Atmosferi hâlâ oluşmamış, son yılların harareti en düşük kampanya dönemi yaşanıyor olsa da, yerel seçimler yaklaştı iyice… Yalnızca iki hafta sonra kimileri büyük bir hayal kırıklığıyla odalarını toplarken, yeni belediye başkanları kutlamaları sevinçle kabul ediyor olacak… Şakası yok, yaşadığımız kentlerin kaderi on beş gün sonra belki de başka türlü olacak… Yalnızca kentimize değil, kendimize de yeni bir yol belirleyeceğiz ama bunun nasıl bir şey olması gerektiğini hiç konuşamıyoruz… Deli saçması bir “beka” tartışması, kentsel meseleleri konuşmamıza izin vermiyor çünkü…
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başını çekip Bahçeli’nin yancılığıyla sesi koca bir uğultuya dönen koro, yerel seçimlere giderken, yereldeki sorunları tartışmamıza izin vermiyor bize… Oysa yol sorunu var mesela yaşadığımız kentlerin, imar kirliliği hayatımızı cehenneme çevirmiş ya da… Araçların istilasına uğramış beton yığını kentlerde hayatımız bir trafik karmaşası içinde akıp giderken, bu kaostan nasıl çıkacağımızı konuşamıyoruz ne hikmetse… “İnsan silolarından ibaret olan çok katlı binalarda komşuluk ilişkisi geliştirmek mümkün mü” sorusuna yanıt arayamıyoruz bir türlü…
 
SEÇİMLER BİLE TEHDİT OLARAK SUNULUYOR TOPLUMA
Biz “İnsan odaklı bir kent” diyoruz, şuursuz bir kalabalık, “beka” uğultusuyla çıkıyorlar karşımıza… Biz “Kamu yararını gözeten anlayışlarla insan doğa ilişkisi doğru kurgulanmış bir kent” istiyoruz, “beka” haykırışlarıyla bastırılmaya çalışılıyor seslerimiz… Sadece insanın değil, doğada yaşayan tüm canlıların dostu bir kenti oluşturma çabamız, “beka” patırtısı arasında kaybolup gidiyor… Yaşam kalitesi yükselmiş, herkesin huzur içinde yaşadığı, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği bir kent ısrarımız, “beka” haykırışları arasında boğuntuya getiriliyor…
 
Sokağa çıkan kadınlara uygulanan şiddet de gösterdi ki, demokratik tüm hak arama yolları kapanıyor ülkede… Protesto etme, karşı çıkma, eleştirme gibi demokratik hayatın sıradan kavramları, suç sayılıp devlet zoruyla bastırılıyor… Akıl alır gibi değil, seçimler bile tehdit olarak sunuluyor topluma… Neymiş AKP kaybederse, istikrar bozulur, beka sorunu yaşanırmış… Yahu, 17 senedir girdiği her seçimi kazanan AKP hangi istikrarı sağladı ülkede… Başörtüsü dışında hangi demokratik kazanımı bize armağan etti… AKP’nin uzun iktidarı öncesinde beka tartışması yoktu hiç değilse…
 
SİYASİ SAMİMİYETİN “S”Sİ YOK AKP’DE
Hiç kuşku yok, ülkenin gördüğü en Makyevelist parti AKP, son derece de pişkin… İktidarda kalmak için her yol mubah onlar için… Bir yerel seçim manifestosu yayımladılar örneğin… Orada kentlerle ilgili ne dedilerse, tam tersini yaptılar bugüne kadar, tüm itirazlara da kulaklarını kapadılar üstelik… Dün “İhanet ettik” dedikleri kentlerde yaşayanların oylarını almak için, bugün, “Bir aşk hikâyesi bizimkisi” dövizleri astılar hiç sıkılmadan… Her yerde pıtrak gibi yükselen gökdelenleri “gurur abidesi” diye pazarlayan siyaset esnafı, düşük yoğunluklu yatay mimariye sahip kentlerden söz ediyor şimdi…
 
Siyasi samimiyetin “s”si yok bu partide… Dedim ya, millete “yatay mimari” sözü verdiler bu seçimde… Sonra da Kozlu’nun her yanına kazulet binaları dikenAli Bektaş’ı, hiç sıkılmadan yeniden aday gösterdiler… Şayet söylediklerinde içtenliğin kırıntısı olsa, Ali Bektaş’ı değil aday göstermek, partinin kapısından bile sokmamaları gerekirdi… Bu da gösteriyor ki, önemli olan millet değil, sonuca ulaşmak için onlar için… “Önce millet” sözü kocaman bir palavradan ibaret… İnanın beka vaveylası da tüm bunları gizlemek için koparılıyor… Olan da kentlerimizin bekasına oluyor bu arada…