Ne günlere kaldık. Her ne kadar hukukçu değilsek de, yalnız ve güzel ülkemin “bağımsız yargısının” düşürüldüğü şu duruma bir bakın hele.

Anımsayalım;

32’nci Asliye Ceza Mahkemesi "paralel yapı" soruşturmaları kapsamında sanıklarla ilgili tahliye kararı verdi. Karar yazıları (tahliye müzekkereleri) sanıkların tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi Savcılığı’na bildirecek olan savcıya geldi.

İşte ne olduysa bundan sonra oldu. O Savcı, Mahkemenin açık kararına rağmen tahliye kararını tanımayarak dananın kuyruğunu kopardı.

Bu garabet Türkiye hukuk tarihine geçti. İlk kez bir Savcı kendisini Mahkemeden daha üstün bir pozisyona koyarak Mahkemenin kararını tanımadı.

Anlayacağınız, adaletin terazisi kırıldı.

Hepsi bu kadar mı zannettiniz?

Ulu hakan emretti. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ivedi olarak toplanarak, tutuklular hakkında tahliye kararı veren hâkimleri, haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar tedbiren açığa aldı.

Kim haklı, hangisi doğru? Kafalar karışık.

Bir gün herkese lazım olacak adaleti dağıtan hukuk insanları, güç odaklarının askeri(emir eri) olmuş. Yargıçlar veya savcılar iktidarın hoşuna gitmeyecek kararları veremiyor algısı giderilmedikçe büyük ülke olduk masalını kimseye yutturamazsınız.

Adaletine güvenilmeyen bir ülkeye bırakın yatırımcıyı, turist bile gelmez.

Gelelim tahlisiye ekibine;

Bilindiği gibi Türkiye Taşkömürü Kurumu yeraltı maden işletmelerinde, yüksek ısı, zehirli ve boğucu gazların bulunduğu tehlikeli ortamlarda görev yapacak özel olarak eğitilmiş kimseleri yetiştirir.

Bu kişiler yer altındaki madenlerde tehlike ile baş başa kalmış insanların hayatını kahramanlık örneği de göstererek kurtarırlar.

Birileri, bir an evvel hukuk biliminin evrensel kurallarının katledildiği Adalet Saraylarında, adaleti mevta olmaktan kurtarsın.

Bizim tahlisiye ekiplerimize de iş bırakmasın.

Son söz; “Adalet küçüldükçe, suçlular büyür”