Yazık ki yazık...

Koca şehri, çakma Sedat Peker edasıyla racon kesip asıp tutan...

Ruh hali garip...

Egosu acayip...

Kendisi zirzop...

Yalancı bir kabadayıya teslim ettik...

Kurtlar Vadisi’nde figüranlık yapamayacak bir adamın Zonguldak gibi bir Cumhuriyet kentine Belediye Başkanlığı yapması içler acısı olsa da, “demokrasi”ye olan inancımız gereği bir yıl boyunca eleştirmek yerine izlemeyi tercih ettim...

“Başarı” ya da “Başarısızlık” kişiye göre değişebiliyor...

Ama değişmeyen tek başarı ölçüsü saygınlık ve tevazu...

Selim Alan’ın en büyük şansı, bir önceki Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’in basiretsiz yönetimi ve CHP’nin beceriksiz idarecileriydi...

Selim Alan, CHP’nin kendi kalesine attığı goldü kanımca...

Bir önceki yerel seçimlere göre AKP Zonguldak Belediye Başkan Adayı Ali Bektaş’tan 2 bin oy daha az almasına rağmen Selim Alan’ın zafer sarhoşluğu henüz geçmiş görünmüyor!

Çocukluk yıllarımızın vazgeçilmezi mahalle maçlarında futbol topunun sahibi kimse sahada onun dediği olur, kuralları o koyardı...
5’te devre 10’da biter maçların çoğu, topun şımarık sahibinin olduğu takım yenik durumdaysa hava kararana kadar devam ederdi...

İlk bir yıllık yönetimiyle bariz anksiyete bozukluğu belirtileri gösteren Doktor Selim Alan, bu sıralar her işi halletmiş de iş gazetecilere ayar vermeye kalmış!

Cumartesi günü Elmas TV’de katıldığı canlı yayında o en “itici” haliyle hoşuna gitmeyen gazetecileri sarı basın kartlarını yırtmaya davet etmiş...

Bir de “Eleştiriye açığım” demez mi?

Şu an bu satırları okurken benim gibi düşünmeyen ve hala Selim Alan’ın arkasında duran Zonguldaklı hemşerilerimizin takdirlerine sunuyorum Alan’ın açıklamalarını...

Bakın ne demiş Selim Alan:

"Basının tam anlamıyla görevini yaptığını düşünmüyorum. Basının kendi arasında bile birlik beraberlik yok. Tabi ki siyaset yapıyoruz, eleştiriye açığız. Hakaret, iftira, yalan haber yapan varsa bana göre sarı basın kartı da varsa yırtıp atsın. Aklını, kalemini kiraya vermiş olanlara sesleniyorum, elinizden geleni ardınıza koymayın! Partimi, teşkilatımı yazarsanız beni yazarsınız demiştim. Yazanlara tepki göstermemiz lazım. Milletvekili, İl Başkanı, meclis üyesi benim meclis üyem. Hep birlikte hareket etmemiz lazım.”

Şüphesiz ki medyayı eleştirmek herkes gibi Selim Alan’ın da en doğal hakkı...

Ama son derece samimiyetsiz, seviyesiz ve talihsiz bir beyanat...

Basının içinde birlik beraberlik yokmuş...

Eeee, sanki AKP içinde her şey güllük gülistanlık...

İl Başkanı Zeki Tosun ve Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan’ı yemeye çalışan da ben miyim?

İhale takipçileri ve çantacılarla kol kola girip partiyi ele geçirmek isteyen kim?

Ortada hakaret, iftira ve yalan haber yapan var ise mahkeme orada...

Eleştirmek tamam da, meydan okuyup horozlanmak da ne oluyor?

Bir Belediye Başkanına yakışmayan bu tavır, Selim Alan’ın oturduğu koltuğun ağırlığı altında ezildiğinin en somut göstergesi...

Ergenliğe yeni girmiş 15 yaşındaki delikanlı gibi vatandaşla sesini kalınlaştırarak konuşmayı marifet sayıp, üst perdeden konuşan

Selim Alan, bir anlamda da gazetecileri hedef tahtasına koyuyor açıklamasında...

Hakim ve savcıları da adres göstermeyi ihmal etmiyor...

“Hadi onları yazın da görelim” dercesine...

Peki bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?

Hemen söyleyeyim...

Selim Alan’ın bu hırçınlığının arkasında yatan neden Hamdi Uçar ve Ali Bektaş hakkında yakın zamanda medyada çıkan haberler...
Şehri “Özsüt”ten yönetmeye çalışan Bermuda Şeytan Üçgeni’nin sözcüsü Selim Alan’ın en büyük bombası ise kendisine göre çizdiği gazeteci profili...

Suya sabuna dokunmayan Şaban Yılmaz...

Kırk yıl önce neyse kırk yıl sonra da aynıymış Şaban Yılmaz...

Bakın Şaban Bey’in yazdıklarına -ki kendi yazıyorsa- bir kez olsun Selim Alan’ı eleştirmemiş...

Bir gün olsun tavuğuna “kışt” mı demiş!

Yani Selim Bey’in gazetecisi Selim Bey’i eleştirmeyecek...

Hele bir eleştirsin de bakın görün neler oluyor neler...

“Şaban” olur “Şabaniye”