Nasreddin Hoca'nın Torunları ve TTK başlıklı yazımın 1. Bölümünde, Zonguldaklıların bindikleri dal olan TTK'yı nasıl kestiklerini ve bu nedenle kendisini TTK'ya endekslemiş olan Zonguldak'ın nasıl küçüldüğünü ve gerilediğini anlatmıştım. Aynı yazının 2. Bölümünde de bunun suçlularını saymıştım.

Şimdi de, son yazımda söz verdiğim gibi, TTK'nın nasıl kurtulabileceği konusunu masaya yatırmak istiyorum.

TTK'nın bu saatten sonra kurtulamayacağına inananların çok olduğunu biliyorum. Aslında benim ümidim de pek fazla değil. TTK tabii ki teorik olarak kurtarılabilir. Ama pratikte bu mümkün mü? Ben sadece işin teorik yönünü anlatabilirim. Bunun pratikte hayata geçirilmesi bu şartlarda oldukça zordur ama imkansız değildir. Yeter ki devlet ve Zonguldak halkı bunu istesin ve alınacak tedbirleri kararlılıkla uygulasın.

TTK ''yılkı atı'' değildir; kendi kendine küçülüp yok olmasına izin verilmemelidir. Bu sadece Zonguldak için önemli değil, tüm ülke için de önemlidir. Neden önemlidir? Şundan: Dünya'da petrol rezervlerinin ömrü sınırlıdır. Muhtemelen 30-40 yıl daha petrol üretilebilir Ondan sonra dünya enerji kaynağı olarak tekrar kömüre yönelecektir. Zira, kömür rezervleri dünyaya daha 300 yıl yetebilecek düzeydedir. Yani kömür tekrar değer kazanacak ve bu gün zarar eden ocaklar ileride kara geçebilecektir.

Ama TTK'yı zarar ediyor diye şimdi kapatırsak ileride tekrar açamayız. Zira bir nesil sonra yörede babadan oğula geçen üretim kültürü kaybolacak; ayrıca bu ocakların tekrar açılması hem çok zaman alacak hem de çok pahalıya mal olacaktır.

Daha fazla uzatmadan TTK'nın tekrar geri kazanılması için neler yapılabilir konusuna geçiyorum. Ama aslında son yazımda saydığım olayın suçlularını daha fazla suç işlemekten alıkoymak  problemin çözümünü çok kolaylaştıracaktır. TTK'yı daha fazla küçülmekten (dolayısı ile Zonguldak'ı da) kurtarmak ve eski günlerine geri getirmek, hiç olmazsa kabul edilebilir makul bir zarar seviyesine çekmek için neler yapılabilir? Bana göre şunlar yapılabilir:

1. TTK Genel Müdürlüğü Ankara'ya taşınmalıdır.

Zamanında Genel Müdürlüğün Zonguldak'ta olması gerektiğini savunanlardan biriyim. Genel Müdürlük Zonguldak'ta olursa işin başında ve içinde olacağından, yerinden yönetimin daha faydalı olacağını düşünmüştük. Ama uygulamada gördük ki yanılmışız.

Genel Müdürlük neden Ankara'da olmalı? İşte gerekçeler:

a) Üst düzey yöneticiler politikacı, sendikacı ve mahalle baskısından kurtulacaklardır. Böylece daha özgür davranıp radikal kararlar alabilecekler ve bunları uygulayabileceklerdir.

b) Genel Müdürlük Ankara'ya göre ''taşrada'' sayılmaktadır. Yöneticilerin Ankara'daki karar alma mekanizmaları ve bürokrasi ile ilişkileri taşıma suyla değirmen döndürmeye benzemektedir Eğer Genel Müdürlük Ankara'da olursa bunlarla, Kurum yararına, daha sağlıklı ilişkiler kurulacaktır.

c) Kurum taşrada olduğu için Türkiye kamuoyu Kurum'u tanımamaktadır. Tanıyan da yanlış tanımaktadır. Kurum'u ''işe gitmeden maaş alan bir çok kişinin çalıştığı ve ülke ekonomisine zarar veren bir kuruluş'' olarak görmekte ve bu nedenle Zonguldaklılara da antipati ile bakmaktadır. Eğer bu gün bir referandum yapılsa, emin olun halkın büyük bir kısmı Kurum'un kapatılması yönünde oy kullanır. Halbuki Genel Müdürlük Ankara'da olsa, Kurum kendisini halkımıza daha iyi tanıtabilme olanağı bulur ve halkın gözünde daha sempatik hale gelebilir.

2. Kurum yönetimine politikacıların burnunu sokması mutlaka önlenmelidir. Hatırlarsanız bunların Kurum'a ve dolayısı ile Zonguldak'a verdikleri telafisi imkansız zararları son iki yazımda anlatmıştım.

3. Sendikacılar Kurum'u kendi işyerleri gibi görmelidirler. Şimdiki verimliliği yok eden hantal toplu iş sözleşmesi yenilenmeli ve daha gerçekçi ve daha yapıcı bir toplu iş sözleşmesi yapılmalıdır. Seyyanen zam politikası bırakılmalı; bunun yerine işin ağırlığına göre ücret tespit edilerek ücrette adalet sağlanmalıdır. Öyle ki ağır işler ücret açısından cazip hale getirilmelidir. Örneğin, ana yolda hafif bir işte çalışan bir işçi, ''Ben artık kazmacı olmak istiyorum'' diyebilmelidir. 

Ayrıca, işçileri motive edecek fazla çalışmaya teşvik edici bir prim sistemi de mutlaka uygulanılmalıdır.

4. Yöneticiler politikacılara karşı dik durabilmeli ve terfi için onlardan yardım beklememelidir. Bunun yerine çok çalışıp çok üretmeye bakmalıdırlar. Ayrıca, radikal projeler üretip bunları hayata geçirmeli ve işçilerden maksimum verimi alacak düzen ve disiplini sağlamalıdırlar.

5. Teknik kadro seçimine özen gösterilmelidir. Eğitim sisteminin çok bozulduğu bu zamanda bakkal dükkânı açar gibi açılan üniversitelerden değil, kaliteli üniversitelerden ve sınavla eleman alınmalıdır. Teknik elemanlara inisiyatif verilmeli ve yetkileri artırılmalıdır. Tabii ki aynı oranda sorumlulukları da artırılmalıdır.

6. Halen verimlilikleri çok düşmüş olan ve efektif çalışma saatleri ortalama 3-4 saat kadar olan işçilerden azami verimi alabilmek için, ücret politikasının yanı sıra, fiili çalışma saatlerini artıracak önlemler de alınmalıdır.

Ben bunun için 4 vardiya sistemini öneriyorum. 4 vardiya sistemine geçildiğinde; hem işçiden alınan verim artacak, hem kömür maliyetleri düşecek, hem de TTK'nın üretimi 1/3 oranında artacaktır. Ayrıca, bir vardiya daha işçi istihdam edileceğinden, Zonguldak'taki işsizlik  sorununun çözümüne katkı sağlanacak ve belki de Zonguldak'ın dışarıya göç vermesi de önlenebilecektir. Bu nedenle, bu konuya çok önem veriyorum. Bir sonraki yazımda 4 vardiya konusunu daha ayrıntılı olarak anlatmak istiyorum.

7. TTK üretim faaliyetlerinin dışında başka şeylerle ilgilenmeyecek ve asli görevi olmayan işlerden elini çekecektir.

8.Halk da TTK'yı rahat bırakacak ve Kurum'un asli görevi olmayan taleplerden kaçınacaktır.

9. TTK süratle inovasyon (yenileştirme-modernleştirme) çalışmalarına başlamalıdır. Bunun için:

a) Bu günkü hantal idari yapıdan kurtulmalı ve daha dinamik ve daha üretken bir yapıya kavuşmalıdır. Bunun için yeniden yapılanma projesi yapmalı ve bunu uygulamalıdır.

b) Yeni yatırımlar yapılmalı ve modern  sistemler ve teknolojiler uygulanmalıdır. Havza modernize edilmelidir.

c) Konsantrasyon çalışmalarına hız verilmeli ve ocaklarda optimum konsantrasyon sağlanmalıdır.

TTK'da halen ocak açıklığı gereğinden çok fazladır. (Ocak açıklığı: Yeraltındaki açık bulunan tüm galeriler, dik ve eğik kuyular, ayaklar ve başyukarıların uc uca eklenmesi suretiyle hesaplanan toplam uzunluk.) Benim zamanımda, yani 20 yıl önce bu açıklık 450 km gibi çok anormal bir boyutta idi. Yaptığımız ''konsantrasyon'' çalışmaları sonucu bunu 250 km.ye kadar indirmiştik. Şimdi de bu civarda olduğunu sanıyorum. Gerek yatay gerekse dikey istikametlerde bu kadar yayılmak ve bu kadar dağınıklık hiç akılcı değildir. Bu kadar geniş açıklığı muhafaza etmek, bunun tamir ve bakımı, havalandırması ve buralarda yapılan nakliyat işlemleri hayli masraflıdır ve kömür maliyetlerini artıran önemli faktörlerden biridir.

Kısacası TTK yeraltı işyerlerinde mutlaka konsantrasyona gitmeli ve ocak açıklığını 30-40 kilometrenin altına indirmelidir.

Değerli okuyucular, yukarıdaki önerilerim yapılamayacak şeyler değildir. Ancak bunları yapacak olanların bunlara inanması ve kararlılıkla uygulaması gerekmektedir. İstenirse yapılabilir. Ben şahsen bu konuda ümitli olmak istiyorum!