Halkın siyasal süreçlerden dışlanıp, kararların, dar bir seçkin grubu tarafından alınması, kadim bir siyaset geleneğidir bizde. Devletin toplum üzerindeki mutlak egemenliğine dayalı toplumsal kültür, siyasal yapımızı belirleyen en temel ögedir. Eleştirilemez bir kült haline getirilen devlet herkesin üstünde olduğu gibi, tanrısallaşmış yüce bir varlık olarak her şeye kadirdir de. Zihin dünyamıza soyut bir kavram olarak yerleştirildiği için de bizlerden bağımsız ve yıldızlar kadar uzaktır ayrıca.
 
Malum kardeş katlinin bile vacip sayıldığı kültürümüzde, toplum, “âli devletin yüce menfaatleri” uğruna, dilendiği her anda hakları yok sayılabilecek bir detaydan ibarettir… Bizim kuşağın kültürel gelişimine büyük katkısı olan Çetin Altan’a göre, bu kültür, tarihin her döneminde Hazine’den geçinenlerin üst kesimine göre biçimlenmiş bir “kabuk devlet” yaratmıştır. Gerçekten çağdaş bir ülke olmak, halk yığınlarına servisler sunan “teknik devlet”i kurmakla mümkündür ona göre…
 
TARTIŞMADAN MÜNEZZEH KILINIP KUTSANAN, SİYASET BARONLARININ TA KENDİSİ
Altan’ın kabuk devleti, batılı düşünürlerce “oryantalizm” tartışmaları içinde “doğu despotizmi” adıyla kavramsallaşırken, ülkemizdeki pek çok aydınca, “ceberut devlet” başlığıyla ele alındı. Katıldığım bu görüşe göre, baskın karakter olarak hayatın her alanında tek otorite olan “ceberut devlet”, kendi çıkarını kamu çıkarı yerine ikame eden iktidar gruplarının zor ve baskı aygıtıydı. Dolayısıyla her türlü tartışmadan münezzeh kılınıp kutsanan, siyaset baronlarının ta kendisiydi aslında…
 
Türk solunun unutulmaz ismi Uğur Cankocak’ın sahibi olduğu BDS yayınları, 80’lerin ikinci yarısından itibaren bir seri kitap çıkarmıştı. Bir bölümü kütüphanemde hâlâ duran kitapların “Ben devletim” sözcükleriyle başlayan adları bile, ceberut devletin karakterini tüm açıklığıyla koyuyordu ortaya: “Çevreyi kirletirim”, “Zam yaparım”, “Pasaport vermem”, “İnsan hakkı tanımam”, “Suçlarım”, “Fişlerim”, “İşkence yaparım”, “Sakat bırakırım”, “Vururum”, “Asarım”, “Öldürürüm.”
 
HEPİNİZ AYNI CEBERUT DEVLETİN DESPOTLARISINIZ
Cankoçak yayımladığı kitap serisiyle, binlerce yılın içinden süzülerek 12 Eylülcülere miras kalan bir devlet geleneğine kafa tutup teşhir ediyordu aslında. Aradan onca yıl geçti, o, yok artık hayatta. Ama kitaplara konu olan başlıklar daha çoğalmış, dile getirilen sorunlar daha ağırlaşmış şekilde hâlâ önümüzde duruyor. Üstelik aynı içerikte kitap yayımlamak cesaret işi oldu artık… Başta güvenlik olmak üzere iktidar politikalarına itirazdan vaz geçtim eleştirmek bile imkansızlaştı en kötüsü de…
 
Her yönüyle devlete nüfuz eden AKP çıkardığı her yasa, yayımladığı her kararname ile daha despotik, daha otoriter, daha ceberut bir devlet yapısı çıkarıyor ortaya. Devleti fetişleştirerek hiçbir icraatının tartışılmasına izin vermiyor. Başta YÖK olmak üzere, kaldıracağını vaat ederek iktidara geldiği 12 Eylül ürünü ne kadar organ varsa, hiç sıkılmadan kullanarak toplumu zapturapt altına almaya çalışıyor. Bize de “Yok aslında birbirinizle farkınız, hepiniz aynı ceberut devletin despotlarısınız” demek kalıyor.