Harfler, kelimeler, cümleler olmadan yaşayamam. Okumak ve yazmak tek hobimdir. Öğrendiklerimi çevremdekilere aktarmak için ara sıra küçük metinler yazıyorum. Bunlar epey başımı ağrıttı. Bazılarını yansıtayım.
 
1993 yılında Manisa’da yaşıyordum. Bir kurumdaki doğru olmayan mali işlemleri yolsuzluklardan sorumlu Devlet Bakanlığına dilekçe ile bildirmiştim. İldeki bir vali yardımcısı beni makamına çağırdı. Kibarca kulağımı çekti. Baktım olay aleyhime işletilecek. Şikayetimi geri almıştım.
 
1994 yılında “Niçin sadece garibanların çocukları şehit oluyor minvali üzerinde ilerleyen kısa bir yazı yazmıştım. Bu makale, ulusal çapta yayın yapan bir gazetede yayınlandı. Halkı askerlikten soğutma gerekçesiyle, 24 ay hapis istemli olarak mahkemeye verildim. 2 kez İstanbul Avcılar’da bulunan mahkemeye gittim. Ortam çok gergindi. Sisteme askerler tamamen hakim görünümdeydi. Mahkemeye çeşitli belgeler sundum. Bu belgeleri nasıl elde ettiğimi başka bir yazıda ileteceğim. Beraat ettim. Ama bu süreçte korkudan 6 ay kadar huzur içinde uyuyamadım. Mahalledeki sessiz mizaçlı bakkal bir gün şunu demişti: “Esrarengiz tipli iki kişi iş yerime geldi. Hakkında sorular sordular. Aman dikkat et. Sana bir kötülük yapacak gibiydiler…”
 
1999 yılında Bolu’nun bir ilçesindeki tavuk kümesleri hakkında bir yazı hazırlamıştım. Yazı yayınlandı. Ortalık karıştı. O zaman her sözü kanun kadar etkili olan, şimdilerde esamisi okunmayan bir şahıs yazıyı yayınlayan yerel gazeteyi ve beni tehdit etmişti. Geri adım atmak zorunda kalmıştım.
 
2007 yılında FETÖ ajanlarının ayağına bastığım için göstermelik gerekçelerle çalıştığım ilden 1000 km uzağa tayin edildim. O zaman “FETÖ din dışıdır, hırsızdır, CIA kuklasıdır” dediğim için en yakınlarım bile bana saldırırlardı. Aradan 10 yıl geçince “Sen bunların şerefsiz, düzenbaz olduğunu nereden biliyorsun?” dediler…
 
2017 yılında tonlarca para yuttuğu halde elle tutulur bir başarısı olmayan bir depik kulübünü hafifçe eleştirmiştim. Kulübün başkanı telefon ile bana ulaştı. Görüşmek istediğini iletti. İşyerine gittim. Tatsız, tuzsuz şeyler konuştuk. Geri adım atmadım. Ama epey bir düşman kazandım.
 
Birkaç gün önce insan bünyesinin tanımadığı, kanseri tetikleyen tatlandırıcılar kullanılarak yapılan helva, reçel türü ürünleri eleştirmiştim. Helva üreten firmanın yetkilisi telefonla bana ulaşarak kibarca tehdit etti.
 
Uzun lafın kısası, toplumu bilgilendirme amaçlı yazılar yazmak kolay değil. Hemen hakaretler, tehditler başlıyor…
 
Not: Bu yazıda politik eleştiri yoktur. Siyaset yoktur. Sadece anıları iletme amaçlıdır.