Türkiye Taşkömürü Kurumu Üzülmez Müessesesi'nde çalışan maden işçisi Birol Kaleoğlu, yaşadığı kabus dolu günleri anlattı...

12 gün süreyle Adıyaman sokaklarında enkaz arasında canlı bir ses duymaya çalıştı... "Zifiri karanlıkta sadece baretlerimizdeki kafa lambaları ile enkazda bir hayat belirtisi aradık" diyen Kaleoğlu, Adıyaman halkının sevgisini ise şu sözlerle özetledi: "Adıyaman'da halkın madencilere karşı yaklaşımı muhteşemdi. Herhalde orada aldığımız duayla 100 sene yaşarız. Gittiğimiz enkazların başında bizleri umutla bekleyen anne babaları hatırladıkça keşke biraz daha kalsaydık diye düşünüyorum."

Mustafa ÖZDEMİR: Birol, biz seni deprem bölgesinde kaldığınız sınıfın tahtasına "Kömür için değil ömür için geldik" yazan ekipteki madencilerden biri olarak tanıyoruz. Ama dilersen sen kendini kısaca tanıt.

Birol KALEOĞLU: 17 yıllık madenciyim. Esas mesleğim dekorasyon ama Zonguldak'ta başka imkan olmadığı için madene girmek zorunda kaldım. 17 yıl boyunca maden ocağında başıma gelmedik şey kalmadı. Bir keresinde kömür vagonu üzerime düşerek iki vagon arasında kaldım. Belim kırıldı. Çok ciddi felç riski geçirdim. Ufak tefek iş kazaları da geçirdiğim oldu. Ama hiç biri Adıyaman'da yaşadıklarım kıyaslanamaz.

Mustafa ÖZDEMİR: Adıyaman'da yaşadıklarını senden dinlemek için sabırsızlanıyorum...

Birol KALEOĞLU: Deprem sabahı uyanıp işyerine geldiğimde bölgede yaşanan felaketin boyutlarını daha iyi anladık. Ben ve arkadaşlarım gönüllü olarak bölgeye gitmek için isimlerimizi yazdırdık. Ancak ilk gün giden ekiple gidemedik. Ertesi gün en az bir hafta kalacak gibi hazırlıklarımı yaptım. Akşam haberlerde izlediğim görüntüler gittiğimizde nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızın işareti oldu. Kurtarılmayı bekleyen insanları düşününce içimde tuhaf bir huzur kapladı. Yardıma muhtaç olan insanların yanında olmak eminim benim gibi yüzlerce madenci arkadaşımı da heyecanlandırmıştır.

Çünkü ilk kez böylesi bir toplumsal olaya müdahale için gidiyorduk. Ertesi gün sabah erken saatlerde Saltukova Havaalanına doğru yola çıktık. Depremin 2. günü saat 10.00 gibi askeri kargo uçağı ile direkt Adıyaman'a indik. Uçağa ilk defa bindiğim için biraz heyecan biraz korku ile yaklaşık bir buçuk saatte Adıyaman'a ulaştık.

Mustafa ÖZDEMİR: Kargo uçağından Adıyaman'a ayak bastığında neler yaşandı?

Birol KALEOĞLU: Adıyaman havaalanına indiğimizde bizi sivil ve gönüllü vatandaşlar otobüsleri ile karşıladı. Adıyaman Üniversitesi Eğitim Fakültesi kampüsüne geldiğimizde valizlerimizi bırakıp hemen enkaz bölgesine gittik. Enkaz bölgesine 34 kişilik Üzülmez TİM'i olarak gidip 10 kişilik ekiplere bölündük.

Mustafa ÖZDEMİR: İlk gittiğin enkazda sizi nasıl bir manzara karşıladı?

Birol KALEOĞLU: Tam bir can pazarının içine düştük. İlk gün hiç müdahale yapılmamış binalar vardı. Biz gittiğimizde hala ilk günkü telaş ve panik havası hakimdi. Baretli maden işlerini gören bir aile hemen arabamızın önünü keserek yardım istedi. 3 katlı bir binada anne, baba ve 3 aylık bir bebek olduğunu söylediler. Bebek olduğunu söyleyince hemen önceliği o binaya verdik. Yaklaşık 3 saat çalışmamıza rağmen maalesef üçünün de cenazelerine ulaşabildik. Babayı o akşam aldık ancak anne ve bebeği çok kötü durumda olduğu için ertesi güne bırakmak zorunda kaldık.

Mustafa ÖZDEMİR: Depremin ikinci akşamı kaldığınız sınıflara gidince kendi aranızda neler konuştunuz?  Nasıl bir ruh hali hakimdi?

Birol KALEOĞLU: Tuhaf bir şekilde o akşam hiçbir şey konuşulmadı. Manzara karşısında etkilenmemek imkansızdı. Anne ve bebeği alamamanın verdiği üzüntü nedeniyle herkes köşesine çekildi. İlk 24 saat yemek ve su olmadan çalıştık. Yaklaşık 2 saat kaldığımız yerde dinlendikten sonra aynı günün gecesinde yeniden sahaya çıktık. Zifiri karanlıkta sadece baretlerimizdeki kafa lambaları ile enkazda bir hayat belirtisi aradık. O gece 32 yaşında genç bir annenin cansız bedenini enkazdan çıkardık.

Mustafa ÖZDEMİR: Gün ağardığında nasıl bir Adıyaman'a uyandınız?

Birol KALEOĞLU: Bir saatlik kahvaltının ardından yine çalışmaya başladık. Ben ve arkadaşlarım hiç yorulmadan durmaksızın çalışıyorduk. Enkazdan peş peşe cenaze almak hepimizin psikolojisini bozdu. 3 gün sadece cansız bedenleri topladık. Halbuki biz depremde mahsur kalan insanlara umut olmaya gelmiştik. Ama depremin 5 günü 8 katlı bir binanın 3 katında 12 yaşında ikiz 2 kardeşten ses geldiği ihbarını alınca bizi çağırdılar. AFAD, UMKE ve özel bir arama kurtarma ekibi enkaza giremediklerini belirterek bizi içeri soktular. Yaklaşık 20 metrelik bir yaşam tüneli açarak üç kat beton delinerek çocukların odasına girdik. Ekip başı olarak odaya girdiğimde inanılmaz bir heyecan ve mutluluk hissine kapıldım. O ana kadar sadece anlamsız sesler duyuyorduk. Odanın tavanından içeri girdiğimde konuşmaya başladık. "Geldik, korkmayın" deyince çocuklar "Biz iyiyiz annemiz babamız nasıl yaşıyorlar mı?" diye sordular.

Erkek çocuk boşluktaydı ama kardeşinin eli çekyatın altına sıkışmıştı. Yaklaşık 7 saat süren çalışmaların ardından ulaştığımız çocukları bir buçuk saat içerisinde enkazdan alarak sağlıkçılara teslim ettik. Bizden önce gelen profesyonel ekiplerin dinleme yaptıktan sonra burada canlı yok dediği binadan iki kardeşi sağ olarak kurtarmak madenci arkadaşlarım ve benim için inanılmaz bir moral oldu.

O esnada yanıma gelen sağlıkçı "Abi lütfen madenci olduğunuzu belirtin. Herkes enkaza madencilerin girmesini istiyor" deyince onur duydum.

Mustafa ÖZDEMİR: Peki sonra...

Birol KALEOĞLU: Çocuklar ambulansa koyulduğu andan itibaren yeniden çalışmaya başladık. Yanımıza gelen Mersin İtfaiyesi yaklaşık 20 dakikalık mesafede başka bir binada ses duyulduğunu, madencilerin çıkarabileceğini söyleyince ekibimden 6 kişiyi alarak oraya koştuk. Bizden önce gelen teçhizatlı arama kurtarma ekipleri canlı olmadığını söyledikleri için aile enkaza iş makinesi sokmuştu. Yakınları kurtarma ekiplerine aşırı tepkiliydi. Mersin itfaiyesinden arkadaşlarla birlikte içeri girdik. 17 yaşında olduğunu öğrendiğim kız çocuğunun mutfak dolabının altında başının sıkıştığını görünce hemen müdahale ettik. Yaklaşık bir buçuk saatlik çalışmanın ardından kızımızı alarak ailesine teslim ettik. Babası bize sarılıp ağladı. 5. günde canlı çıkarmaya devam edince uykuyu hepten unuttuk. Yaşadığımız olaylar, insanların çaresizliği bizi daha güçlü kılıyordu... Adıyaman'da halkının madencilere karşı yaklaşımı muhteşemdi. Herhalde orada aldığımız duayla 100 sene yaşarız.

Mustafa ÖZDEMİR: Deprem bölgesinde insani anlamda olumsuzluklara da şahit oldunuz mu?

Birol KALEOĞLU: Türkiye'nin dört bir yanından yardım yağmasına rağmen insanlığa yakışmayacak sahneler de yaşadık. Enkaz bölgesinde bulunan bir büfe el kadar sandviçi 70 liraya, sigarayı 50 liraya sattı bize. İnsanların tüm iyi niyetli çabalarına rağmen fırsatçılara da gün doğmuştu. Özel harekatçıların yağmacıları darp ettiğine şahit olduk. Zaten 3. günden itibaren Jandarma Adıyaman'a gelen bütün yardım TIR'larını AFAD'ın deposuna yönlendirdi. İlk günler yiyecek ve su sorunu yaşanmasına rağmen 3 ve 4'üncü günden itibaren koordinasyon sağlandı. Gönüllü ekipler ihtiyaç sahiplerine yardımların ulaşmasında önemli katkı sağladı.

Mustafa ÖZDEMİR; Haber bültenlerinde izlediğimiz görüntülerde maden işçilerinin girdikleri evlerden aldıkları değerli eşyalar ve paraları kolluk kuvvetlerine teslim ettiğini gözlemledik. Sizin de başınıza benzer olaylar geldi mi?

Birol KALEOĞLU: Evet... 3'üncü gün girdiğimiz enkazda bazayı kestiğimde önüme bir torba içinde bilezik çıktı. Hemen fotoğrafını çekerek enkaz başında bekleyen ev sahibinin yanındaki polislere teslim ettik. Benzer onlarca vaka olmuştur. Ve hepsinde Zonguldak'tan giden maden işçileri madenciye yakışır şekilde buldukları ziynet eşyaları ve paraları ilgililere teslim etti.

Sistem Global TSO’da Sistem Global TSO’da

Mustafa ÖZDEMİR: 12 gün boyunca yaşadıklarının özetini yapman gerekseydi neler söylerdin? 

Birol KALEOĞLU: 12 gün sonunda ben ve arkadaşlarım toplam 4 canlı ve 16 cenazeyi enkazdan aldık. 0 an yaşadığım duygusallıkla Adıyaman'dan ayrılırken kaldığımız sınıfın tahtasına şu satırları yazmak istedim.

Ayaz oldu üşümedik...

Güneş çıktı terlemedik...

Gece oldu uyumadık...

Gündüz oldu dinlenmedik... Acıktık yemedik...

Susadık içmedik...

Nerelisin diye soranlara "Bugün Adıyamanlıyız" dedik.

MUSTAFA ÖZDEMİR: Vakit ayırdığın için teşekkür ederim son olarak 12 gün süre içerisinde etkilendiğin en çarpıcı olay neydi?

Birol KALEOĞLU: Orada kaldığımız süre içerisinde karmakarışık duygular içerisinde olduğum için benim için her anı önemliydi. Döndüğünde sorguladığım tek şey... Neden döndüm? Gittiğimiz enkazların başında bizleri umutla bekleyen anne babaları hatırladıkça keşke biraz daha kalsaydık diye düşünüyorum. En son yaşanan depremde yeniden gitmeye karar verdiğimizde son anda başka bir ekibi bölgeye gönderdiler. Evet oradaki görevimiz bitti ama bundan sonra o bölge insanı için ne yapabilirim diyerek Adana'dan depremde mağdur olan anne ve kızı bir hafta süreyle evimde ağırlıyorum. Tüm madenci arkadaşlarım adına dualarını bizden esirgemeyen Türk halkına teşekkür ediyorum.