(Veli Bey bizim meşru müdafaamızdır)

Gazetemizde tarih araştırma yazıları yazan Nihat Yasa’nın daha önce yayımladığı “Madenlere ismini verdikten sonra unutulan isim: Miralay Veli Bey” adlı yazısına, bir başka tarih araştırmacısı Erol Çatma, Susma Gazetesi’nde “Miralay Veli Bey Eyüplü mü, Tekeönülü mü” başlıklı bir yazı ile yanıt verdi. 4 Aralık 2013 tarihli bu yazıda Çatma, Veli Beylerin karıştırıldığını anlatıların kanıtlanmaya muhtaç olduğunu dile getiriyor, Yasa’nın,  havza tarihini Halkevi’nin veya mülkü amirliğin yazdırdığı kitaplardan öğrenmek gibi bir temel yanlışa düştüğünü iddia ediyordu. “Yıllar sonra kendi yazdıklarımızın bazılarını gülerek okuduğumuz gibi, Nihat Yasa’nın da bu yazdıklarını gülerek okuyacağını söyleyerek kendisine başarılar diliyorum.” cümlesiyle biten bu yazıya kapsamlı bir yanıt olan makaleyi tarihe ışık tutması ve kent tarihi tartışmalarının artarak sürmesi dileğiyle yayımlıyoruz.


Erol Çatma’nın bir röportajında söylediği “Bu benim kendimi meşru müdafaamdır” sözünden hareketle, maden havzasına büyük hizmetleri geçen, yüz yıl önce de bu dünyadan göçen, Tekkeönülü (Bahriye Mektebi’ndeki adıyla Eyüplü) Miralay Veli Bey’in bir hemşerisi olarak; öncelikle kendisini saygı ve şükranla anıyor, “Veli Bey bizim meşru müdafaamızdır.” diyorum. Erol Çatma özgeçmişinde, Zonguldak-Üzülmez’de maden ocaklarının yanında bir teneke mahallede doğduğunu, demirci ustası bir babanın oğlu olduğunu ifade etmektedir. Aksini söylemek de kimin haddine? Ben de, babamın uzun yıllar Kozlu’da TTK’da (ya da o dönemdeki adıyla EKİ) Elektromekanik Atölyesi’nde demirci işçisi olarak çalıştığını bilirim. Benim babamı, sizlerin de babanızı, ya da Erol Çatma’nın  demirci ustası babasını bilmesi gibi, İhsan Atukeren’in de babası Miralay Veli Bey’i bilmesinden doğal daha ne olabilir ki? Aslen Tekkeönü Turabi (Çayaltı) köyünden olduklarını, dedesinin adının Hasan olduğunu, babası Veli Bey’in İstanbul Ayvansaray’da halasının yanında eğitim gördüğünü, Bahriye Mektebi’ni bitirdiğini, çarkçı sınıfı subayı olduğunu, Ereğli madenlerinde nazır muavini ve Fen Komisyonu Reisi olarak görev yaptığını, Tersane-i Amire (Bahriye)’de ateş tuğlasını ürettiğini, Hayfa’ya sürgüne gittiğini, 1913 yılında da vefat ettiğini de yazdığına göre bilmemesi mümkün müdür?

Erol Çatma’nın Susma Gazetesindeki  “Veli Bey Eyüplü mü? Tekkeönü'lü mü?” başlıklı yazısında, “Seneler önce İnönü’nün Bartın’a gelişini de anlatan ‘Cumhuriyetin 16. Yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu” isimli İhsan Atukeren’in yazdığı bir kitapla karşılaştım. Kitapta ilgimi çeken konu Veli isimli birisinden bahsedilmesiydi. Özet olarak Kapsu-Arıt’ta 1312’de Bahriye Erkanı Harp Çarkçı Miralaylarından Veli Bey tarafından kömür bulunmuş. O civarda Tekkeönü Divanının Turabi köyünden olan Veli Bey, o sırada Bahriye İdaresi tarafından idare edilmekte olan Ereğli Havzası Maden Nazırı Muavini ve Fen Komisyonu Reisiymiş.” deyip, cümlenin anlamını değiştirerek alıntı yapmış. Oysa İhsan Atukeren “O sıralarda Bahriye İdaresi tarafından idare edilmekte olan Ereğli Havzası Maden Nazır Muavini ve Fen Komisyonu Reisi bulunuyordu.” diyerek cümleyi bitirmişti. Erol Çatma’nın bu yazısı karşısında önce bir yorum yapmayı düşünmüştüm, fakat yorumun yeterli olmayacağı kanısıyla polemik de yaratmak istemediğimden tekrar Veli Bey ile ilgili bir yazı kaleme almaya karar verdim. Bu yazıyı yazarken de; 1930’lu yıllarda olsun ya da daha sonraki yıllarda olsun “Zonguldak Maden Havzası” ile ilgili çalışmalar yapan ve bu çalışmaları yayınlayan Ahmet Naim, Tahir Karauğuz, Donalt Quataert, Bahri Savaşkan ve Ekrem Murat Zaman’ın dışında bir inceleme yapmaya çalıştım. Arşivimizde bulunan Kastamonu salnameleri gibi, BOA kaynakları gibi bazı  bilgi ve belgelerin de bir kısmını paylaşmaya karar verdim. E. Çatma’nın ifadesiyle “Seneler önce İnönü’nün Bartın’a gelişini de anlatan ‘Cumhuriyetin 16. Yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu’ isimli İhsan Atukeren’in yazdığı bir kitapla karşılaştım.” diye söz ettiği Tekkeönülü Miralay Veli Bey’in oğlu Bartınlıların ifadesiyle “Bartın’ın Eğitim Devi” İhsan Atukeren’den başlamak istedim. Ayrıca şunu da ilave etmek isterim. İhsan Atukeren’in kendisi de zaten başlı başına bir çalışma konusudur.

1- İhsan Atukeren, Bartın’ın eğitim devidir.
İhsan Atukeren 1893 yılında İstanbul’da doğmuştur. Fransızca öğretmeni olup, Bartın Ortaokulu’nun 20-25 yıl müdürlüğünü yapmıştır. 1939 yılında İstanbul Ülkü Matbaası’ndan “Cumhuriyetin XVI. yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu” adlı kitabıyla da bölgenin tarihi ve kültürü açısından da önemli bir eser kazandırmıştır. Bu kitabında babası ve ailesi ile ilgili olarak “Bu civarda Tekkeönü divanında (Velioğulları) şimdiki soyadları ile (Atukerenler) bölgede şat ve naşat hatıralar bırakmış şayanı iftihar evlatlar yetiştirmiş bir ailedir. Bartın madenleri bahsinde ismi geçen Miralay Veli, işte bu ailenin büyüklerinden ve Tekkeönü Turabi köyünde Veli oğlu Hasan oğullarındandır. Veli, İstanbul’da halası nezdine giderek Haliç’te Ayvansaray’da ilk tahsilini yaparken parlak zekâsı ile nazarı dikkati celp ediyor. Askerliğin sahabeti cenahında feyiz alarak Bahriye mesleğine intisap ediyor. Uzun zaman Bahriye Mektebi’nde ders nazırlığı ve müteaddit hocalığı vardır. Veli sayısız başarıları ile o devirde mesleğinde şöhret almış bir fen adamıdır. Menfalarda ömür geçiren bu Türk’ün bilhassa kömür havzamıza olan hizmeti büyüktür. Ve hakiki kıymeti ne yazık ki ölümünden sonra, bilhassa Cumhuriyet devrinde anlaşılmıştır. 4 Birinciteşrin 1329 (1913)’da, İstanbul’da ölmüştür.”(1) diyerek bilgiler vermektedir. İhsan Atukeren ile ilgili Bartınlılar ne diyor diye kısaca bir gezinti yaptığımızda da:

Çetin Asma, Bartın Halk Gazetesi’nde “Bartın’ın eğitim tarihinde İhsan Atukeren ve Bartın Orta Mektebi önemli rol oynamıştır. Bartın’da ortaokul, Hususi Orta Mektep adı ile 1931-1933 yılları arasında Asma Köprübaşındaki Cevahircioğlu Bodasaki Konağı’nda eğitime başlamış,1933 yılında ortaokul adı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak açılışı gerçekleştirilmiştir. Orta Mektep deyince uzun yıllar müdürlük yapan İhsan Atukeren akla gelir. İhsan Bey 1933 yılında Bartın Orta Mektep Müdürlüğü’ne atanmış bundan önce Edirne Erkek Muallim Mektebi’nde görev yapmıştır. Edirne’deki görevinde Fransızca öğretmenliği yapan İhsan Bey eğitimciliğinin yanında iyi bir pedagog ve iyi bir idarecidir. …20 yılı aşkın süre boyunca müdürlük görevinde bulunan İhsan Bey’in eğitimciliğinin yanında Bartın kültür tarihine kazandırdığı en önemli eseri ise ‘Cumhuriyetin 16. Yılında Bartın Çevresi ve Orta Okulu’ kitabıdır.” (2) demiştir. Erkan Aşçıoğlu, “Bartın ve Kökleri” kitabında “İhsan Atukeren ve Ortaokulun Unutulmayan Öğretmenleri” başlıklı bölümde “Siyah beyaz ve soluk resimlerde kalan eski ortaokulun unutulmayan isimlerinin başında Müdür ve Fransızca öğretmeni İhsan Atukeren geliyor. Hep takım elbiseli ve kravatlı, ceket cebindeki beyaz mendilini ihmal etmeyen bir titizlik içindeki, Bartın eğitim ve öğretim tarihinin sembol haline gelmiş ismi İhsan Atukeren Bartın’da bir devrin adıdır. Kültür birikimi, idareciliği, örnek kişiliği ile”… (3) demektedir. Muzaffer Cellek ise “Kurucaşile Yerel Tarih Araştırmaları” sitesinde 21.07.2013 tarihinde yaptığı yorumda “Selam… Atukeren hakkında ilk defa böylesi tafsilatlı bir yazıyı, sitenizde okudum. Çok duygulandım. Babam, Bartın’ın Emniyet Amiri idi. 1950 yılına kadar Bartın Ortaokulu’nda okudum. Müdürümüzdü Sayın Atukeren. Bir defasında rahmetli İnönü gelmişti Bartın’a. Halkevinde Atukeren de vardı. Atukeren’in İnönü karşısında, ayak ayak üstüne atarak çok samimi olarak Paşa ile konuşmasına hayret etmiştim. Müdürümüzün, çok kuvvetli bir adam olduğunu o zaman anladım. .Bartın halkı onu unutamaz. O, bir onur abidesidir.” (4) diyerek İhsan Atukeren’i bize anlatmaktadırlar. İhsan Atukeren emeklilik dönemini de İstanbul’da geçirmiş,1985 yılında 92 yaşında iken, vefat etmiştir.

2-VELİ BEY EYÜPLÜ MÜYDÜ? 
İhsan Atukeren kitabında babası Veli Bey ile ilgili “Veli, İstanbul’da halası nezdine giderek Haliç’te Ayvansaray’da ilk tahsilini yaparken…” derken babasının halasının yanına öğrenim amaçlı gittiğinden bahsetmektedir. “Deniz Harp Okulumuz” adlı eserde Miralay Veli Bey ile ilgili bölümde adının Velilüddin, baba adının Hasan, memleketinin Eyüp olduğu, son rütbesini 11/06/1893’te aldığı, emekli olarak Bahriye’den ayrılışı da 12/02/1910 olarak verildiği görülecektir. Aynı şekilde eserde, “Okulda uzun süre Makine Öğretmenliği yapmış kıymetli bir hocadır.” denilerek bilgi de verilmektedir. (5)Arşimizde bulunan “1831 yılı Amasra Kazası Nüfus Defteri” ilgili kayıtlarda Tekkeönü Divanı’nda ailenin sağ olan en büyük  bireyinin Laz oğlu Veli Bin Abdurahman olduğu, tahminen 50 yaşlarındadır diye kayıtları bulunmaktadır.Yine aynı defterde tahminen 10 yaşında bulunan Hasan’ın da kaydı bulunmaktadır.(6) Buradaki Hasan, Veli Bey’in babasıdır. Bir açıdan değerlendirdiğimizde Veli Bey’in babasının tahmini 1826 doğumlu olduğu görülmektedir. Veli Bey de bildiğimiz kadarı ile 1849 doğumludur. İhsan Atukeren de ailesini tanıtırken “Veli oğlu Hasan oğullarındandır” (7) diyerek dedesinin adının Hasan olduğunu belirtmektedir.

3-VELİ BEY HAVZAYA İLK NE ZAMAN GELMİŞTİR? 
BOA kayıtlarında Veli Bey’in Bahriye Mektebi’nde öğretmen olarak görev yaptığı bir dönemde havzaya 1890 (1306) yılında geldiğine dair bir belge bulunmaktadır. 19/08/1890 tarihli olan bu belgede; “Ereğli’nin Kozlu mevkiinde Korcu Kumpanyası’nın maden kömürü ocağında baş gösteren olayın tahkiki için Bahriye Mektebi Muallimlerinden Veli Bey’in görevlendirildiği.” denilerek Veli Bey’in ilk defa havzaya geldiği tarih belirtilmektedir. 1905 yılına ait “Kastamonu Salnamesi”nin “Ereğli Kömür Maden-i Hümayunu Nezareti” bölümünde nazır olarak osmani4, mecidi4, altın Girid Madalyası sahibi Mirliva Hasan Paşa görünürken, nazır muavini ve Fen Ve İmalat Komisyonu Reisi olarak üçüncü mecidi, sanayi-i nefise madalyası sahibi Veliyyüddin Bey görülmektedir. (8) 

4-VELİ BEY HAYFA’YA SÜRGÜN EDİLMİŞ MİDİR?
E.Çatma “Bu kadar değerli adamı niçin görevden almışlar, bu adam ne suç işlemişte sürgüne gönderilmiş. Veya gerçekten görevden alınıp sürgüne gönderilmiş mi?” derken “suç”un izafi bir kavram olduğunu unutmuşa benziyor. Suç, kime göre suç? İhsan Atukeren “Menfalarda (sürgün) ömür geçiren bu Türk’ün bilhassa kömür havzamıza olan hizmeti büyüktür. Ve hakiki kıymeti ne yazık ki ölümünden sonra, bilhassa Cumhuriyet devrinde anlaşılmıştır.” Veli Bey’in “Menfi bulunduğu Hayfa’da yaptığı ilk tabloyu padişaha verilmek üzere o zamanlar Şam Valisi Kazım Paşa almış, ikincisi de meşhur İkinci Katip İzzet Paşa’da kalmış ve üçüncüsünü de yapmaya ömrü vefa ermemiştir.” (9) derken babasının sürgün yıllarını anlatmaktadır. Kaldı ki bu sürgün yıllarını beraberce yaşadıklarını ailenin bugün hayatta olan bireyleri tarafından da anlatılmaktadır. Hatta İhsan Atukeren’in Fransızca’yı da Hayfa’da öğrendiği bilinmektedir. Elimizde Veli Bey’in sürgünü konusunda;  oğlu İhsan Atukeren’in paylaştıklarının dışında bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Ancak İhsan Atukeren’in kitabının basım tarihinin bundan yetmiş dört yıl önce olduğunu düşünürsek bu kaynağın yazılı bir kaynak olduğunu kabul etmenin ötesinde en sağlıklı bilgiler olduğu kanaatindeyim. Erol Çatma’nın paragrafın başındaki sorusuna cevaben de şunu söylemek istiyorum. Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin’in Bursa (İznik) sürgünü, Namık Kemal’in Kıbrıs sürgünü, Malta sürgünleri, Aziz Nesin’in Bursa sürgününü unutmayalım. Cumhuriyet döneminde de sürgüne giden, görevden alınan memurlar yok mudur? Bütün bu görevden alınan, görev yerleri değiştirilen bir açıdan da “sürgün” olan bu kamu görevlileri suç mu işlemişlerdir? Bu satırların yazarının da bir dönem 76. madde ile görev yeri değiştirilen, yargı kararı ile görevine dönen bir kamu görevlisi olduğunu hatırlatmak isterim.

5-KAYNAKLARDA VELİ BEY
E.Çatma,“İşin ilginç yönü, Havza’da zabit ve  subay olarak görev yapanların isimlerinin içinde Eyüplü Veli Bey bir kere yer alıyor. Yani bütün memuriyeti, daha doğrusu miralay olarak gelişi ve gidişi beş sene sürmüş. Havza’da başka bir rütbeyle de olsa tespit edilemiyor.” demektedir. Çatma tespit edilemiyor derken; sanıyorum kendisinin ulaşamadığı bilgi ve belgelerden bahsetmektedir. Acaba gerçek öyle mi? Veli Bey’in de içinde olduğu belgeler yok mudur? Oysaki gerek salnamelerde, gerekse Osmanlı arşiv belgelerinde Veli Bey ile ilgili oldukça yoğun bilgiler bulunmaktadır. Burada bunlardan bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

a)KASTAMONU VİLAYET SALNAMELERİNDE MİRALAY VELİ BEY 
1894 (1310) yılına ait “Kastamonu Vilayet Salnamesi”nde “Ereğli Maden-i Hümayunu Nezareti” bölümünde, Maden Nazırı olarak, Mirliva Hasan Paşa yazılıyken, Komisyon Başkanlığında ise Sanayi-i Nefise Gümüş Madalya Sahibi Kaymakam, Nazır Muavini ve Fen Komisyonu Reisi Veliyyüddin Bey görünmektedir.(10) 1895 (1311) yılına ait “Kastamonu Vilayet Salnamesi”nde “Ereğli Maden-i Hümayunu Nezareti” bölümünde, Maden Nazırı olarak Mirliva Hasan Paşa, “Heyet-i Komisyonu”ndaysa yine Nazır Muavini ve Fen Komisyonu Reisi olarak Kaymakam Veliyyüddin Bey bulunmaktadır.(11) Yine 1898 (1314) yılına ait, “Kastamonu Vilayet Salnamesi”nde “Ereğli Maden-i Hümayunu Nezareti” bölümünde Nazır Mirliva Hasan Paşa, “Heyet-i Komisyon”da Nazır Muavini ve Fen Komisyonu Reisi olarak da Veliyyüddin Bey görünmektedir.(12) 1905 (1321) yılına ait “Kastamonu Vilayet Salnamesi”nde “Ereğli Maden-i Hümayunu Nezareti” bölümünde, Nazır Mirliva Arif Paşa, Nazır Muavini ve Fen ve İmalat Komisyonu Reisi olarak da Veliyyüddin Bey bulunmaktadır. (13) 

b)BOA KAYITLARINDA MİRALAY VELİ BEY
1888 (1304) yılında “Mekteb-i Bahriye-i Şahane Fenn-i Tüccar ve Kimya Muallimi Binbaşı Veliyyüddin Efendi'nin terfii.” (14) 1890 (1306)  yılına ait bir belgede “Ereğli'nin Kozlu mevkiinde Korcu Kumpanyası'nın maden kömürü ocağında baş gösteren hadisenin tahkiki için Mekteb-i Bahriye Muallimlerinden Veli Bey'in görevlendirildiği” belirtilmektedir.(15) 1892 (1308) yılında Tersane-i Amire'de ateş tuğlası imal edenlere sanayi madalyası verilmesi hakkında Bahriye Nezareti'nin arzı ve irade-i seniyye.(16) 1892 (1308) yılında “Ereğli’de Nazır Muavini ve Kaymakam rütbesinde iken Tersane-i Amire’de ateş tuğlası üretmesi nedeniyle iftihar madalyası verilmesi”.(17) 1893(1309) yılında “Ereğli Madeni Nezareti Muavini Kaymakam Veli Bey'in rütbesinin Bahriye Nezareti'nin tezkiresi üzerine bir derece terfisi.” (18) 1898 (1314) yılında “Düzce'de reji memurlarının tütün üreticilerine baskı yaptıkları gerekçesiyle tahkikat için Miralay Veli Bey'in görevlendirildiği”.(19) 1908 (1324) yılında İşletme ruhsatı talebinde bulunan Sinosoğlu Miltiyadi'nin, Veli Bey tarafından yapılan tetkikler sonucu Gülnar'daki kömür madenlerinin işletmeye uygun olmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla ruhsat verme işine gerek duyulmayacağının bildirilmesi.(20) 1910(1326) yılında Veli Bey’in emekliliği ile ilgili belge” Çarkçı miralaylarından Velilüddin Bey'in icra-yı tekaüdü.”(21) 1910 (1326) yılında Bahriye’ye ait bir başka belgede de miralaylarından Eyüblü Veliyüddin Bin Hasan Bey'in icra-yı tekaüdü. (Bahriye)(22)  Son iki belge Miralay Veli Bey ile ilgili emeklilik belgeleridir. Kaldı ki “Deniz Harp Okulumuz” adlı kitapta Veli Bey’in emekliliği ile ilgili 1910 yılı da belirtilmiştir.
6-VELİBEY KUVARS KUMU-VELİBEY FORMASYONU-VELİBEY GRELERİ
Bugün MTA’da kuvars madeninin adının “Velibey Kuvars Kumu” olarak adlandırıldığını, MTA’da Ekim 2012 tarihli “Kuvars Kumu Kumtarla-Zonguldak Sahasının Maden Jeolojisi” raporunun yedinci sayfasında “Yılanlı Formasyonu”, Kozlu Formasyonu” ve “Velibey Formasyonu” olarak adlandırılan formasyonların olduğunu hatırlatmak isterim. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Yine Türkiye’nin en önde gelen jeologlarından ve ODTÜ’nde  Jeoloji Bölüm Başkanlığı da yapan Prof. Dr. Melih Tokay bu durumu Veli Bey’in adına izafeten “Velibey Greleri” olarak adlandırmıştır. Sunmuş olduğum “Kozlu-Zonguldak-Çaydamar Bölgesi Jeoloji Haritası”nı da incelemenizi öneririm. Buradaki “Velibey Formasyonu” adını nereden almıştır? Sizlerin de haritayı incelediğinizde gördüğünüz “Adnanbey Fayı”, “Boyacıoğlu Fayı” gibi fayların, kendilerini tespit eden kişilerin adını aldığı gibi, “Velibey Formasyonu”nun,”Velibey Greleri”nin adını Miralay Veli Bey’den dolayı aldığını bilelim. (23)
7- 1872, 1873, 1877, 1879 ve 1894 YILLARINDAKİ KOMİSYONLAR: 

a) 1872 YILI MAADİN KOMİSYONU:
1872 (1288) yılında hazırlanan “Kastamonu Vilayeti Salnamesi”nin “Ereğli Kömür Maden-i Hümayunu” başlıklı bölümünde “Maden Nazırı” görevinde Hüseyin Bey (uç anbarı süvariliği) bulunurken, “Maadin Komisyonu”nda Komisyon Reisi olarak Mustafa Efendi (kolağası), üyeler Naşid Bey (muhasebeci), İsmail Efendi (kalyon katibi), Mehmed Ağa (yüzbaşı), Cerrah Arif Efendi, Hasan Bey (sandık emini)’den meydana gelmiştir. “Maden-i Mezburda Müstahdem Memurin” başlıklı bölümde ise Kozlu mevki memuru Mehmed Efendi (kolağası), muavini Mehmed Ağa (yüzbaşı), katibi Ali Rıza Efendi, Zonguldak Mevkii Memuru Süleyman Hilmi Efendi, muavini Kamil Efendi (yüzbaşı), katibi Rıfat Efendi, Kilimli Mevkii Memuru Hacı Hakkı Efendi (kolağası), muavini Mehmet Efendi (mülazım), Hasan Efendi (katip), Alacaağzı Mevkii Memuru İsmail Efendi (kalyon katibi), Hasan Efendi (katip), Kömür Ambarı Memuru Mustafa Efendi (kalyon katibi), Yol Mühendisi Mister Libon, Kok Muallimi Mister Decksin, muavini Kamil Efendi (yüzbaşı), Maadin Tabibi Yankorota, Asakir-İ Şahane Zabiti Halil Ağa (yüzbaşı), bu dahi Mehmet Ağa (mülazım)’dan oluşmaktadır. (24)  Burada dikkat ederseniz Maden Komisyonu’nun adının “Fen Komisyonu” olmadığı gibi, bu komisyonun Kozlu’da kurulduğu ile ilgili bir bilgi de mevcut değildir. E.Çatma’nın iddia ettiği gibi tamamen subaylardan oluşan bir komisyon da olmadığı görülmektedir. E.Çatma kitabında “Kozlu’da fen teknik ve üretim komisyonları bulunuyordu. Bu komisyonların üyeleri uzman bahriye subaylarıydı. Diğer yönetim kadrolarında bahriye subayları ve bahriyeye bağlı er ve memurlar bulunuyordu.” derken herhangi bir kaynak da göstermemiştir. “Susma Gazetesi”ndeki yazısında kitabından alıntı yaptığım bölümün, 1872 yılındaki komisyondan olduğunu ifade etmektedir. “Asker İşçiler” adlı kitabının bu bölümünde ve diğer bölümlerinde de herhangi bir kaynak gösterilmiş de değildir. 1872 (1288) yılındaki salnamede durum böyle olunca 1873 (1289) ve diğer yıllardaki salnamelere bakalım dedik.

b) 1873(1289) YILI MAADİN KOMİSYONU:
1873 (1289) yılında hazırlanan “Kastamonu Vilayeti Salnamesi”nde “Ereğli Kömür Maadin-i Hümayunu Memurları” bölümünde ise; nazır olarak kaymakam Mehmet Raşit Bey’in, “Maadin Komisyonu”nun ise muhasebeci Mustafa Naşit Efendi, muhasebe başkatibi İsmail Hakkı Efendi, refiki Mehmed Said Efendi, diğer refiki Hüseyin Niyaz Efendi, tahrirat katibi Halil Efendi, veznedar Hacı Hüseyin Efendi’den oluşan bir komisyon olduğu görülmektedir. (25) Gördüğümüz kadarı ile bu komisyonda asker üyeler yoktur. “Kozlu Merkezi Memurları” bölümünde ise bir Komisyon Reisi bulunmasına rağmen Kozlu’da bir komisyondan bahsedilmemektedir. Komisyonunu reisinin Mehmed Efendi (sol kolağası) olduğu, üye olarak nitelendirilmeyen diğer memurların ise muavini Halil Efendi, Merkez Memuru İbrahim Efendi (sol kolağası), Süleyman Efendi, Tabip Yanko Efendi, Cerrah Arif Efendi, Baytar Ahmed Rauf Efendi, Katip Mehmed Mümtaz Efendi, Oluk Katibi Hacı Mustafa Efendi, Ambarlar Memuru Mustafa Efendi (fırkateyn katibi), Ambar Katibi İsmail Hulusi Efendi, Asakir Katibi Mustafa Efendi (kardan katibi) olduğu belgeden anlaşılmaktadır. (26)  1872 (1288) ve 1873 (1289) yıllarına ait Kastamonu Vilayet Salnamelerinde “Maadin Komisyonu”nun üyelerini tek tek bakıldığında E.Çatma’nın “Uzman bahriye subaylarıydı”  iddiası maalesef doğru çıkmıyor.

c) 1877 YILI EREĞLİ KÖMÜR MAADİN-İ HÜMAYUN MEMURLARI:
1877(1293) yılına ait Kastamonu Salnamelerinde “Ereğli Kömür Maadin-i Hümayunu Memurları” bölümünde Nazır Miralay Hasan Bey, İsmail Hakkı Efendi (muhasebeci), Muhasebe Başkatibi Mehmed Said Efendi, refiki Hüseyin Niyaz Efendi, diğer refiki Mehmed Taib Efendi, Tahrirat Katibi Abdullah Efendi, “Kozlu Merkezi Memurları” bölümünde ise Komisyon Reisi Ali Bey, Tabip Ali Bey, Cerrah Arif Efendi, Ambarlar Memuru Arif Efendi, Asakiri Katibi Hasan Efendi, Memur Vekili Hasan Ağa, Katibi Mehmed Muhtar Efendi, Aambarcı Ahmet Ağa, “Zonguldak Mevkii Memurları” bölümünde memuru Ahmed Vamık Efendi, muavini Osman Ağa, katib Rıfat Efendi, Ambar Katibi Ahmed Efendi, “Kilimli Mevkii Memurları” bölümünde memuru Osman Efendi, muavini Mehmet Ağa, “Alacaağzı Mevkii Memurları” bölümünde memuru İsmail Ağa, muavini Mehmed Ağa, katibi İsmail Hulusi Efendi’den meydana gelmiştir. (27) Burada da E.Çatma’nın ifade ettiği gibi uzman askerlerden oluşan bir Fen Komisyonu bulunmamaktadır.

d) 1879 YILINDA EREĞLİ KÖMÜR MADEN-İ HÜMAYUN MEMURLARI:
 Kastamonu Vilayet Salnamelerinde “Ereğli Maden-i Hümayun Memurları” bölümünde Nazır Hüseyin Bey (üç ambar süvarisi), İsmail Hakkı Efendi (muhasebeci), Mehmed Said Efendi (muhasebe başkatibi), diğeri Hüseyin Niyaz Efendi, veznedar Ahmet Şakir Efendi, Tahrirat Katibi Kerim Efendi, muavini Mehmed Efendi, “Kozlu Merkezi” adlı bölümde de Komisyon Reisi Vamık Efendi (sağ kolağası), Katibi Hafız Hüseyin Efendi, Kozlu Memuru Tevfik Bey, Asker Katibi Hasan Efendi, Tabip Yankorato Efendi, Cerrah Artin Efendi, Liman Memuru Vekili Kerim Efendi, katibi Hasan Efendi, Kantarcı Mehmed Ali Ağa olduğu görülmektedir.(28) 1879(1275) yılında da Maden Havzasında E.Çatma’nın dediği bir Fen Komisyonu görülmemektedir. E.Çatma’nın bu bilgi kaynağı nedir acaba? Elindeki belgeleri de merak etmiyor değilim. 

e) 1894 YILI HEYET-İ KOMİSYONU:
1894 (1310)  yılına ait Kastamonu Salnamesi’nin “Ereğli Maden-i hümayunu Nezareti” bölümünde maden nazırı olarak osmani3, mecidi4, Girid ve İngiliz Madalyaları Sahibi Mirliva Hasan Paşa (Gramer Hasan Paşa), Muhasebeci Mehmet Efendi olarak görünürken, “Heyet-i Komisyon”un başkan ve üyeleri şu şekilde belirtilmektedir. Nazır Muavini ve Fen Komisyonu Reisi Sanayi-i Nefise Gümüş Madalya Sahibi Kaymakam Veliyyüddin Bey, üyelerin ise İzzet Bey (tabip binbaşı), Musa (kapudan), İsmet Efendi(kapudan),  Mehmed Ağa(yüzbaşı), Said Efendi (yüzbaşı), Adil Efendi (yüzbaşı), Mehmed Ağa (yüzbaşı), Ahmed Efendi (yüzbaşı), Ahmed Efendi (fırkatyn katibi) ve Hacı Ahmed Edib Efendi (katib-i korvet)’den oluştuğunu ifade etmek isterim.(29) 1894 (1310) yılında “Heyet-i Komisyon” başlığı altında bir komisyonun olduğu ve bu komisyonun başkanının da Veli Bey’in olduğu görülmektedir. Şimdi siz karar verin E.Çatma’nın belirttiği komisyonun “Fen Komisyonu” ile bir ilgisi bulunmakta mıdır? 

8-MİRALAY VELİ BEY İLE İLGİLİ YARALANILAN KAYNAKLAR  
Çalışmamızda, “Başbakanlık Osmanlı Arşiv Kayıtları”, “Kastamonu Salnameleri”, Güray Önal’ın “Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı” adlı iki ciltlik kitabı, İhsan Atukeren’in “Cumhuriyetin XVI. yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu” adlı kitabı, Ahmet Naim’in  “Zonguldak Havzası-Uzun Mehmet’ten Bugüne Kadar” adlı kitabı, Tahir Karauğuz’un “Uzun Mehmed’den Günümüze Kadar Türkiye’de Kömür ” adlı kitabı, Durmuş Kanış’ın “Zonguldak Kömür Havzası Tarihi, Bitirme Tezi”, Maden Yüksek Müh. Dr. Bülent Haner’in “Hidrolik Dolgu Uygulamaları için Velibey Kuvars Kumlarının Geçirimlilik Yönünden İncelenmesi” adlı makalesi, Tümamiral Fahri Coker,’in “Deniz Harp Okulumuz” adlı kitabı, Ekrem Murat Zaman’ın  “Zonguldak Kömür Havzasının İki Yüzyılı” adlı kitabı, Erol Çatma’nın “Asker İşçiler” adlı kitabı, Bahri Savaşkan’ın “Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi” adlı kitabı, İsa Tak’ın, “Osmanlı Döneminde Ereğli Madenleri” adlı basılmamış doktora tezi, Donalt Quataert’in “Osmanlı İmparatorluğu’nda Madenciler ve Devlet, Zonguldak Kömür Havzası (1822-1920)”adlı kitabı, 1930’lu yıllarda ulusal düzeyde çıkan “Son Posta Gazetesi’nde memleket haberleri” bölümünde Ahmet Naim’in yazısı. (Gazetenin elimizde bulunan kupüründe tarihi bulunmamaktadır.) Yararlandığım kaynaklar herkes tarafından kabul edilen kaynaklardır. Örneğin Kastamonu Vilayet Salnameleri günümüzden 100-150 yıl öncesine ait bilgiler olup, tartışılması mümkün müdür? BOA kayıtları ile ilgili kaynaklarımıza baktığımızda da yüzyıl öncesinin kaynaklarıdır. Bırakınız Türkiye’deki akademisyenleri ve tarihçileri, dünyadaki tüm akademisyenler ve tarihçiler açısından da önem arz eden Osmanlı Arşiv Belgeleri tartışılabilir mi?

Bir röportajında E.Çatma: “Bütün amacım öncelikle Taşkömürü Havzası Tarihi'ni yazarken emeğin işlevini iyice belirtmektir. Daha önce yazılan kitaplarda maalesef bunu çok iyi şekilde göremiyoruz. Azıcık gerçekleri yazmaya çalışanlar susturulmuş. Bunlardan en iyilerini söylemek gerekirse 1940'lı yıllarda Hulusi ve Sabire Dosdoğru ile Ahmet Naim 'dir. Ahmet Naim ise başlı başına ele alınması gereken bir olaydır.” demektedir. Röportajın devamında da “Bu benim kendimi meşru müdafaamdır”. (30) diyen E.Çatma da bilmelidir ki; Halkın Sesi Gazetesi’nde paylaştığım yazı da “Benim meşru müdafaamdır”. Yıldırım Koç “Ancak Zonguldak tarihi denildiğinde, başvurulacak en önemli kişi Erol Çatma’dır.”(31) diyerek Erol Çatma’nın Zonguldak tarihi ile ilgili olarak bilge bir kişi olduğunu ima etmektedir. Yıldırım Koç’un bu sözünden yola çıkarak, tüm Zonguldaklıların söz söyleme hakkının olduğu gibi, Nihat Yasa olarak benim de söz söyleme hakkımın olduğunu kanısındayım.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. Çok bilgi ve birikim isteyen Zonguldak Maden Havzası Tarihini tek başıma yazma gibi bir iddiamın ve çabamın olmadığı gibi, böyle bir amacımın da olmadığını ayrıca belirtmek isterim. Bu tür detaylı olabilecek çalışmanın da daha çok ferdi olmasından ziyade bir ekip işi olduğunu düşünmekteyim. Zaten “Madenlere ismini verdikten sonra unutulan isim Miralay Veli Bey”i yazarken de Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’ne, Maden Mühendisleri Odası’na ve Belediye Başkanlıklarına bir görev düştüğünü belirtmiştim. Sade vatandaşların Miralay Veli Bey’i tanımamalarını gayet iyi anlarım. 1996 yılında “Zonguldak Madenlerinde Hükümlü İşçiler”, 1997 yılında “Kömür Tutuşunca”, 1998 yılında çıkan “Asker İşçiler” başlıklı kitapları yazan yazarın da Miralay Veli Bey’i tanımamasını anlarım. Ancak, 2006 yılında “Zonguldak Taşkömürü Havzası Tarihi” adlı iddialı bir kitap yazan ve bu iddiasını da devam ettiren, yerel gazete ve dergilerde bir çok makale, araştırma ve köşe yazıları yayınlanan, yöre tarihiyle ilgili toplantılara konuşmacı olarak katılan, “Zonguldak tarihi denildiğinde, başvurulacak en önemli kişi Erol Çatma’dır” denilerek övülen bir araştırmacının Miralay Veli Bey ile ilgili maalesef bilgi sahibi olmamasını  kabullenemem. Zaten biz de bunun için dedik: “Madenlere ismini verdikten  sonra unutulan isim: MİRALAY VELİ BEY”…

KAYNAKÇA:
(1)Atukeren İhsan, Cumhuriyetin XVI. Yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu. Ülkü Bas. İstanbul, 1939,s.33-35-40-41-46)
(2)Bartın Halkı Gazetesi’nin 14.04.2006 tarihli “Bartın Tarihinden Fotoğraflar” bölümünde “Bir Müdür, Bir Kitap” başlıklı yazısında  
http://www.bartinhalkgazetesi.com/KoseYazisi.php?id=197
(3)Erkan Aşçıoğlu, Bartın ve Kökleri,2006,s.119
(4)Kurucaşile Yerel Tarih Araştırmaları,Bartın Ortaokulu’nun ilk müdürü İhsan Atukeren başlıklı yazı http://www.kurucasile.gen.tr/bartin-ortaokulunun-ilk-muduru-ihsan-atukeren-2/
(5)Tümamiral Fahri Coker, Deniz Harp Okulumuz, Dz.K.K.Karargah Basımevi, Ankara, 1994, S.II.2) Veli Bey’in oğlu İhsan Atukeren 1970’li yıllarda vefat etmiştir,ancak oğlu İstanbul’da yaşamaktadır.
(6)BOA,Fon Kodu:NFS.d..,gömlek no:733,Bolu Eyaleti,Viranşehir Sancağı,Amasra kazası Müslim nüfus defteri
(7)II.Mahmut Döneminde yapılan ilk nüfus sayımıdır(Askeri amaçlı yapılan bu nüfus sayımında yalnızca erkekler sayılmıştır)
(8)Güray ÖNAL,Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı,Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi,Ankara, c.1,s.815-816-817-818.
(9)İhsan Atukeren, Cumhuriyetin XVI.yılında Bartın Çevresi ve Ortaokulu Ülkü Bas.1939 İst.s.40.
(10)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.504,Güray Önal,Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı ,Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8 ,Pulat Basımevi,Ankara,c.2,s.492
(11)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.202-203-204,Güray Önal,Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı ,Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8 ,Pulat Basımevi,Ankara,c.2,s.517-518-519
(12)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.184-185-186,Güray Önal,Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı ,Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8 ,Pulat Basımevi,Ankara,c.2,s.626-627-628
(13)Güray Önal,Osmanlı Devri Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Bolu Sancağı ,Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8 ,Pulat Basımevi,Ankara,c.2,s.815-816-817-818
(14)BOA,Fon Kodu:İ..DH..,dosya no:1070,gömlek no:83942
(15)BOA,Fon Kodu:DH.MKT.dosya no:1752,gömlek no:1,
(16)BOA,Fon Kodu:Y..MTV.,dosya no:63,gömlek no:32
(17)BOA,Fon Kodu:İ..DH.,Dosya no:1295/-6,gömlek no:102471 Not:Veli Bey ateş tuğlasını, diğer adıyla Şiferton’u ilk kez Kozlu Kılıç’ta bulmuştur.
(18)BOA,Fon Kodu:İ. . TAL.,dosya no:21,gömlek no:1310/Za
(19)BOA,Fon Kodu: Y.. PRK. KOM.,dosya no:10,gömlek no:11
(20)BOA,Fon Kodu:DH.MKT.,dosya no:2623,gömlek no:55
 (21)BOA,Fon Kodu:İ.HB..,dosya no:9,gömlek no:1328/S/021
(22)BOA,Fon Kodu:BEO,dosya no:3704,gömlek no:27743
(23)Kozlu-Zonguldak-Çaydamar Bölgesi Jeoloji Haritası
(24)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.115-116,Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.77
(25)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.120.Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.105,
(26)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.93-94,Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.207-208
(27)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.122,123,Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.131.
(28)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.93-94,Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.207-208.
(29)Kastamonu Vilayet Salnamesi,s.504-505-506,Güray Önal Bolu Belediyesi Bolu Araştırmalar Merkezi Yayınları-8,Pulat Basımevi, Ankara,s.492493-494.
(30)04/01/2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Ali Uyaroğlu’nun yazısı.
(31)26 Şubat 2006 tarihli Aydınlık Dergisi’nde Yıldırım Koç’un “Erol Çatma’nın Yeni Kitabı” adlı yazısı.