Eskiden orta okullarda ''Tarım Dersi'' diye bir ders vardı. Bu ders sonradan kaldırıldı. Acaba neden kaldırıldı dersiniz? Ben size söyleyeyim: Küresel Finans Oligarşisi kaldırttı! Tıpkı Köy Enstitülerini kaldırttığı gibi!
   Peki bunu niçin ve nasıl yaptı?
    Aslında tüm bunları ''Küresel Gıda Emperyalizmi'' başlıklı ve 31-10-2018 tarihli köşe yazımda ayrıntıları ile anlatmıştım. Merak edenler buradan okuyabilir. Ama burada çok kısa hatırlatmalar yapmakta fayda görüyorum.
   ''Küresel Finans Oligarşisi'' dediğimiz; dünyayı tek bir devlet gibi görüp dünyadaki her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmeye çalışan güçlüler ve zenginler kulübüdür. Bu kulübün başında ABD ve kankaları İngiltere, Avustralya ve Kanada vardır.
   Küresel Finans Oligarşisini oluşturan bu ülkeler, hem başta buğday, mısır ve soya fasulyesi olmak üzere, ellerindeki muazzam ihtiyaç fazlası ürünleri pazarlamak; hem de diğer ülkeleri ''açlıkla terbiye'' edip midelerinden kendilerine bağlamak amacıyla; bu ''diğer ülkeler'' dediğimiz, bizim gibi ülkelerin ''yerli tarımını'' öldürmek için yoğun ve bir o kadar da ince politikalar yürütmektedirler.
   Örneğin; kendi ürünlerini yerli ürünlerden daha ucuza satıp yerli üreticiyi zarara uğratmaktadırlar. Ayrıca, daha fazla verim alınacağı bahanesi ile, genetiği ile oynanmış (hibrid ve transgenetik) kendi tohumlarını satmaktadırlar. Gerçekten bir kaç yıl verimli olan bu tohumların bitkilerinden yeni tohumlar elde edilememekte ve yeni tohum için tohumu veren ülkelere tekrar muhtaç kalınmaktadır. Bunun yanında, yabancı tohumdan üretilen bitkiler kısa zamanda toprağı çölleştirdiğinden, toprak gübrelenmek istemektedir. Bitmedi; yabancı bitkiler yeni tarım zararlılarına davetiye çıkardığından; bu sefer de tarım ilaçları için dışa bağımlılık durumu ortaya çıkmaktadır. Bir de, onların talepleri doğrultusunda, küçük ölçekli yerli tarımın terk edilip endüstriyel tarıma yönelinmesi nedeniyle tarım makineleri ithalatı gündeme gelince; alın size tohumuyla, ilacıyla, hayvan yemiyle, gübresiyle ve makinesi ile dışa bağımlı üretim! Sonuç: Gıda sıkıntısı ve dışarıya aşırı borçlanma!
   Yukarıdaki paragrafı okuduktan sonra içine düştüğümüz durumu daha iyi değerlendirebiliriz her halde! İçine düştüğümüz durum ne mi? O na da bakalım.
   Eskiden dünyada kendi kendini doyurabilecek yedi ülkeden biri iken, şimdi soğandan patatese, nohuttan mercimeğe kadar bir çok ürünü dışarıdan almak zorunda kalıyoruz. Bu demektir ki Türkiye gıda egemenliğini kaybetmiş ve kendi çiftçisi yerine ithalat yaptığı ülkelerin çiftçisini desteklemektedir. Bu nedenle çiftçimiz üretmeyi bırakmış şehirlere göç etmeye başlamıştır. Yani üretici sınıftan tüketici sınıfa geçiş yapmıştır. Geçen günkü gazeteler Türkiye'nin yeni nüfusunu ve bu nüfusun dağılımını yazarken; köylü ve kasabalı nüfusunu % 7,7 olarak göstermişlerdir. Kasabalıları çıkarırsak köylü nüfusu % 5 civarında demektir. Yani 5 kişi 100 kişiyi doyurmak için çalışacaktır. Başarabilir mi? Başaramadığı ortada!
   Hallerimiz böyleyken; neden bu duruma düştük ve ne yapabiliriz derken, aklıma eskiden orta okulda okuduğumuz Tarım Dersi geldi. Kapatılan Köy Enstitüleri geldi. Bunların Türk tarımına atılmış birer bomba olduğu sonucunu çıkardım. Ayrıca, Ziraat Fakültelerimizde uygulamalı olmayan yetersiz eğitim verildiğini, 103 bin ziraat mühendisinin 40 bin tanesinin işsiz olduğunu hatırladım. Ve tüm bunların Küresel Finans Oligarşisinin dayatması ve bizim yöneticilerimizin de buna boyun eğmesi sonucu olduğunu düşününce; derdimi sizinle paylaşmak istedim.
   Tarım ürünlerinde dışarıya aşırı bağımlı olduğumuz ve bu yüzden borç batağına saplandığımız şu zamanlarda tarım dersi neden kaldırılır? Hammurabi Kanunları, falanca kıt'adaki filanca dağın yüksekliği veya sümüklü böceğin dolaşım sistemi gibi bir sürü gereksiz bilginin okutulduğu yerde; sebze meyve fiyatları almış başını giderken köylerde tarla ve bostanların boş kaldığı bir zamanda, tarım dersi gibi hayati bir konunun okutulmayıp, patlıcanın ve çileğin ağaçta yetiştiğini sanan bir nesil yetiştirilmesi doğru mu?
   Bu konuda konunun önemini vurgulamak ve düşüncelerimi daha iyi anlatabilmek amacıyla, tarım dersinin faydalarını kendi anılarımla örneklemek istiyorum.
   ''Benim orta okulda okuduğum yıllarda, yani 60 yıl önceleri Tarım Dersi diye bir ders vardı. Kitabı da bayağı kalındı. Tarım konusunda akla gelebilecek her konuda özel bilgileri bu kitapta bulabilirdiniz. Her halde köy kökenli olduğumdan olsa gerek bu dersi çok severdim.
   Benim elimden bu kitap düşmezdi. Evimizin geniş bir bahçesi olduğu için, kitaptan öğrendiklerimi aynen uygulamaya çalışırdım. Bunun için denemediğim tohum ve fidan kalmadı. Bazılarında başarılı oldum ama bazılarında istediğim sonucu alamadım. Herhalde bir şeyleri eksik veya yanlış yapıyordum. Ama bir uygulamam var ki bu gün aklıma geldikçe hala hoşuma gider. Niye bunu başkaları da yapmıyor diye de merak ederim.
   Bu uygulamamı anlatayım.
   Bizim köyde dut ve kiraz boldu. Ben de bu ikisini çok severdim. Çocukluğum hep dut ve kiraz ağaçları dibinde geçti. Dutun ve kirazın çeşitleri çok olduğu için her çeşitten de tatmak isterdim. Bunun için de bir çok ağaca çıkmak zorunda kalırdım.
   Tarım dersinde aşı konusunu okurken birden aklıma parlak bir fikir geldi: Bir tek dut veya kiraz ağacına bütün çeşitleri aşılarsak bir çok ağaca tırmanmak zorunda kalmayız!
   Hemen bu projemi uygulamaya başladım. Bir dut ağacının değişik dallarına karadut, kırmızı dut ve beyaz dutun birkaç çeşidini Tarım Kitabından öğrendiğim şekilde aşıladım. Aynı şekilde, bir kiraz ağacının farklı dallarına da dalbastı, ak kiraz, sarı kiraz, kırmızı kiraz ve vişne gibi çeşitleri aşıladım. Seneyi beklemeye başladım. Zira bu meyveler aşılandıktan bir sene sonra meyve verebiliyordu.
   Bir sene sonra elde ettiğim sonuca ben bile şaşırdım. Hele birkaç sene sonra artık değişik türde dut veya kiraz yemek için birçok ağaca tırmanmak zorunda değildim!''
   Bu anım eskide kaldı ama hala boş durmuyorum. Örneğin, saksıda bodur elma armut yetiştirmeyi başardım. Yanlış anlamayın; ağaçlar bodur, elma armutlar normal boyda!
   Şimdi yeni bir deneme deyim. İlaç kapsülünü boşaltıp, içine nar ve limon çekirdeklerini üst üste koyarak saksıya diktim. Fidanlar çıkmaya başladı. Okuduğuma göre içi limon dışı nar, veya içi nar dışı limon meyveler verecek.
    Bekliyorum bakalım!