Çırak Kursu’nu bitirip 1982’de iş başı yaptığım Ulaştırma Müdürlüğü, Ereğli Kömürleri İşletmesinin en önemli birimlerinden biriydi. Kara nakliyat araçlarının bakım ve onarımlarının yapıldığı “Karayol Motor Atölyesi”nde “Oto elektrikçi” olarak çalışmaya başladığımda, 650’nin üstünde araç vardı EKİ’nin envanterinde. Binek araçlar, pikaplar, otobüsler, kamyonlar, treylerler, ağır vasıta araçları, iş makineleriyle dev bir filo dolaşıyordu ortalıkta… Kentin caddlerindeki 3-4 araçtan biri mutlaka EKİ’nindi…

Ulaştırma yalnız kara nakliyat mı mürekkepti? Hayır. Şimdiki Uğur Mumcu Kavşağındaki dolmuş duraklarının yerinde, beyaz badanalı lokomotif tamir atölyesi ve tam karşısında, şimdi balıkçıların olduğu yerde başlayıp, lavuara kadar uzanan birimleriyle Demiryolu Servisi bambaşka bir dünyaydı. Demiryolu imalatından ray-travers değişimine, lokomotif bakımından vagon-kazan onarımına raylı taşımacılıkla ilgili akla gelen her işin yapıldığı serviste 400’ün üzerinde çalışan vardı…

ULAŞTIRMA FUTBOL TAKIMI, TURNUVANIN HEP İDDİALI EKİBİYDİ

Babamın da uzun yıllar hizmet verdikten sonra emekli olduğu çocukluğumun düş bahçesi olan Denizyolu Servisi, hiç kuşku yok ki, müdürlüğümüzün en fiyakalı birimiydi. Çalışan sayısı diğer bölümlere göre daha az olsa da, römorkörleri, kılavuz tekneleri, maçunası, kovalı tarağı, mavnaları, kovalı tarağı, limana giren gemilere hizmet veren gemi ve tekneleriyle göz kamaştıran bir varsıllığa sahipti. Deniz atölyesinin hemen bitişiğindeki Ulaştırma ambarına sık sık gittiğimizden, o servisle daha iyi ilişkilere sahiptik…

Tüm birimlerin birbiriyle en iyi iletişim kurduğu zamanlarsa EKİ’nin futbol turnuvalarıydı kuşkusuz. Uzun yıllar GMİS’te sendikacılık da yapan Zeki Kefeli’nin yönetimindeki Ulaştırma futbol takımı, turnuvanın hep iddialı ekibiydi. Herkesin neşeyle yerini aldığı tribünün lojistik desteğiyse bizim servisten sağlanırdı. Döşeme atölyesinde siyah-beyaz bayraklar dikilir, karisör atölyesinde çıtalanır, bakımı yapılan kornoları, canavar düdüğünü çalacak aküler özenle şarj edilir, Çaycı Ahmet ağabey ve tayfasının şarap dolu bidonlarıyla birlikte otobüslere yerleştirilirdi…

TANRIM, NASIL DA GÜZEL GÜNLERDİ

Amigomuz Şerafettin Gençalp’ın (Fırça) yönetiminde çay molalarında yaptığımız tezahürat provaları çok gülüp, çok eğlendiğimiz zamanlardı da aynı zamanda. Diğer maçları rahat kazanırdık da Lavuar ve Merkez Atölyesi maçları kıran kırana geçerdi. Bu üçlünün birbiriyle yaptığı maçlarda en çok galip gelen zaten şampiyon olurdu. Yendiğimiz her maç sonrasında tezahürat yapa yapa bir birahaneye gider şakanın, şamatanın, cümbüşün gırla gittiği bir şenlikle kutlama yapardık. Tanrım, nasıl da güzel günlerdi…

EKİ’nin EKİ olduğu yıllarda, Ulaştırmalı olmak ayrıcalıktı gerçekten, olağanüstü dayanışmanın, güzel arkadaşlıkların adıydı. Tüm bunlar Ulaştırma ruhunun oluşumuna çok katkısı olan Erol Topaloğlu ve Kemal Köksal’ın art arda ölümü üzerine düştü aklıma. Topaloğlu uzun yıllar Demiryolu Servisi’nde çalıştıktan sonra müdürlüğümüzü de yapan ağabeyimizdi. Kemal ise, takımın, ele avuca sığmayan sağ açığıydı. Tıpkı iş yerlerimiz gibi onlar da kayıp gitti ellerimizden. Bize ise derin bir sızı kaldı. Tıpkı o günler gibi onları da çok özleyeceğiz…