CHP’nin olağan İl kongresi geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Beklendiği gibi demokratik  seçilme yarışı farklı bir sonuçla ortaya çıktı. Kazanan Umut Başoğlu ve ekibini, kaybeden Halil Furat ve ekibini, salonda hiçbir taşkınlığa meydan vermeden kongreyi izleyen delegelerimizi ve partililerimizi içtenlikle kutluyorum.
Elbette kongre bitmekle, seçimi kazanmakla işler bitmiyor. Kazanan ekibin esas zor günleri bundan sonra başlayacaktır. Birinci sırada, seçim atmosferinde ötelenen/gözardı edilen Merkez İlçe ile ilişkileri düzeltmek, düzene koymak gerekecektir. Umut Başoğlu, bu güne değin  üstlendiği görevlerde  başarı göstermiştir. Elbette İl yönetimleri, ilçelerde olduğu gibi dikensiz gül bahçesi değildir. İlkelerden ödün vermeden büyük sabır, hoşgörü, anlayış göstererek, bilgiyle, bilinçle, akılla sorumluluk duyarak, duyurarak dikenli-taşlı yollar aşılabilir. Partililerin de haklı olarak beklentileri bu doğrultudadır. Seçim bitti, şimdi çalışmak zamanıdır.
Çünkü CHP olmadan Türkiye, önünde sıralanan dağ gibi sorunları aşamaz.  O nedenle Partimizin birliği-bütünlüğü; her türlü zorluğa karşı işlevini yerine getirmesi, her türlü ince hesaptan, ihtirastan önce gelir. Ülkemizin en küçük birimlere kadar örgütlenmiş  güçlü bir CHP’ye şiddetle ihtiyacı vardır. Bu da beldelerden, ilçelerden, il örgütlerinden geçiyor.   Unutmayalım ki  önümüzdeki seçimler Türkiye’nin, laik-demokratik sistemle mi, yoksa tek adam sultanlığıyla mı yönetileceği sorununu çözeceği seçimler olacaktır.
Ben inanıyorum ki partililerimiz her türlü seçim küskünlüğünü, dargınlığını geriye atarak partisine sahip çıkacak, Merkez ve ilçelerde varlığını, dirliğini, gücünü gösterecektir.
*****
Kongre sonrasında sosyal medyada bir çok yorum yapıldı, paylaşıldı. Bunlardan  üç tanesini seçtim.  Birinci yorum daha çok duygusal, ikincisi eleştirel, üçüncüsü bir gazete haberinden alınmadır. Yönetimlerin, partililerimizin bu seslerine kulak vereceği düşüncesiyle okumak, yararlanmak gerektiğini düşünüyorum. Üzerine sayfalar yazılabilir. Ama iyi niyetle okuduğumuzda yarar da sağlanabilir.
CHP 36.Olağan Kongresi partime ve memleketime hayırlı olsun. Seçimi kazanan Umut Başoğlu ve Yönetim Kurulunu kutluyor başarılar diliyorum. Evet seçim oldu, iyi oldu, güzel oldu. Söylemler etkileyiciydi, birlik beraberlik, dayanışma vurguları yapıldı. Dostlarla sohbet imkanı bulduk, doğruları yanlışları değerlendirdik, oyumuzu kullandık üstlendiğimiz sorumluluğumuzu yerine getirdik, görevimizi tamamladık. Bir Demokrasi Söleni daha demokratik hakkımızı kullanmayı reddederek sonucu taa başından belli olan bir seçimi daha heyecanla, büyük bir coşkuyla ve aşkla noktaladık. Yasasın özgürlük!..Yaşasın dayanışma!.. Yaşasın demokrasi!..Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi!..”
*****
CHP Zonguldak İl Örgütü adına çok başarılı bir kongre olduğu söylenemez. Vasat bir kongreydi. Ne Zonguldak’ ın sorunları tartışıldı ne de Türkiye’nin sorunları. Hiç bir yeni fikir yok, vizyon yok, Zonguldak’ın geleceğine yönelik tek bir karar bile alınamadı. Kadını ve gençliği olmayan bir parti. Kongredeki durumuna bakılırsa huzurevinde yer bulamayan yüzünü öbür tarafa dönmüş yaşlıların oluşturduğu bir parti. Zonguldak İl Örgütünün üyelerine yönelik bir haber bülteni bile yok. Yazık çok yazık. Ama Türkiye genelinde de aynı durum söz konusu. CHP bu hantal yapısı ve kadrolarıyla nasıl bir politika üretecek ve ülke sorunlarına çözüm bulacak...”
*****
Kongrenin en flaş ismi hiç kuşku yok ki Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı idi. Konuşmacıların ismini en çok zikrettikleri isim olurken, yaptığı konuşma taraflı, tarafsız tüm delegeler tarafından can kulağıyla dinlendi. Konuşmasının sonunda bir grup delege tarafından ayakta alkışlanan Kantarcı, kendisine gösterilen bu ilgiden son derece memnun kaldı. ‘Ben bu partiye sonradan geldim. Beni partiye davet edip Çaycuma’ya hizmet etme şansı verdiğiniz için sizlere müteşekkirim’ diyen Kantarcı’nın ‘Kişisel hiçbir talebim yok. Hiçbir yere aday değilim. Ancak bana vereceğiniz her türlü görevi üstlenmeye de hazırım’ şeklindeki sözleri, eğer yasa değişir Zonguldak büyükşehir olursa, teklif götürüldüğü takdirde aday olacağı şeklinde yorumlandı.”
*****
            Zonguldak’ta yaşadığımız yıllar. ADD başkanlığı falan yapıyordum sanırım. Bir yürüyüşteyiz. Bir ara  sosyal demokrat parti yetkililerinden biriyle yan yana olduğumuzu gördüm. Sonra aramızda şu konuşmalar geçmişti.
Bana, “Çok yalnız kalıyoruz hocam” dedi. Şaşırdım. Ama  yetkiliye birkaç soru sonrasında şunları söylediğimi anımsıyorum: “Bu güne kadar hangi demokratik kitle örgütünün kapısını çalıp ‘Yahu arkadaş, nasılsınız’, dediniz. Hangi örgüte, ‘şu gün bir araya gelelim de şu konuyu tartışalım’ dediniz. Yani onlardan görüş, bakış, düşünce istediniz. Hangi işyeri
ne uğradınız, hangi esnafın kapısını çaldınız. Onlarla en azından dostluk ve dayanışma içinde olduğunuzu gösterdiniz. Hangi okula gidip öğretmenlerle bir bardak çay içtiniz. Bunları şimdiye kadar yapmanız gerekli değil miydi? Yapmamış iseniz elbette yalnız hissedersiniz kendinizi.
Bu şehirde emekli olmuş bürokratların yanında, görevi başında olan ama aynı düşünceyi taşıdığımız çok sayıda arkadaşımız var. Sizin yönetim kurulunuzun arkasında geniş bir “danışmanlar ekibi”nizin de olması gerekmez mi? Bu insanlar bu şehirde var. TTK dahil çeşitli sorunlarda partiye bilgi, görüş, bakış aktarsalar fena mı olur?
Şimdiye kadar seçim dönemi haricinde, hangi mahalleye gittiniz de, iki laf ettiniz.  Orada yaşıyanların sorunlarını dinlediniz. Hangi ilçe yönetimi ile işyerleri ve köy gezileri yaptınız? Bunlara zaman ayırırsanız, hiç yalnız kalmazsınız. Üstelik çok yararlı olacağınızı düşünürüm.”
*****
“Umutlu Başlamak” derken, yeni yönetimle yeni bir anlayışla partiiçi birliği-bütünlüğü amaçlıyoruz. Partimizin güçlenmesi, Zonguldak ve ilçeleri sorunları üzerine politikalar  üretmesi, bunları Genel Merkez politikaları ile  bütünleştirerek, düzgün, ve etkili  biçimde halka iletmesinin yaralı olacağı düşüncesindeyiz. Popülist gevezeliklerle değil, gerçekçi politik söylemlerle amaca ulaşabileceğimiz kanısı taşımaktayız.
Kimimiz kumu koyar, kimimiz çimentoyu, kimimiz kireci. Yeteri miktarda suyu koyup yeteri kadar karıştırmasını doğru ve iyi yapmazsak yapılan “harç” olmaz, bununla duvar da örülmez. Her malzeme yerinde ve kararında gerektir. Tuğlaları üst üste koymak da duvar yapmak değildir, şöyle bir yaslandığında duvar yıkılır.  İyi hazırlanmış bir harçla tuğlalar birbirine kenetlenirse sağlam duvar çıkılır, yıkılmaz, çökmez. Herkes düşüncesini söyler, katılacak olan kısmı katılır, çıkarılacak olanı çıkarılır ve ortak aklın ürünü  çalışma yöntemi, söylemi ortaya çıkar. Amaç bekçiyi dövmek değil, üzümü yemektir. Partimizin de güçlenmesi için bu üzüme şiddetle ihtiyacı vardır. 
Şunu da belirtelim; Bu güne değin hiçbir beklentimiz olmadan partimize yararlı olmağa çalıştık, çalışıyoruz. Yazdıklarımız samimi düşüncelerimizdir.  Yeni yönetimi bir kez daha kutlayarak başarılar ve kolaylıklar diliyoruz..