Hepi topu 3 mikronluk bir virüs dünyayı öyle bir esir aldı ki, milyarlarca insan gibi başka bir şey düşünemez hale geldik biz de… Ne İdlip’teki Rus-Türk devriyesi haberlerini izliyor, ne de ara bölgelerde bekleyen mültecilerin dramını merak ediyoruz şu sıralar… Hararetli tartışmalarını günlerce sürdürdüğümüz futbolun “f”sini bile almıyoruz ağzımıza… Her gün bir başka bir gerilimle ülkenin tansiyonunu yükselten kısır siyasi tartışmalar da en aza indi çok şükür… Kendi canımızın telaşındayız… Canhıraş bir çabayla kendimizi ve yakınlarımızı salgından korumaya çalışıyoruz… Ama ne mümkün…
 
Görünmez düşman ordusu gibi etrafımızı kuşatan Koronavirüs tüm önlemlere karşın sinsice sızıyor bedenlerimize… Uzun süre muhasara altında tuttuğu kaleyi kısa sürede yağmalayıp, yıkıp yakan istilacılar gibi hırsla bedenimize saldırıp, elden ayaktan düşürüyor, soluksuz bir ölümün pençesine sürüklüyor sonra da… Sağlık Bakanının gece yarıları metalik bir sesle açıkladığı rakamlar içimizdeki ürküyü daha da artırıyor… Doğaüstü güçler vehmedip çağdaş keşişlere çevirdiğimiz bilim insanlarından hepimizi şifa sunacak kutsal ilacı bulup tansığı gerçekleştirmesini bekliyoruz…
 
EMEKÇİLER, “KORONADAN MI ÖLMELİ, AÇLIKTAN MI” İKİLEMİYLE BOĞUŞUYOR
Hayat da sürüyor bir yandan… Dev şantiyeler, büyük fabrikalar, binlerce insanın çalıştığı madenler tam kadro çalışmaya devam ediyor… Salgını önlemek için (a)sosyal mesafeyi korumayı amaçlayan önlemlerin hiçbiri uygulanmıyor oralarda… Maden işçileri yerin dibindeki karanlıklara salkım saçak asansörlerle iniyor mesela… Altlı, üstlü ranzalardan oluşan amele koğuşlarında, aynı çatı altında yüzlerce işçi yatıp kalkıyor… Yenilenlerin ne kadar sağlıklı olduğu tartışmalı yemekhanelerde topluca yemek yiyen emekçiler, “Koronadan mı ölmeli, açlıktan mı” ikilemiyle her türlü zillete katlanıyor…
 
Herkes can telaşındayken durumdan vazife çıkaran birileri de fırsatı ganimete çeviriyor… Paragözler gıda ve hijyen maddeleriyle ilaçları istifleyip, ekonomik krizin artırdığı fiyatlara bir de Korona zammı ekliyor alçakça… Yıllardır izlenen gerici politikaların oluşturduğu siyasi atmosferden yararlanan şarlatanlar rüyalarını, muskalarını, dualarını satarak para kadar maiyet de kazanmaya devam ediyor… Yaydıkları hurafelerle alınan önlemleri de zaafa düşüren din tüccarlarına hiçbir yaptırım uygulamayan devlet üstü örtük biçimde sırtlarını sıvazlıyor… Hurafe daha da büyüyor böylece…
 
KARARI VERMEK “HER ŞEYİ BİLEN” TEK ADAMA KALIYOR
Korona günlerinde siyaset de rant devşiriyor… AKP’nin yerel yönetimlerde HDP’ye uyguladığı abluka hız kesmeden sürüyor… Bu hengâmede tam 8 belediyeye daha kayyım atandı mesela… Çıkarılan kararnamelerle doğal alanlar ranta açılırken, devlet ihaleleri sürdürüldü… Tek adam yönetiminin kötü yüzüne de tanık oluyoruz bu arada… Hayati konular bile tartışılamıyor… Sözde bilim kurulu var… Konunun uzmanlarının uzun uzun tartışarak oluşturduğu görüş bir tavsiye niteliği taşıyor yalnızca… Kararı vermek tek adama kalıyor… Her şeyi o biliyor çünkü… Bu arada devletin dili de değişiyor…
 
Parası hoyratça harcanan vatandaşa hiçbir açıklama lütfunda bulunmadan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın “Görevine son verildi…” Tüm teamülleri yok sayan tek adam, şirket patronu oldu, tek satırlık bir kararname ile “görevine son verdi” bakan kulunun… İşin tuhafı en muhalif gazeteler bile “Görevden alındı” başlığını atıp tercüme ederek verdi haberi… Kanıksama duygusu Korona’dan da beter sirayet etti genlerimize… Her şey olağan artık… Öyle ya da böyle biz bu Kovid 19’u yeneriz de, ülkeyi şifasız dertlere salan tek adamcılık virüsünden nasıl kurtuluruz, onu bilmiyorum işte…