Biz Çaycuma’nın elli, yüz yıl sonrasını inşa ediyoruz!
Çaycuma’yı yüz bin, yüz elli bin nüfusa göre planlıyoruz!
Bu türden söylemleri ilk işittiğinizde büyülü bir ileri görüşlülükmüş gibi algılıyorsunuz. “Helal olsun!” falan diyenleri görünce de iyi bir şey söylendiğine kani oluyorsunuz!
Kazın ayağı hiç de öyle değil! Küçüklere masallar anlatabilirsiniz ama büyüklere gerçekleri söylemek durumundasınız!
Ardı ardına iki soru;
Siz hangi hakla, elli, yüz yıl sonra yaşayacak insanların yaşamına müdahale ediyorsunuz?
Sizin tasarladığınız şehirlerde yaşamak isteyeceklerini nereden biliyorsunuz?
Bizler, bugün, yirmi otuz yıl önce yaptırdığımız evlerin alüminyum kapı pencerelerini önce plastik doğramaya çevirdik, sonra onları da atıp üç dört contalı yenisine, camları da konfor cama dönüştürdük. Yirmi yıl sonrasının insanları ne düşünüp ne ister öngöremiyorum!
Biz yirmi otuz yıl önce demir borularla yaptığımız su tesisatlarını, duvarları kırarak plastik tesisata dönüştürdük. O zaman öyleydi, şimdi değil!
Biz yirmi otuz yıl önce apartmanlarda oturmayı düşlerken bugün bahçeli nizam evlerde oturma düşü kuruyoruz!
Siz; elli, yüz yıl sonraki insanların hangi teknolojik düzeyde, hangi yerleşim alanlarında ne şekilde yaşamak isteyeceklerini nereden biliyorsunuz da elli, yüz yıl öncesinden onların yaşam alanlarına müdahale ediyorsunuz?
Bu şehrin şu yapısını, bu yapısını yüz bin, yüz elli bin nüfusa göre yaptığını söylemek, gelecekte bu şehirde yaşayacak olan insanların yaşam hakkına müdahale değil mi? Çaycuma, kontrolsüz bir şekilde göç alan bir şehir mi ki böyle düşünüyorsunuz?
Benden aldığınız vergileri, bu şehrin öz kaynaklarını, devletin bu şehre ayırdığı kaynakları benim için kullanmak zorundasınız! Ben bugünümü insan gibi yaşayamadıktan sonra üstüme dert midir yüz yıl sonraki insanın nasıl yaşayacağı? Siz kendi bireysel yaşamınızın beş yıl sonrasını görebiliyor musunuz? Rahmetli Nihat Kantarcı, rahmetli Abdullah Kalaycı, rahmetli Metin Yurtbay ve henüz hayatta olan değerli eğitimci ağabeyimiz Orhan Yardımcı’nın başkanlığı dönemlerinde yapılan işleri bugün devam ettiriyor musunuz ki yüz yıl sonrası için bugünden karar veriyorsunuz?
Orhan Yardımcı döneminde yapılan Otobüs Terminali için söylemediğiniz söz kalmadı! O dönem, o terminalin o şekilde yapılması doğruydu! Irmak ve çevresindeki değişim düşünüldüğünde, bu inşaatı bugün yapsak böyle yapmazdık! Demek ki elli yüz yıl sonrası diye bir şey yok!
Size göre modern şehirleşme denilen şey çok katlı binalar mıdır?
Size göre modern şehirleşme denilen şey tarım arazilerini imara açıp kişiye özel yapılaşma kolaylığı sağlamak mıdır?
Size göre modern şehirleşme denilen şey, birinci sınıf tarım arazisine on iki dönüm “külliye” yapmak mıdır?
Modern şehirleşme denilen şey park alanlarını tarumar etmek midir? Nerede bizim “Yeşil Çaycuma” sloganımız?
Batının modern şehirlerini “modern” eden şey, iki katı geçmeyen bahçeli nizam evlerdir! “Kanki”niz Lennestadt’a bir bakın, evleri, mahalleleri sizin yaptıklarınıza benziyor mu?
Modern belediyecilik, tepesi “uçan daire” görünümlü belediye binası yapmak değildir! Modern belediyecilik, halkla görüş alışverişi içerisinde yetki ve karar mekanizmalarını işletebilmektir. Siz, 9 Mart 2020 tarihinde verdiğim dilekçeye hâlâ yanıt vermediniz! Lennestadt’ın “kanki” belediye başkanına sorun bakalım; dilekçeleri çöpe mi atıyorlarmış?
Modern şehirleşme, çöpü çöp olmaktan kurtaracak yöntemleri uygulayarak temiz şehirler yaratmaktır! On yıllık Mithat Gülşen dönemi ardından gelen on yıllık “zatıaliniz”dönemi şehrin çöp sorununu çözemedi!
Çözdük diyorsanız, otuz yıldır evimizin yanında arz-ı endam eden çöplüğü görmeye gelin! Yolda yığılı duran çöp ve bitişiğindeki kırık dökük konteynırlar sizi karşılayacaktır? Yahu biz evimize konuk geldiğinde; “Buyurun, balkonda bir çay içelim!” diyemiyoruz. Siz neyin yüz yıl sonraki Çaycuma’sından söz ediyorsunuz? “Bu sorunu nasıl halledeceğiz?” diye sorarsanız, Lennestadt’ı arayabilirsiniz. Onlar size çöpün nasıl sorun olmaktan çıkarılacağını anlatır!
Yanımızdan çağıl çağıl akan Filyos Irmağı suyunu, bize 2.-TL’ye içirebiliyor musunuz? Hayır! Şu an suyun tonunu 6.4 TL’ye ‘satıyorsunuz’. Ayıp kaçmasa 10.-TL yapacaksınız!
Yağmur yağdığında, yerinden oynayıp altına su birikmiş parke taşlarına basmamak için kare bulmaca oynuyoruz! Siz önce şehrin bakım onarım işlerini düzenli yapın! Cumhuriyet Meydanı başta olmak üzere kanalizasyon rögar kapaklarından ve ızgaralarından yayılan pis kokuyu önlemenin belediyeciliğini yapın! Biz size, bu sorunları çözesiniz diye oy verdik!
Bir İnşaat Yüksek Mühendisini değil de bir Ziraat Yüksek Mühendisini seçmiş olsaydık, Çaycuma tarlaları imara değil; tarıma açılır, Demre gibi olurduk! Demre’ye gidenler yukarıdan aşağıya baktığında şehrin bir sera denizine dönüştüğünü görür! Lokantaya girdiğinizde sizden salata ve mevsim sebzelerinin parası alınmaz! “Bunlar bizden!” denir.
Biz, Âşıklar Tepesinden Çaycuma’ya baktığımızda azalan yeşil alanlar, yükselen çok katlı inşaatlar görüyoruz!
Demre,  St. Nicholaus (Noel Baba) kilisesini müze yapıp turizm geliri elde ediyor, bizimkiler Kadıoğlu mozaiklerinin üzerine toprak serdi! Hangi modern şehirleşmeden söz ediyorsunuz siz?
Metin Yurtbay taş döşedi, Mithat Gülşen söküp yenisini döşedi. “Zatıaliniz” geldi Mithat Gülşen’in döşediklerini söktü; yenisini döşedi! Yetmezmiş gibi maliyet üzerinden değil; Bayındırlık Birim Fiyatları üzerinden cebimize hortum döşediniz! Üstelik bu işi biz yurttaşları uyutarak yaptınız!
Metin Yurtbay ANAP’lı, Mithat Gülşen AKP’liydi! Ya “zatıaliniz”? CHP sosyal demokrat bir parti değil mi? Sosyal demokrat belediyeciliği siz mi bize öğreteceksiniz, biz mi size? Siz hangi sosyal demokrat belediyecilikten söz ediyorsunuz?
Sayenizde çalıyı yiyen gerçeği görüyor! Yaptığınız iyi ve güzel şeyleri de çürüttünüz! “Zatıaliniz”e bir şey olmaz biliyoruz; faturayı ödemek gene bize kalacak! Benden paso! At terli! Sıra sizde; hadi bakalım pamuk eller cebe. Seçim zamanı çıkın sokaklara; görelim boyunuzu!