Günümüzde Atatürk’e saldırılar tek kanaldan değildir. Gerici, sağcı, solcu görünümlü saldırılar, öncelikle eğitim kurumlarımızdaki değişikliklerle; “çağdaş, demokrat, ilerici, bilimi kılavuz edinmiş, Atatürk devrimcisi, araştıran, sorgulayan yurttaşlar yetiştirmek” yerine; “öğrencilerin ve halkımızın din duygularını kullanarak, Atatürk ve laiklik karşıtı düşüncelerle doldurulmuş, biat eden kullar yetiştirme”, anlayışı hakim olmağa başlamıştır.
            Bu işe Çaycuma örneğinde gördüğümüz gibi geçen yılbaşı, okul öncesi sınıflardan 4-6 yaş grubundaki öğrencileri hedef alarak, öncelikle kız öğrencilerin başına türban takarak, öğrencilere Arapça alfabe öğreterek (Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 21 Ekim 2015’te yayımladığı kararı ile ilkokullarda Arapça dersi uygulaması; 2016-2017 ders yılında 2. sınıflardan başlayacak, sonra 3 ve 4. sınıflara da yaygınlaştırılacak iken) başlamışlardır. Müftülük “önümüzdeki öğretim yılında daha çok sayıdaki okulda da bu uygulamaya geçecekleri” açıklamasını da yapabilmektedir. Hangi ihtiyaçtan doğuyor bu yaklaşım, bilinmiyor. İnsan şaşırıyor doğrusu. İlçede Maarifi, Müftülük yönetiyorsa, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve diğer üst makamlar “Bu Bakanlık kararlarına uymayan uygulamayı uygun mu buluyorlar” sorusu da  insanın aklını kurcalıyor.
            Bilim adamları ve çocuk psikologlarının, “Din eğitimi yaşının 12 yaş sonrası olabileceğini, 4-6 yaş gruplarının eğitimini bu işin “mektebinde okumuş”, ‘öğretmen nitelikli’ kişilerce yapılması gerektiği”, açıklamalarını ise kimse duymuyor. Müftülük ise, Eğitim Fakültelerinde bu dalda okumuş, yetiştirilmiş uzman eğiticileri, öğretmenleri görmezden gelerek, adeta yok sayarak, “Kurs bitirmiş kişilerce bu eğitimin verebileceği” düşüncesinde. Bu yanlışlığı eleştirenleri, karşı çıkanları ise hemen yaftalamağa hazırlar.
            Şimdi  bu okullarda çocukları olan annelere-babalara soralım; Sizler gibi, “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı” olması beklenen çocuklarımız, Atatürk’ün kendilerine armağan ettiği ve “dünyada tek çocuk bayramı” olan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı, eskiden olduğu gibi dünya çocuklarıyla birlikte kutlayabilecekler midir? “Çok yaşa Atatürk”, “Yaşasın 23 Nisan” diyebilecekler midir?
            *****
            Bütün hesapları  eğitim süreci içinde Atatürk’ü yıpratmak, yok etmektir. Bunun için, öncelikle okul öncesi eğitiminden başlayarak, bütün çocukları bu anlayışla aşılamaktır. Sadece Atatürk mü? O’nun kurduğu laik Cumhuriyeti, toplumumuzu ileri getirmek üzere yapılan devrimleri, bütün Cumhuriyet kurumlarını da yok etmek hesaplarını, çıkardıkları kanunlarla, yaptıkları uygulamalarla yok etmeğe çalışıyorlar. Ancak, o zaman üniter devlet çökertilebilir, yerine şeriat hukukuna dayalı bir İslam Cumhuriyeti kurulabilir ve bu topraklar üzerinde etnik kökenli devletçikler oluşturulabilir.
                 Bu amaçla yakın tarihimizin çeşitli sayfaları; olaylar gerektiğince incelenmeden, sebep ve sonuçları tahlil edilmeden, kendilerince çarpıtılma amaçlı nedenler oluşturarak, adeta bir hesaplaşma içine girercesine ortaya konuluyor. Halkın bu tür yayınlardan olumsuz etkilenmesini tahrik edercesine “sanki ne koparırsak kardır” mantığı ile yapılıyor. Amaç, Atatürk’ü yıpratmak, halkın gözünde değer ve saygınlığını yitirmesine yol açmak..  Oysa; her araştırmada, her soruşturmada “en güvenilir kişi”  sorulduğunda halkımız Atatürk’ü gösteriyor. Bu durum ülkemiz üzerinde hesapları olan yakın ve uzak merkezleri önemli ölçüde rahatsız ediyor.
Onun için ABD ve AB ülkeleri; “Atatürk’ün resmini, devlet dairelerinden ve okullardan kaldırmalısınız” önerilerini utanmazca getirebiliyorlar.  ”Atatürk’ü ortadan kaldırmadan uniter devlet yapısından kurtulamazsınız” diyebiliyorlar. Türkiye’nin devlet yapısı bozulduğunda -ki ABD ve AB yerli işbirlikçileri ile bunun için büyük uğraş vermekte- “Başkanlık” (Halifelik/Sultanlık) yasaları çıkarmağa, uygulamasının başlamasına uğraşıyorlar.  
İşte ABD ve AB siyasetçileri; ülkemizi kurtaran Yüce Önder Atatürk’ü, tarihimizden, yüreğimizden ve beynimizden silmek için durmadan usanmadan kapıdan-bacadan girmekte, yerli işbirlikçileri ve kalemşörleri ile amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Çünkü Orta-Doğu’da güçlü bir Türkiye hiçbirisinin işine gelmemektedir. Çünkü Türk ulusu, gücünü ve inancını;  düşman çizmelerinden kurtuluşunu sağlayan, Batı kültürü ve uygarlığına yönelerek kalkınma yolunu açan Atatürk’e ne kadar bağlı olduğunu her ortamda onurla göstermektedir. Anlayamadıkları ve kavrayamadıkları nokta  burasıdır.. İşte bu nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye ve Türk insanı için önemli bir kimlik ve kişilik olarak her geçen gün daha da büyümektedir.       
Çünkü Türk ulusunca; “Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti“ olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduğu, yaptığı devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti halkını bütün anlam ve biçimiyle çağdaş bir toplum haline getirmek için büyük uğraş verdiği,  Batı kültürü ve uygarlığını geçmesi için Türk ulusunun elinde ve kafasında müsbet bilim meşalesini yaktığı, ülkesine bilim ve  akıl yolundan yürümelerini vasiyet ettiği için,  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; hepimizin yüreğinde ve beyninde; bilgiyle, bilinçle, sevgiyle, saygıyla, bağlılıkla yaşamaktadır. İnanıyoruz ki, bu onurlu duygu ve düşünce hiç eksilmeden  sonsuza kadar devam edecektir. Onun için haykırıyoruz: “Çok Yaşa Atatürk”, “Yaşasın 23 Nisan”.