Yıllardır şehir hastanesine kavuşamayan Zonguldaklılar, geçici olarak hizmet veren eski ve dar koridorlarda sağlık hizmeti almaya devam ediyor. Çünkü yeni bina henüz faaliyete geçirilemedi. 

Uzunmehmet Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde doktor eksikliği nedeniyle zorluklar yaşanıyor. Atatürk Devlet Hastanesi’ndeki sıkıntıları yukarıda sıraladık. Herkes bundan dertli ve bir an önce yeni hastanenin açılmasını bekliyor. Toplu açılışlarda Cumhurbaşkanı’na açılışı yaptırılan hastane halen tamamlanamadı. Tamamlansa bu defa trafik sıkışıklığı ve konumu itibariyle yeni sıkıntılar sırada yerini koruyor.

Şehrin dışına ferah bir yere daha büyük ve donanımlı bir şehir hastanesi inşa edilecekken; avuç içi kadar yere sıkıştırılmış, biçimsiz ve ruhsuz bir binaya layık görülen Zonguldak ahalisi, inşaatın bitmesi için dua ediyor.   

Allah’ım nedir, bu kent sakinlerine reva görülenler?

Maden ocaklarında ölen genç işçilerin ahı mı tutuyor?

Yetim kalan günahsız çocukların vebali mi Zonguldak’ın boynuna dolanıyor yoksa?

Yaklaşık 20 yıldır Zonguldak’ı gözlemleyen ve gelişmeleri takip eden bir gazeteci olarak bu kentte neden her şeyin ters gittiğini gerçekten merak ediyorum!

Evet, Kent Konseyi’nin kongresinde dışa vuran bölgecilik hastalığının bu şehirde birlik ve beraberliği zedelediğini artık çok iyi biliyoruz. Bunun dışında maden ocaklarında, kaçak ocaklarda bağıra bağıra ölenleri, ölürken “3 çocuğum var, sizi Allah’a havale ediyorum” diyen gariban işçilerin ahının tuttuğunu da bir kenara not edelim.
 
Eski Sağlık Bakanları’ndan Recep Akdağ’ın yıllarca önce Zonguldak ziyaretinde şehrin hastane ihtiyacını görüp “Siz yerini tespit edin, ben şehir hastanesi için ödenek çıkartayım” dediğine de şahidiz. Hatta ödeneğin çıkartılıp aylarca boş beklediğini, hastane yeri bulunamadığı için ödeneğin geri çekildiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.
Bu kadar talihsizlik olur mu dediğinizi duyar gibiyim…

Maalesef, bunlar belki de en hafifleri…

***

Düşünün, 10 yıl önce bakan talimat versin, ödenek ayırsın ve bir hastane yeri bulunamasın. Hastane yeri bulunamadığı için ödenek geri çekilsin, ondan sonra eski hastane yerine (Şehir hastanesi yapılacakken) eğri büğrü bir bina dikilsin ve halen açılamasın.

Bunlar normal mi?

TIP FAKÜLTESİNDE NELER OLUYOR?

Daha Tıp Fakültesi’ne gelmedim. Orası ayrı bir yara…

Gerçekten sağlık kampüsüyle, onkoloji binasıyla, kütüphanesiyle ve her şeyden önce heybetli bir İbn-i Sina heykeliyle yoğun bir çabanın ürünü olan BEÜ Tıp Fakültesi İbn-i Sina Kampüsü bugün içler acısı halde. Personel yetersiz, dolayısıyla temizlik ve bakım yetersiz, hizmet zaten yetersiz…

Üstelik bir de maddi açıdan zora girdiğini öğrendim. Doktorlara ve çalışanlara döner sermaye ödenekleri verilmiyor diye duyumlar alıyorum ki eğer doğruysa bu daha büyük felaket…

Hastanenin önündeki park ve bahçe harabeye dönmüş. Eski rektörün Zonguldaklılara övmek için sık sık basına çıkardığı sağlık kampüsü bugün adeta terk edilmiş hastane görünümü veriyor. Önceki gün bir yakınımı ziyaret maksadıyla çocuklarla oradaydım.

Bahçedeki çimler büyümüş, bakımsız vaziyette, süs havuzu kurumuş ve her taraf düzensiz… Personel olmayınca bunlar kaçınılmaz tabii… Halbuki kampüs alanı ne zorluklarla oraya kazandırılmıştı? Resmen dağlar delinmiş, milletin paraları saçılmış ve bin bir zorluklarla o binalar inşa edilmişti. İyi ki de yapıldı.

Sonuçta orada bölge insanı hizmet görüyor. Tıp talebeleri yetişiyor… Ancak son birkaç yıldır süren gerileme dönemi artık iyice göze batıyor. Gelin bin bir güçlükle ve bu milletin paralarıyla yapılan bu güzelim sağlık merkezini daha verimli hale getirelim.

Devletimiz hizmeti asıl buraya yapsın. Mesela ilk elden nitelikli personel alımı, kaliteli doktorlar, sosyal donatılar, temizlik ve bakım hizmetleri iyileştirilerek burası cazibe merkezi haline getirilmelidir diye düşünüyorum. Böyle giderse o güzelim hizmetler çürüyecek.

Gelin bu işe el atın.

Zararın neresinden dönülse kârdır.