Geçtiğimiz hafta sonu Zonguldak çok değerli bir grubu konuk etti. Ülkemizin önde bilim insanlarından, “Türk dili araştırmacısı”, “gazeteci-yazar”, “düşünür”, “sivil toplum örgütçüsü”, “deprem bilimci”, “yeraltı kaynakları araştırmacısı” gibi pek çok unvanı bulunan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın da aralarında bulunduğu bir grup, BEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun çağrısıyla geldiği Zonguldak’ta, kentin, tarihi ve turistik mekânlarını gezdi. 

Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi olan ve “Boğaziçi Gezginler Topluluğu” ile birlikte şehrimizi ziyaret eden Ercan’a, tüm gezisi boyunca, Zonguldak Belediyesinde  “Şehir Plancısı” olarak görev yapan Gülsüm Yılmaz eşlik etti. Gezide elde ettiği izlenimleri gazetemize yazan Sayın Yılmaz’a teşekkür ediyor, keyifli okumalar diliyoruz.


Bir Moğol atasözü, “İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır” der. Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan (Övgün Ahmet demekmiş. Yani hocanın adı Ahmet Ahmet Ercan) Jeofizik Yüksek Mühendisi. Halen İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi. Özgeçmişi başarılarla dolu, dünyaca ünlü bir deprem bilimcisi. Başkaca bir dolu unvanı, uzmanlığı ve yetkileri var. Kendisi tam bir efsane. Katıksız Atatürkçü, laik, yurtsever, doğasever, müziksever,  gezgin bir yazar ve araştırmacı. Türkiye’yi, Türk olmayı, Türkçe konuşmayı çok önemsiyor. Övgün hocanın, asıl övgüye değer “gönül gücü”ne şahit olmak ve gönül dostlarıyla Zonguldak’ta geçirdiği iki güne eşlik etmek büyük keyifti. Övgün Ahmet hoca, kendine özgü bir yönergesi ve kuralları olan, “Boğaziçi Gezginler Topluluğu” isimli bir seyahat gurubunun kurucusu. Boğaziçi Gezginler Topluluğu tarihi, doğayı, arkeolojiyi, sanatı, kültürü, kökenleri, hikâyeleri, kucaklaşmayı, eğlenmeyi en çok da gezmeyi seven, candan gönül dostlarından oluşuyor. Her geçen gün kalabalıklaşıyorlar, anı ve hikâye biriktiriyorlar.  Son durakları Zonguldak’tı. Varlıklarıyla onur verdiler, ışıkları ile göz kamaştırdılar,  bilgileriyle aydınlattılar, sevgileriyle ısıttılar, enerjileriyle güzelleştirdiler şehrimizi. Derinlerdeki karaelmasın değerini, yüreklerindeki derinlikle değerlendirdiler. Madenin hikâyesinden derinden etkilendiler.  Bu zarif ve naif topluluğun Zonguldak gezisi geçtiğimiz hafta sonu, 26-27 Ocak günlerindeydi. Övgün Hoca’nın tüm gezilerinde yaptığı, gezginlerin de alışık olduğu ama beni çok şaşırtan gezi ritüellerinden biri, bizlere de hediye ettiği “Zonguldak – Bitinya Taşkömürü, Mağaralar Doğa Gezisi” başlıklı kitapçıktı. Kitapçığın ilk sayfasında gezi izlencesi (programı), içeriğinde de izlence dahilinde gezilecek yerlere ait bilgi ve hikayeleri yer alıyor.

ZONGULDAK BÖLGESİ ANADOLU’NUN AFRİKALISIDIR
Kitapçığın önsözü şöyle başlıyor: “Türkiye’nin tek taş kömürü üretilen yeri Zonguldak ile Bartın’dır. Başka yerde yok. Zonguldak denilince akla İngiliz ile Fransızların buharlı gemileri için Osmanlı’nın taş kömürü yataklarını ele geçirmeleri, taşkömürü emekçileri, maden kazaları, yeraltı sarkıt-dikit mağaraları, dar ağızlar, kanyonlar, Karadeniz’in azgın dalgaları, karla güzelleşmiş yeşillikler ile demokrasi simgesi Bülent Ecevit gelir. TTK’den özel izinle, isteyenleri yeraltında maden işletilen oyuntulara-galerilere indireceğiz, ayrıca eski maden trenine bineceğiz. İstemeyenler ocak başında maden işçiler, yaşantılarını görecek.” Kitapçığa devam ettiğimizde Zonguldak ile ilgili harika başlıklara rastlıyorsunuz. Zonguldak’ın adının nereden geldiği, uygarlık geçmişi- dönemleri, Bitinya Bölgesi (İznik başkentli, İzmit körfezi, İstanbul, Sakarya, Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Bursa arasında kalan bölge), bilim-sanat, günümüzde Zonguldak, Filyos Koyağı (vadisi) Tasarısı, Türkiye’de taşkömürünün geçmişi, TTK, taşkömürünün değeri ve oluşumu gibi başlıkların altında yer alan bilgileri merakla ve heyecanla okuyorsunuz. Hoca’nın önemli bir söylemi var. Zonguldak taşkömürü bölgesinin, milyonlarca yıl önce günümüzdeki Madagaskar, Etiyopya bölgesinde, Afrika anakarasından koparak ve magma üzerinde yüzerek Anadolu’nun kuzey batısına yamanan bir kara parçası olduğunu ve Zonguldak Bölgesi’nin Anadolu’nun Afrikalısı olarak isimlendirilebileceğini yine bu gezi güncesi kitapçığından öğreniyoruz.

MADEN MÜZESİ VE KOZLU OCAĞI
Sabaha karşı başlayan ve binit ile 236 km, 5 – 5,5 saatlik İstanbul-Zonguldak yolculuğu sonrasında ilk durak “Maden Müzesi” oluyor. Rehbere ne hacet, Övgün Hoca kitapçığa da yazdığı gibi yeraltının öyküsünü anlatan müzeyi, gezginlere anlatıyor. Müze ziyaretinden sonra hiç vakit kaybetmeden gelinen, Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi Müdürü Nurettin Yılmaz’ın, Övgün Hoca’nın öğrencisi olması, gezginler arasında da dönem arkadaşlarının bulunması güzel bir tesadüftü. Madene inme seremonisi esnasında, ekibe, Bakka’dan Ümran Öztürk de eşlik etti.  Kozlu’da yeraltı kömür galerisine (500-650 metre) iner-çıkarla iniş ve maden kazılarını yerinden izleme etkinliği yaklaşık 3 saat sürdü. Dostlarımız, yeraltında faytonla ve yürüyerek denizin altına kadar ilerlediler, müthiş bir deneyim ve duygularla yeryüzüne çıktılar. Hepsi çok etkilenmiş durumdaydılar. Maden çıkışında çok acıkan kıymetli gezginler, Asma mahallesindeki Soydaş Pide’de gecikmeli öğlen yemeğine gitmek üzere yola çıktı ve bu arada yol üzerinde Üzülmez’deki yıkılan Kok Fabrikasının kalan eğik baca, Üzülmez Lavuar alanı, Rombaki konağını kapsayan vadi dolaşıldı. Bu güzel yürekli insanların gezmek için geldikleri şehrimize yanlarında getirdikleri hediyeler, ihtiyacı olan vatandaşlara teslim etmek üzere Çınartepe Mahallesi Muhtarı Okan Girgin’e teslim edildi.

GÜN DOKTORLAR LOKALİNDE SON BULDU
Sayın Valimiz Erdoğan BEKTAŞ da yemek esnasında Boğaziçi Gezginler Topluluğu’na eşlik etti. Övgün hoca Sayın Valimize “Soma Kıyımı” ve “Şu Üretken Türkçemiz” isimli kitaplarını imzalayarak hediye etti ve Zonguldak’ın jeolojik yapısı ve deprem olasılıkları ile kentin genel sorun ve özellikleri hakkında uzun uzun sohbet edildi.  Yemekten hemen sonra Gökgöl sarkıt-dikit mağarası ziyaret edildi. Hayranlık ve heyecan içinde dolaşılan mağaranın oluşum hikâyesi ve özellikleri hakkında Övgün Hoca çok değerli bilgileri aktardı. Topluluğun kıymetli üyelerinden Turgut Büyükada’nın, eşsiz Gökgöl mağarasında harika bir tango seslendirmesi gezinin unutulmaz anlardan biriydi. Gökgöl mağarasından büyülenmiş bir şekilde çıkan dostlarımız, Prof. Dr. Hakan Kutoğlu eşliğinde, birkaç şaşırtan araştırma deneyi yapmak üzere Bülent Ecevit Üniversitesine gitti. İlk gece; yöresel tatların da eklendiği balık mönüsü, ortamın büyüsü ve sahibesi Tülin Papila sayesinde bol eğlence ve keyifle Doktorlar Lokali’nde son buldu. Zılbıt’ın ve Şenol’un şarkılarının tadına doyamayan ekip üyeleri, geç vakte kadar tangolar söyleyip dans etti. Övgün Hoca’nın seslendirdiği ve mimar Ayten Koylu’nun oynadığı çökertme, geceye müthiş bir renk kattı.

TİOS HERKESİ BÜYÜLEDİ
Ertesi gün sabah 08.00’de tüm ekip otelden ayrılarak, İstanbul’a ilk ışığı veren ve şimdilerde terk edilen, Çatalağzı-Işıkveren Termik Santrali’ne gitmek üzere yola çıktı. Kilimli ve Çatalağzı bölgelerini de görme fırsatı bulan topluluk, santralin çevreye verdiği zarardan etkilendi. Gezi için planlanan vakti doğru kullanmak adına rotada anlık gelişen değişiklikler yaparak Filyos beldesine gidildi. Filyos (Tios) kentinin 2006 yılından beri devam eden bilimsel araştırma ve kazılarıyla gün yüzüne çıkan eski kentten toprak üstü kalıntı olarak; Roma, Bizans ve ortaçağ dönemlerine tarihlenen kale, sahil surları, su kemeri, tonozlu galeri, tiyatro, savunma kulesi ve çeşitli mezarlar ile Filyos sahili gezildi. Yoğum sise rağmen eşsiz kareler çekildi. Türkiye'nin Karadeniz kıyılarında kazılan ve yerleşim altında kalmamış ilk ve tek antik kenti olan Tios’tan kazılarla elde edilecek bilgi ve belgelerin ortaya çıkaracağı bilgiler daha şimdiden gruptakileri heyecanlandırdı. Toprağın hemen altında yolları, meydanı, hamamı, dini yapıları, evleri depoları, dükkânları, mezarlarıyla büyük bir kentin var olduğu bilgisi bile en az büyülü manzara kadar nefesleri kesti.

YAYLA KONAĞI’NDAKİ YÖRESEL TATLARIN TADI DAMAKLARDA KALDI
Filyos’tan sonra Çaycuma ilçesi ziyaret edildi ve topluluğu belediyeye ait SEKA Sosyal Tesisleri’nde karşılayan Belediye başkanı Bülent Kantarcı, çay ikramında bulundu. Çaycuma’da yapılan kentsel iyileştirmeler ve projeleri konusunda bilgi verirken gelişen son sohbet, herkesi mutlu etti. Sohbet sonrasında Zonguldak yol ayrımında arboretum ve seraların yer aldığı, eski adı 100. Yıl Tatil Köyü, yeni adıyla Filyos Ecopark’a çok kısa göz atarak Zonguldak’a doğru yola çıkıldı. Filyos geliş ve dönüş yolu boyunca yer alan önemli turizm noktaları ve proje alanları, İl Özel İdaresinden Ferhan Bostancı tarafından yol boyu aktarıldı.  Öğle yemeği Yayla Konağında TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu’nun talimatı, İdari ve Sosyal İler Daire Başkanı Nida Şentürk’ün üstün gayretleri ve konağın müdürü Vacit Esen’in özenli çalışmalarıyla, konuklarımız, yöresel yemekleri tatma imkânı buldu. Cevizli gömeçten, manda yoğurdu ve keşli cevizli makarnaya, zılbıttan turşu kavurmasına kadar birçok yöresel tat dostlarımızın beğenilerine sunuldu. Yemek salonunda Övgün Hoca’nın, Nurettin Yılmaz ile birlikte hazırladığı katılımcı belgelerini tüm ekibe dağıtması büyük incelikti. Yemek sonrasında, Emirgan Otel’den Kapuz Plajı ve Tersane manzarası seyredilerek Fener Mahallesi’ne geçildi. Fener sit alanı, tenis kortu, A Tipi Misafirhane, Deniz Kulübü, Doktorlar Lokali ve B-Tipi Lokali ile gezi yolu, bakı terası ve tescilli doğal varlıklar gezildi. Fener kulesinde manzara seyri ve fotoğraf çekimi sonrasında nostaljik tünelden limana doğru şarkılar ve danslar eşliğinde yüründü. Enerjisi bol ekibe liman arkası mevkii, Şarjman Rapid ve Atatürk’ün Zonguldak’a ayak bastığı minik iskele dolaştırılarak, cumhuriyet dönemi endüstrinin izleri hakkında bilgi verildi.

EREĞLİ’DE BİR TUR YAPILDI
Gezi güncesinin son bölümünü Ereğli oluşturuyordu. Zamanın daralması nedeniyle başka hiçbir yere uğramadan, direk Ereğli ilçesine gidildi. İlk olarak Cehennem Ağzı Arkeolojik Mağarası, Heraklia Antik Kenti Müzesi ve Gazi Alemdar Müze Gemisi gezildi, görüldü.  Ereğli’de verilen kahve-çay molası esnasında gezinin akılda kalan izlenimleri ile en çok etkilendikleri yerler hakkında herkese ayrı ayrı soru yönelten Övgün Hoca, aldığı cevaplar karşısında mutlu oldu. Gönülden, samimi ve içten teşekkürler ile beğeniler duygusal anlar yaşamaya sebep oldu.  4600 yıllık anıt porsuk ağacı ziyareti, hava şartları sebebiyle iptal edildi.  Bir güzel not daha: Övgün Ahmet Hoca ve ekibi gezdiği, gördüğü, sevdiği her yerde “Barış içinde, sevgi ve saygı dolu, laik, Atatürkçü, özgür, mutlu ve refah içinde bir Türkiye istiyoruz” dileğiyle, T şeklini almak için kollarını iki yana açıp, tek ayağını arkada havaya kaldırmak suretiyle, evrene olumlu mesajlar gönderirken fotoğraf çektiriyorlar. Ve birlikte uçan göçmen kuşlar gibi gezginci ve tatlı gözüküyorlar.  Güzel anlar ve güzel anılarla dönüş yoluna çıkan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ve Boğaziçi Gezginler Kulübü’nün güzel yürekli üyelerine, ardınızda bıraktığınız ışıltınız, kentimize yaydığınız güzel enerjiniz, ruhlarımızı ısıttığınız melodileriniz için çok teşekkürler.  “İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır”mış… Güzel yürekli insanlar yolunuz açık, rotanız bol keyifli olsun…

Gülsüm Yılmaz
(Şehir Plancısı)