Ahh Zonguldak ahh!Üvey evlat gibisin diyeceğim ama güceneceksin.Nedir senin şu çektiğin?Güzelliğinin üstüne düşen karartıların sonu gelmeyecek mi?Bakımsızlığını fark edip seni özüne kim çevirecek acaba?
Malumunuz geçtiğimiz günlerde sağanak yağmur sebebiyle  Zonguldak’ın bir çok yeri her zaman ki gibi sular altında kaldı.İnanılır gibi değil ama Gazipaşa Caddesinde göletler(!) oluştu.Çoğu mahallede yollar çöktü, evlerin duvarları yıkıldı.Yazık yahu!Her taşında emek adının yazılı olduğu bu şehre hürmet bu mu olacaktı?Kanaatimce Zonguldak'ın en ciddi sorunlarından biri olan alt yapı artık tahammül edilesi değil.Türkiye’nin belki de yaşanabilecek en güzel yerlerinden biriyken bakımsızlık ve ihmalkarlık yüzünden harabe bir şehre dönüşüyor Zonguldak.Yeşilin ve mavinin eşsiz buluşmasına;çarpık kentleşme, yolları çöken mahalleler, sular altında kalan caddeler eşlik ediyor.İnsanın içi sızlıyor…
Biraz da sahipsiz kalmış gibi Zonguldak.Ne işçisi sahiplenmiş ne zengini ne öğrencisi…Sevdalıları var elbet şehrin ama onların da sesi duyulmuyor pek.Durum böyle olunca da bakımsızlığa kucak açıyor kara elmasımız.Tükenen tahammülümüzün artık farkına varalı herkes.Bu şehir ve bu şehrin –tüm güzellikleri hakeden – halkı artık rahata ermeli.Bu da ancak bizlerin şehre sahip çıkmasıyla olacaktır.İşte bu sebepten üvey evlat muhmelesi yapmayalım, yaptırtmayalım şehrimize.Zonguldağımızın kıymetini bilip, elmasımızı baş üstünde taşıtalım.
***
Siyah İncilerimiz
Geçen hafta sormuş olduğum soruyu hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm: Benim siyah incierim gözyaşlarım.Yetim bıraktığım gülüşlerim.Çoğunuzun bana hak verdiğini duyar gibiyim. Gözyaşlarıyla boğduğu çoğu anın şimdiler de pişmanlığını yaşıyor belki de kimilerimiz. Peki çözümsüz mü bu pişmanlıkların geri dönüşü? Taabi ki değil.
 Diyeceğim o ki; hayat tekelimiz altında bulunan bir şey değildir. Herkesin kendi hayatı olabilir ama başkalarının da hayatı olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Mutlu olmak için havanın güzel olması, kuşların uçması, uyanabiliyor olmamızın yetiyor olacağını aslında hepimiz biliyoruz. Fakat biz ademoğullarının en tiksindirici özelliği olan maymun iştahlı olmamız bu gerçeği görmemizi engelliyor. Şimdi diyeceksiniz ki ‘ İyi, güzel söylüyorsun da ne yapmalıyız onu da söyle o zaman.’ Sesinize kulak verip nacizane fikrimi beyan ediyorum: "Anı yaşamalıyız. Gülmek için onlarca neden varken ağlamayı seçmemeliyiz. Belki de biraz poliannacılık oynamalıyız’’. Unutmamalıyız ki hayata takım elbise giydirmenin bir anlamı yoktur. Sorunları can dostu edinip yanımızdan ayırmazsak mutluluk etrafımızda dahi dolaşmaz. Bu sebepten o an ağlıyorsak, o anda kalmalı gözyaşlarımız. Yarınlara taşırsak eğer buğulanacaktır mutluluklarımız.
Velhasılı ne incileri karatalım ne de sevinçlerimize gölge düşürelim. Gülmek güzel şey bence, gülmeli her insan yaşadığı sürece.
MİHRİBAN SARI
 
***
 Sustuklarımızı büyüttük içimizde hep.
 Bir kağıtla dertleştik ,
 Bir de can bildiklerimizle.
 Demli bir çay koy hadi.
 Acılı gülüşlerimizi şeker edip katarız,
 Kana kana içip ,
 Sustuklarımızı kusarız...
MİHRİBAN SARI
***
 Elbette her cümlenin bir sonu vardır.
 Kimi eksiltili olur kimi soru kimi ünlem.
 Her halukarda biten cümledir.
 Ve her cümle bitmelidir.
 MİHRİBAN SARI