Tiksinerek izliyorum, havuz medyası denen yüz karaları yandaşlıkta, yalakalıkta sınır tanımıyor… Yalan söylemek, tehdit etmek, iftira atmak, gerçeği çarpıtmak, tersyüz etmek, olmayanı olmuş gibi gösterip herkesin gözü önünde cereyan eden olayları yok saymak, dezenformasyon yaymak onlar için vukuat-ı adiyeden oldu artık… Ne basın meslek ilkeleri, ne de gazetecilik etiği diye bir derdi var hazretlerin… Utanma, sıkılma denen duyguyu çoktan unuttuklarından olacak, hiç yüzleri kızarmadan, dün ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar rahatlıkla…
 
Kendisi gibi düşünmeyenlere, farklı seslere en küçük tahammülleri yok mübareklerin… Erdoğan’ın Fransa’daki sarı yeleklerle ilgili dile getirdiği sözleri yorumlayan Fatih Portakal’ın görüşlerini Türkiye düşmanlığı sayan yandaş kanalın biri, Fox Tv’ye yaptırım uygulanması için resmen kampanya yürütüyor mesela… Ucu tehdide varan bağrış çağrış ifadelerle Radyo Televizyon Üst Kurulu göreve çağrılıyor… Neymiş, kaos çağrısı yapmış Portakal… Taktikleri hep aynı: AKP’ye yönelen her eleştiri devletin bekasına yapılmış bir saldırı gibi gösterilip, tüm muhaliflere hain damgası vurulacak…
 
AKP PROTESTO EDİLEMEZ, POLİTİKALARI ELEŞTİRİLEMEZ DEMEYE GETİRİLİYOR
Kanalların birinde spiker mi, şovmen mi ne olduğu bilinmeyen bir “meczup” var… Gülen’e düzdüğü övgülerin yankısı daha ağzında duran bu had bilmez, Gezi eylemcileri için, “Silah sıktılar, Molotof kokteyli attılar. Sadece kamu mallarına değil binlerce sivil vatandaşın malına mülküne zarar verdiler” yalanından sonra kalemini de kırıyor: “Bu nedenle başları kesilmelidir.” Aynı cümlenin devamındakraldan çok kralcılık yapıp “Bu saatten sonra, Türkiye’de sarı yelek hayali kuranların sonu, sarı etek olur” diyor… Homofobik bir dille AKP protesto edilemez, politikaları eleştirilemez demeye getiriyor...
 
On kuruşluk yüreği yok ama numara da bitmiyor çapsızda… Tam bir yavuz hırsız… Sözlerini eleştiren muhalif basın için, “Siyonist Yahudilerin Türkiye'deki Oda'cısı Soner Yalçın, Macar Yahudi’si Soros'un kapıcısı T24, Amerika ve İsrail'in Sözcü'sü, Birgün ve türevleri, ailemin ve benim başımıza gelecek saldırılardan sorumludurlar. Gerçekleri yamultarak terörist kahpelere beni, ailemi hedef yaptılar” diyor örneğin… İnsanın aklı duruyor gerçekten… Kelle kesme çağrısı değil de, “Yahu bu nasıl bir düşmanlık” itirazı tehdit sayılacak… Yalan söyleyen o zehirli diliniz ensenizden çıkar umarım…
 
NE KADAR YARANMAYA ÇALIŞIRSANIZ ÇALIŞIN NAFİLE
Diğerlerini de çok eleştirdim de, Ergün Atalay, 12 Eylül’den sonra gördüğüm en pasif, en uzlaşmacı Türk-İş Başkanı… AKP’ye açıktan en küçük bir eleştiri cümlesi kurmadı bugüne kadar… Erdoğan’ın has adamlarından biri olarak tanındı… Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda, ayranı kabarıp "Böyle ne kadar gider? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. İşte Fransa’da gördük gitmediğini. Üç gün sonra bizim burada görür müyüz, görmez miyiz? Bize bağlı”  utangaç cümlelerini kuracak oldu, havuz medyası anında vaveylayı kopardı… Atalay “Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen provokatör” ilan edildi hemen…
 
Tam şıracı – bozacı muhabbeti… Meydanda işçi azarlayan Erdoğan’a sitem bile edemeyen GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, bir açıklamayla sahip çıkmış Atalay’a… “Yerli ve milli duruşundan şüphe edilmeyecek bir vatanseverdir” demiş… Genel başkan olarak kalacak mı bilmiyorum… Bildiğim şu ki, bundan da ders çıkaramadı… Yandaşlığın sınırı olmadığını öğrenemedi bir türlü… Yaz bir kenara Bay Demirci: Elini verse kolunu tüm gövdesini alırlar adamın… Ne kadar yaransa da en küçük falsoda, , “ülke düşmanı” yaparlar… Suyu sıkılmış posa gibi kenara atarlar daha sonra… Mücadele edenlerinse adları, tarihe, altın harflerle yazılır…