Neydi o türkü: “Şafak söktü yine sunam uyanmaz/Hasret çeken gönül derde dayanmaz/Çağırırım sunam sesim duyulmaz/Uyan sunam uyan derin uykudan” ..Evet  “Uyan sunam uyan derin uykudan”..Bize bu saatten sonra türkü çığırmak yetmiyor,  davul çalsak belki diyeceğim..Çünkü gazete ve internet haberlerinden okullarımızda  Anayasamızda yazılı “laik,demokratik, hukuk devleti yurttaşı olma”  ilkesine tamamen  ters  anlayışta yurttaşlar(ümmet mensupları demek daha doğru)yetiştirme gayreti içindeki eğitimcilerin(!) her gün bir  marifeti ile karşılaşıyoruz.
Haberleri okuyunca “Lâ havle velâ çekmek” de kesmiyor içimdeki isyan duygularını. Buna nasıl izin verilebilir? Bu saçmalıklara nasıl göz yumulabilir? diye çırpınıyorum.  “gazete2023.com” adlı sitede yayınlanan bir haber : “Atatürk yönetmelikten çıkarıldı!” diyor. Bu da nesi yahu? diye  gözlerimi açıp, haberi bir kez daha okuyorum.
“Milli Eğitim Bakanlığı‘nın yürürlüğe giren yeni yönetmeliğinde sosyal etkinliklerin amaçları arasından “Öğrencilerin Atatürk ilke ve inkılaplarına, Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmeleri” bölümü çıkarıldı.”. Pekala yerine neler konulmuş derseniz; “milli, manevi, ahlaki değerler kazandırma” eklenmiş ve ;“Öğrencilerin Atatürk ilke ve inkılaplarına, Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmeleri” ifadeleri çıkarılmış.
Okullardaki  ‘’Belirli Gün ve Haftalar Çizelgesi’ne; “15 Temmuz darbe girişimi, Kutlu Doğum Haftası, İstanbul’un Fethi, Kut’ül Amare Zaferi” konulmuş, çizelgeden “Dünya AIDS Günü, Yunus Emre Haftası, Mevlana Haftası” çıkarılmış. İstanbul’un Fethi, Kut’ül Amare zaferlerinin tarihleri belli de bu “Kutlu Doğum Haftası”nın tarihi ilk çıkarıldığı tarihten beri üç kez değişti bildiğim kadarıyla. Hatta bu işin komisyonunda görev yapan bir Prof.(şimdi Fetö’den tutuklu sanırım) “Kutlu Doğum Haftasını biz uydurduk. Tarihte öyle bir şey yok” demişti.
*****
Neler mi düşünüyorum? Şunları: Biz bu dünya üzerinde sahip olduğumuz yaşantımızı sürdürmeğe çalışıyoruz. Dünya bizden önce de vardı, bizden sonra da var olacak. Ulaştığımız bugünkü uygarlık gökten zembille inmedi. İnsanoğlunun aklı, bilgisiyle ürettiği araçlar, yaşadığımız konforu üretti. Yani şu dünya üzerindeki her şey insanoğlu’nun aklını kullanarak çalışması, araştırması, soruşturması, deneyler yapması, dünya ve uzay konusunda bilgilenmesi, kullanacağı bilgiyi, aracı-gereci  yapabilmesi sonucunda oluşmuştur.
Şimdi bakanlıkta çöreklenmiş bazı  görevliler ise, planlı bir şekilde eğitimin hedefleri ile oynayarak, okullarda eğitim-öğretim gören çocuklarımızın sinsice, sistemli bir şekilde geleceklerine saldırıyorlar. Onları yaşadıkları dünyadan soyutlayarak, araştırmayan, soruşturmayan, sorgulamayan bir yapıya çekerek, uhrevi bir yaşama adapte etmeğe uğraşıyorlar.
Çünkü bu şahısların, bunların yönetimlerde ve okullardaki uzantılarının bu ülkenin aydınlık geleceğinde yerleri yoktur. En son gidecekleri yer tarihin çöplüğüdür. Bu asalaklar, yetişecek çocuklarımızın aklıyla, zihniyle, duygularıyla oynayarak, “Atatürk ilke ve inkılaplarına, Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmeleri” istemiyorlar.  Ama “dindar, kindar, nesil” olarak yetişmeleri için her türlü çabayı gösteriyorlar.
*****
Bir haber de OdaTv’den:Bursa Anadolu Kız Lisesi müdiresinin; “okuldaki Atatürk düşmanı öğretmenlere ayrıcalık gösterdiği” ve  öğrencilerin “10 Kasım etkinliklerinde "Cumhuriyetimizin kurucusu, başkumandan M. K. Atatürk” cümlesini kullanamazsınız, böyle  program yapamazsınız." dediği  yazıldı. Aslında son iki-üç yıldır Atatürk’e karşı benzer haberler yazılı, görsel basında yer aldığı gibi, sosyal medyada da geniş yer tutuyor.
Bakanlık ilgilileri bu kafadaki öğretmenlere okullarımızda yer buluyor ama, dürüst, görevini layıkıyla yapan, öğrenci ve velileri tarafından sevilen öğretmenleri KHK’larla görevden alıyor. Sadece onları ekmeksiz-susuz bırakmıyor, eşlerini, çocuklarını, belki bakmakla yükümlü oldukları anne-babalarını da açlığa-susuzluğa mahkum ediyor. Devletimiz acil öğretmen ihtiyacı olduğu halde bu öğretmenleri sorgusuz-sualsiz okul dışı ediyor, kendilerini savunma hakkı bile tanımıyor. 
KHK ile işten-ekmekten edilen iki öğretmenimizin “görevimize dönmek istiyoruz” diyerek başladıkları “açlık grevi” basının yazdığına göre adım adım/gün gün ölüm sınırına girmiş bulunuyor.   
Ey devletim, “Fetöcü” diye tutukladığın “hatırlı” adamları kısa sürelerde dışarı çıkarabiliyorsun da, şu “açlık grevi” yapan iki öğretmeni, ayrıca KHK’lık ettiğin öğretmenleri, işçileri nasıl gözden çıkarabiliyorsun.
Ey devletim, adaletli, sağduyulu, hakkaniyetli oluşunu, herkese eşit davrandığını, gerektiğinde affedici olduğunu görmek istiyoruz. Ülkemizde “bayram sevinci” yaşamak istiyoruz. Bekliyoruz ey devletim…