin verin. Çünkü madde insana aşıktır. Her gün kainattan güzellik ve en iyisini dileyin. Yaptığınız işin en güzeli en değerlisini kendinizin yapacağına inanın. İnsanlık tahtından inmeden rakibinizin yine kendiniz olduğunu unutmayın.

Yayın hayat, okun hedef” olduğu şu dünyada, amaçlarınızı, isteklerinizi hedeflemeniz dileğiyle… Hoşça kalın.