30 Ekim 1918’de, Osmanlı teslim oldu, Mondros imzalandı.
Bu anlaşma görünürde karşılıklı silah bırakma anlaşmasıydı.
Cephede savaşan Türk askerinin elindeki silahlar toplatıldı.
Limanlarımıza, tersanelerimize, tüm araçlarımıza el konuldu.
Düşmanlarımız ise silahlıydı. Yapılanlarla da yetinmediler.
Saltanat ve Hilafetin yönetim başkenti İstanbul işgal edildi.
Yunan ordusu donatılarak İzmir ve Ege bölgesine çıkarıldı.

***
Gelişmeler üzerine, işgalden kurtuluş hazırlıkları başlatıldı.
***
1920’li yıllarda Ulusal Kurtuluş için hazırlıklar sürüyordu.
Emperyalist Batı ve Osmanlı Yönetimi, el ele verdiler.
İşin daha başlangıcında, Kurtuluşçuları boğmak istediler.
Yönetimde, Sultan Vahdettin ve Damat Ferit hükümeti vardı.
Osmanlı yönetimi, emperyalist İngilizlerle işbirliği içindeydi.
İngilizlerden alınan paralarla gericilerden ordular kurdular. 
Ulusal Kurtuluşçular ve önderleri vatan haini ilan edildiler.
Haklarında, “Katli Vacip” diye, fetva ve fermanlar çıkartıldı.

***
Başkent İstanbul’a yakın yerlerde silahlı isyanlar başlatıldı.
Gerici isyanların amacı, işgalci güçlere karşı direniş değildi.
Emperyalist işgale karşı Kurtuluş hazırlığı yapanlar hedefti.
1919-1921 yılları, ayaklanmaları bastırma çabalarıyla geçti
 İsyanlar nedeniyle Kurtuluş Savaşı’nın başlatılması gecikti.
***
Gerici ayaklanmalara koşut olarak, azınlıklar harekete geçirildi.
Ermeniler ve Pontus Devleti hayali güden Rumlar silahlandırıldı.
Doğu’da, Anadolu halkı, kendi içinden çapraz ateşe tutuldu.
Gelinleri, kızları alıkonuldu; çocukları, yaşlıları evlerinde yakıldı.
Karadeniz ve Doğu Anadolu halkı yağma ve tecavüze uğradılar.
***
Fransız, İngiliz ve ABD emperyalizmi, yapılanları yetersiz gördü.
İşbirliği içinde, bağımsız Kürdistan hayali kuranları desteklediler.
Komiserler, binbaşılar, özel yetkili ajanları Anadolu’ya saldılar.
Ayrılıkçı Kürt aşiretleri, ulusal Kurtuluşa karşı harekete geçirildi.            
***
Güçlü düşmanlarımız Sevr’in uygulanmasını istiyorlardı.
Osmanlı Yönetimi de, Sevr’in uygulanmasını savunuyordu.
Emperyalistler ve Osmanlı, Sevr barışında ısrar ediyorlardı.
Oysa Sevr, ülkeyi ortadan kaldıran bölüşüm anlaşmasıydı.
Kısaca, Türkiye’nin teslimiyetinin adına, “barış” diyorlardı.

***
Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Ermenilere verilmişti.
Trabzon ve Samsun arasını ise Rum çeteleri istiyorlardı.

***
Eğer, Sevr uygulanabilseydi, tüm Asya tutsak edilecekti.
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile Sevr Barış (!) Planı çökertildi.
Coğrafyamızda, son Haçlı Seferini bozguna uğratmıştık.

***
1953’te, İran’da devrilen Mussadık yönetimi gerici değildi.
Bu güne değin Laik Arap Baas yönetimleri hedef alındılar.
Irak’ta Saddam, Suriye’de Esad yönetimleri İŞİD’çi değildiler.
Kurtuluşun lideri Atatürk de İŞID’çı değildi. Laikliği getirmişti.
Asla tahammül edemediler; fotoğrafının indirilmesini istediler.
O, ülkenin ve halkın çıkarlarını öne alan bir sistem kurmuştu.      

***     
Günümüz Emperyalizmi, Ortadoğu’yu yeniden şekillendiriyor.
Batı karşıtı gerici örgütsel oluşumlar hedef alınmış durumda.
Ülkesinin çıkarlarını savunan çağdaş halkçı rejimler de hedef.
Gerçek yurtsever sosyalistler, görüldüğü yerde imha ediliyor.
Kaynaklarını halk yararına işletenler, ister sosyalist, ister dinci..
Onun adı ya Radikal İslamcı; veya Komünist diktatör oluyor.
O aşağılanacak, değersizleştirilecek ve sonunda devrilecek.

***
İşbirlikçi sosyalistler, işbirlikçi ılıman İslamcılar destekleniyor.
Etnik ve mezhepsel bölücüler emperyalistlerin askeri ortakları.

***
Ortadoğu’da PKK ve PYD, Batı’nın sıkı müttefikleri konumunda.
Araplar arasında, Sünni-Şii çatışması giderek derinleştiriliyor.

***
İŞID bahane edilerek, Ortadoğu’nun kaynaklarına el konuluyor.
Türkiye, Ermenistan’dan İran’a; İran’dan Hatay’a, çevrim içinde..
Doğu ve güney sınırlarımız boyunca bir düşman Seddi örülüyor.

***
Ortadoğu’ya karşı büyük bir Haçlı Seferi başlatılmış durumda.
Bu çirkin savaşın askerleri Batı’dan gelen Haçlı Orduları değil.
Komuta merkezi Batı, Askerleri ise devşirme yerli işbirlikçiler.

***
Emperyalizm, bütün İslam toplumlarını sıraya dizmiş durumda..
Dün Afganistan, bu gün ise Suriye ve Irak hedef tahtasındalar.
Biz zavallılar, bu savaşı, çağdaş değerler adına destekliyoruz..
Oysa biliyoruz ki, yarın sıra bizde veya başka bir İslam yurdunda.

Sırayla bölüneceğiz ve çatışacağız..
Kimimiz Batı’ya karşı; kimimiz ise Batı’nın yanında.
Belli ki, bu coğrafyada, daha çok kardeş kanı dökülecek..

Erol Sarıal
Araştırmacı-Yazar