Tam da ne yazacağımı düşünürken yanı başımdaki televizyona takılıyor gözüm…

Ekranın sol alt köşesin “Ulan İstanbul” yazıyor…

Kafamda çakan şimşek, araklamacı gazeteci kopyacılığıyla sözleşip bugünkü köşemin başlığını atıyor…

“Ulan Zonguldak"

Sahiden de ne zor bir kentte yaşıyoruz değil mi?

Son yıllarda kent adına “müjde” diyebileceğiniz tek bir olay geliyor mu aklınıza?

Her 6 ayda bir “Filyos Projesi” üzerinden umut pompalayan siyaset eskisi Köksal Bey’in söyledikleri de itibar görmüyor artık…

Son 12 yıllık AKP iktidarında Zonguldak adına kazanımlarımız nedir mesela?

Mega projelerden vazgeçtik, elimizde mevcut Bölge Müdürlüklerini kapatmasaydınız bari…

Ayrısı gayrısı yok…

İktidar milletvekili de aynı, muhalefeti de…

Tesadüf mü eski vekillerin hepsinin Ankara’da kalıp Zonguldak’a dönmeyişi…

Yol var çukurdan araba geçemez…

Deniz var kirlilikten yüzülmez…

Orman var yeşilin kıymetini bilmeyiz…

Havaalanı var gurbetçi olmasa uçak göremeyeceğiz…

Oksijen bile haram bu şehre…

Hele ki termik santrallere yenileri de eklendikçe!

“Ölüm” sanki diğer adı bu kentin!

İşsizlik kader…

Ölüm kader…

“Güzel ölür” bu kentin insanı!

Yaşamayı bile çok görürler bize…

“Ulan Zonguldak”

Bazen söyleyecek bir şey bulamıyorum sana…

Tüm kirliliğine rağmen seviyorum seni!

***

Yazmayacaktım ama yazmazsam eksik kalır…

Dün adaylığını açıklayan CHP’nin “Küçük Emrah”ı Halil Furat’ın açıklamaları damgasını vurdu güne…

“Mağdurum da mağdurum!”

Halil Bey niye şikayet ediyor ki…

Mızıkçılığın alemi yok…

Eee siyasette nasıl geliyorsa öyle gidiyor insan…

Keşke sürekli başkalarında kabahat arayacağına bir de aynalarla yüzleşebilseydi Senyör Halil Furat…

Bunca komedinin üzerine milletvekili olmaktan bahsetmez mi?

Puhahaaa….

Neyse burası Türkiye…

Olur mu olur!