Dün Cumhuriyet tarihimizin 91’inci yılda demokrasimiz adına utanç verici
günlerden birini daha yaşadık…
“Fuat Avni” yine bildi…
Türkiye Pazar sabahına Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Zaman Gazetesi
ve Samanyolu TV’ye yapılan baskınla uyandı…
Ne tesadüftür ki, tam da 17 Aralık operasyonunun yıldönümüne 3 gün kala…
Gazeteciler, Genel Yayın Yönetmenleri, televizyoncular, emniyetçiler sabahın köründe evlerinden alındı…
Hatta 4 yıl önce biten “Tek Türkiye” ve “Sungurlar” dizilerinin yönetmen, senarist ve yapımcıları da gözaltında…
Peki tüm bunlar olurken bizim aslan yürekli gazetecilerimiz ne yaptı?
Kimi kuyruğunu sıkıştırıp köşesine çekildi…
Kimi haberi görmezden gelip belgesel yayınladı…
Kimi 17 Aralık’ın rövanşını kutladı…
Kimi sözde aydınlar ise “Siz de Ergenekon ve Balyoz’da susmuştunuz” deyip garip bir savunma  psikolojisiyle sessizliklerini açıkladılar…
AKP’ye yakın yandaş medyada yazarak köşeyi dönen köşe yazarlarının bugün neler yumurtlayacağını ise herkes gibi bende merak ediyorum…
Bir kere iktidara “muhalif” yayın yaptığı için bir medya kuruluşuna yapılan baskına bırakın tepki göstermeyi alkışlayan gazetecileri esefle kınıyorum…
Gerçi Cumhurbaşkanı’na onu kızdıracak soru sormaktan korkan “tavuk yürekli gazeteciler” den o duruşu beklemek hayalcilikten öte gitmez ya…
Hayat dönme dolap gibi…
Herkese sıra geliyor…
Demokrat, aydın, entelektüel geçinen insanların “oh oldu” demek yerine “Siz geçmişte susmuştunuz ama biz bugün sizin yanınızdayız” demesi her durumda aynı duruşu göstermesi gerekmez miydi?
Dünkü operasyonlar demokrasimiz adına olduğu kadar Türk basını adına da bir imtihandı…
Ve bu imtihanda “tavuk yürekli medya”mız yine sınıfta kaldı…
Aylar öncesinden “inlerine gireceğiz” diyen dönemin Başbakanı keşke o tarihte intikam yemini edeceğine, ortaya atılan iddiaların, yayınlanan tapelerin gereğini yapabilseydi…
Aynı Recep Tayyip Erdoğan değil miydi, kendisini ve bakanlarını dinlediği için yüzlerce polisi görevden  alıp hapse attıran… Ve yine o Erdoğan değil mi, inkar ettiği iddiaların odağındaki Bakanları görevden alan… Önce tapeleri inkar ettiler, sonra montaj dediler… Sonra içlerine girdikleri, içlerine soktukları Gülen Cemaati’ni “Paralel” ilan ettiler… Aslında cemaat, AKP hükümetine paralel değil taa kalbinden geçen bir düzlemdi…
Düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda en ön koltuklardan yer kapmak için birbiriyle yarışan siyasetçiler, olimpiyatlara sponsor olmak için binlerce lira bağışlayan işadamları ve belediye başkanları şimdi ya kaçacak delik arıyor, ya da iktidara yalakalık için takla üzerine takla atıyor…

Hadi merkez medyayı anlarım… Dizginleri iktidarın elinde…
Hadi patron gazetelerini anlarım hükümetin hışmından korkarlar…
Peki yerel gazeteci örgütlerine ne demeli?
KGD, ZGV ve bilumum gazeteci örgütleri…
Siz neden susuyorsunuz?
Yoksa sizin yularınızı da mı hükümet tutuyor?
Yoksa siz de mi iktidardan yemleniyorsunuz?
Rengi ne olursa olsun medyaya yönelik bu baskı operasyonunu kınıyor, vicdan sahibi herkesi geçmişle muhasebe yapmak yerine “aydınlık bir Türkiye” için tepki vermeye davet ediyorum…