Dile kolay… Çırak kursunu da sayarsam, tam 33 yıl emek verdim Türkiye Taşkömürü Kurumuna… 29 yıl demek daha doğru, bunun dört yılı Ereğli Kömürleri İşletmesinde geçti çünkü… 1980 yılında, çırak olarak girdiğim kurumun adı, 1984 yılında, TTK oldu… Özallı yıllar… Her şey dün gibi hatırımda… “Başbakanlıktan çok daire başkanlığı olan kurum” diye eleştiriyordu gazeteler... Vahşi kapitalizmin altın partisi ANAP, daha kurarken arpalığa çevirdi TTK’yi… Sonra da “Zarar ediyor, kapatalım” vaveylasıyla sonunu hazırladı… İkiyüzlülüğün bu kadarı Türkiye’de iktidar olmakla mümkündü…

 

İş makineleri servisindeki görevim nedeniyle çalışmadığım bölgesi kalmadı TTK’nin, son 18 yılım da kesintisiz olarak yeraltında geçti… Yeraltı ve yerüstü ile kurumu iyi bilirim yani… İnsan “yok artık” dedirten hantal yapısına, ancak hainlikle açıklanabilecek savurganlıklara, siyasetin alçakça müdahalelerle liyakat düzenini nasıl bozduğuna, iktidardaki özelleştirmeci parti yandaşlarının işe gelmeden maaş alma heveslerine çıplak gözle tanık oldum… Hiç abartısız, AP’liler de vardı bunun içinde; ANAP’lı, DYP’li ve AKP’liler de... Sol iktidar yüzü görmediği için CHP’lileri saymıyorum…

 

KURUMU ARPALIK YAPANLAR, ŞİMDİ DE ÖZEL SEKTÖRÜ DOYURMA PEŞİNDE

Üye olduğumda adı Zonguldak ve Havalisi Maden İşçileri Sendikası olan Genel Maden İşçileri Sendikasını da iyi bilirim… Tüm eylemlerinde gözü kara şekilde yer aldığım sendikaya tam 31 yıl aidat ödedim ne de olsa… Kıyısında köşesinde yer alan herkes sınıf atladığı için, sendikadan daha çok çıkar şebekesi olarak çalıştı; bana sorarsanız grev yılları da dahildi buna… Bu eğilim şimdilerdeyse tavan yaptı… GMİS, AKP ile Memur-Sen’i aratmayacak bir işbirliği içinde ayrıca… Kısacası TTK’nin içinde olduğu yapıdan beslenen sendika yöneticileri duruma hiç itiraz etmedi, bundan beslendi çünkü…

 

İşbaşı yaptığım 1980 yılında 41.980 olan işçi sayısı, emekli olduğum 2013 yılında 9.839’a düştü… O yıllarda 6 milyon 600 bin ton civarında olan üretimse, 2013’de 1 milyon 400 mertebesine indi… Şimdiki rakamlar daha fecaat… Sözün kısası özelleştirmeci hükümetler zamanında, işçi sayıları da, üretim rakamları da füze hızıyla düştü…  Kent aynı oranda nüfus kaybederken Zonguldak halkı da, celladına aşık kurbanlar gibi hep bu partilere oy verdi… Ama peşkeş bitmedi… Önceleri kurumu arpalık yapanlar, redevans uygulamalarıyla özel sektörü doyurma peşinde şimdi de…

 

KÖMÜRÜ NEREDEYSE AYNI FİYATA ÜRETEN TTK’NİN BAŞI KEL Mİ?

Anımsayacaksınız, Soma katliamından sonra yeraltında çalışanların ücretleri yükseltilip, çalışma süreleri sınırlandırılmıştı… Sektördeki firmalar, buna itiraz edince, maliyetin önemli bölümünü devlet üstüne aldı… İşçi ücretlerinin neredeyse yarısını devlet öderken, ton başına 60 lira da teşvik verecek artık…  “Zonguldak’a müjde” cayırtısıyla duyurulan son uygulama ile tarih sınırı kaldırılarak tüm pürüzler giderildi… İyi de, kömürü neredeyse aynı fiyata üreten TTK’nin başı kel mi? Madem maliyet önemli değil, açın kurumun önünü de, insanımız, hiç değilse daha güvenli şartlarda çalışsın…

 

Matematiği kuvvetli olanlar hesaplasın: Hafta tatillerinden 52, senelik izinden 4 olmak üzere, yılda 56 günlük işçi ücreti, iki asgari ücret uygulamasından doğan aylık bin lirayı bulan farkla birlikte şirketlere ödenecek. Üretilen her ton başına 60 lira ekstra verilecek… SGK primlerine getirilen muafiyetle, vergi indirimleri de buna eklenecek…  “Tüm bunlardan,  kamu işletmeleri yararlanamaz” notu da bir kenara düşülecek… Kendini devletin sahibi sanan AKP, halkın parasını dilediği gibi dağıtıp, birilerine ballı börekli rant dağıtırken, kenti de bitiriyor… Birileri “müjde” naraları atarken, diğerleri de alkış tutuyor… Bana da üzülüp “yuh” demek düşüyor…