ÇAKIR: “ÜLKEMİZİ HEP BİRLİKTE YÖNETMEK İÇİN ‘EVET’ DİYELİM’

 

AK Parti Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır, 16 Nisan’da yapılacak halk oylaması öncesinde çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor.

Çakır, partisinin Seçim Koordinasyon Merkezi tarafından hazırlanan program dahilinde; Ormanlı Belediye Başkanı Bayram Başol, İl Genel Meclis Üyeleri ve Gençlik Kolları yöneticileriyle birlikte dün akşam Çiğdemli, Ortacı ve Sarıkaya köylerini ziyaret ederek vatandaşlara Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine yönelik açıklamalarda bulundu.

AKP seçim koordinasyon merkezinden verilabere göre Gittiği köylerde, köy muhtarları ve kalabalık vatandaş toplulukları tarafından karşılanan Çakır, referandumdan güçlü bir ‘Evet’ çıkması için destek istiyor.

Köylerde yaptığı konuşmalarda, 16 Nisan’da yapılacak olan halk oylamasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile alakalı olmadığını ifade eden Çakır, “2019’dan itibaren kim gelecekse gelsin, ister sağcı, ister solcu, ister Ahmet, ister Mehmet, tek başına iş başına gelsin. Daha hızlı karar alabilelim, hizmetler de daha hızlı gelsin.” dedi.

“YÖNETİM SİSTEMİNİ HALK ŞEKİLLENDİRECEK”

Çakır, köylerde yaptığı konuşmalarda özetle şunları söyledi:

“16 Nisan’da yapılacak olan halk oylaması; bir Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı veya Muhtarlık seçimi değil. Bu halk oylaması, gelecek 50 yılımızın, 100 yılımızın yönetim sisteminin halka sorulmasıdır. Halkımızın vereceği karar çerçevesinde ülkemizin yönetim sistemi şekillenecektir. Geleceğimizin belirleneceği bu halk oylamasına gitmeden önce, geçmişimizi hep beraber bir hatırlamamız lazım. Bizler 1923 yılında Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış, ardından yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermiş, erkek nüfusunun çoğunu cephelerde şehit vermiş, geriye kalan yaşlılarımız, bacılarımız, gazilerimiz ve küçük çocuklarımızla birlikte 1923’te hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduk. 1945’lere gelinceye kadar tek parti iktidarı vardı. Yani siz oy verseniz de vermeseniz de tek bir parti olduğu için o parti seçiliyordu. 1945 yılında, aynı bugünkü gibi bir yönetim sistem değişikliğine gidildi ve çok partili döneme geçildi. 1950 yılında, halkın oylarıyla Adnan Menderes Başbakan oldu. 1960’da, halkın seçtiği bir Başbakanı halka sormadan, kendilerini halkın, milletin ve devletin sahibi gibi görenler darbe yapmak suretiyle hem Başbakanı idam ettiler hem de yönetime el koydular. Ardından bir Askeri Muhtıra daha yedik, yine bir karışık ve kaos ortamı yaratıldı. 1980’e doğru giderken, sağcı-solcu diye kardeşi kardeşe, köylüyü köylüye düşürüp çok sayıda şehit vermemize neden oldular. Giden canlar, hep bizim canlarımız oldu. 1982’de halka zorunlu bir Anayasa oylattılar. Dediler ki ‘darbeciler yargılanamaz’. İhtilal ortamında halka bunu zorla kabul ettirdiler. Ardından 28 Şubat 1997’de post-modern bir darbe yaşadık. 22 tane banka hortumlandı, 200 milyarın üzerinde paramız gitti. Ardından bir Bülent Ecevit-Ahmet Necdet Sezer olayı yaşadık. Sezer, ‘Al bu kitabı oku’ diyerek Anayasa kitabını Başbakana atınca, Başbakan da çıktı bunu halkla paylaştı. Dedi ki ‘Bana hak etmediğim çok kötü muamele yapıldı.’ Bunu der demez borsa çakıldı, dolar ve mark iki katına çıktı. Ne Sezer’in maaşı azaldı, ne de Ecevit’in, olan yine bizim milletimize ve hazineye oldu. 300 milyar dolar paramız gitti. Şu an toplam 400 milyar dolar dış borcumuz var. Sadece bu ikisinin birden çarptığı para 500 milyar dolar. Hesabını siz yapın.

ŞU AN DÜNYA İLE YARIŞACAKTIK

AK Parti iktidara geldi, biz dedik ki ‘SSK ve Devlet Hastaneleri ayrı olmayacak, herkes eşit sağlık hizmeti alacak’. Sağlık sistemi çöker diye ayağa kalktılar. Bir şey oldu mu? Olmadı. Sağlık sisteminde şu an herkes eşit hizmet alıyor. Milletimiz ilaçlarını eczanelerden istedikleri zaman alsın dedik. Dediler ki ‘Devlet bu paraları ödeyemez.’ Hamdolsun ödedik. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde alınan ilaç fiyatlarından halen daha altında alıyoruz. Devletin nasıl soyulduğunu, bu milletin, garip gurabanın nasıl yoklukla mücadele etmek zorunda kaldığı işte böyle soygunlarla ortaya çıkıyor. Ülkemizdeki havaalanlarını sadece zenginler kullanırdı. Biri ‘ben uçakla geldim’ dese, demek ki bu kişi zengin derdik. Şimdi, emeklisi, memuru, askeri, öğrencisi, kısacası herkes uçağa binebiliyor. Yetmedi, duble yollar yaptık. Duble yolların bir tarafı konfor iken, diğer tarafı da trafik kazalarındaki azalmadır. Engellilerimiz vardı, evlerinin bir köşesine çekilmiş. Biz bu insanları, ekonomik destek vermek suretiyle topluma kazandırdık. Engellilerimize bakanlara bakıcı maaşı desteği veriyoruz. Aynı imkânlardan yaşlılarımızı ve onlara bakanları da faydalandırdık. Gelinlerle kaynanaların arası düzeldi. AK Parti iktidarı olarak 15 senede bunları yaptık. Eğer 30 senedir Türkiye’de ama sağcı, ama solcu tek başına iktidar olsaydı biz şuan dünya ile yarışacaktık. Şimdi Avrupa ile yarışıyoruz. 15 senedir güçlü bir lider, Recep Tayyip Erdoğan var diye istikrar sağlıyoruz. Cenab-ı Hakk her zaman bir Recep Tayyip Erdoğan yollamayabilir. Tekrar koalisyonlara geri mi döneceğiz? Bir köyümüzde yetkileri birbiriyle aynı olan iki muhtar olsa, biri ‘aşağı mahalleye parke yapalım’ dese biri ‘yukarı mahalleye kanalizasyon yapalım’ diyecek; biri ‘asfalt yapalım’ dese öteki başka bir şey diyecek. Bugün kavga etmezlerse üç ay sonra mutlaka kavga ederler. İkisi aynı kâğıda imza atmaz, köylü de hizmet alamaz.

KAVGA YOKKEN ÇÖZMEMİZ LAZIM

Bugün güçlü bir lider Recep Tayyip Erdoğan varama teşhisi bugünden koymamız lazım. Hani diyorlar ya ‘Tayyip Bey ne istiyor da yapamıyor da bu yasayı çıkarıyor?’ Önemli olan bugün bunu çıkarmak. Yarın başka biri gelip kavga başladığında müdahale edemeyiz. Çünkü kavga başlayınca herkes silahlarını çekiyor, kavga yokken bunu çözmemiz lazım.

Sayın Demirel 213 Milletvekili ile Cumhurbaşkanı oldu, Özal 230 ile oldu, sıra Abdullah Gül’e gelince dediler ki ‘367 Milletvekilinin Meclise girmesi lazım’. Dedik ki Demirel 213, Özal 230 ile seçildi. ‘Yok kardeşim, biz ne diyorsak o’ dediler. Siz kimsiniz dedik, ‘Biz Anayasa Mahkemesiyiz’ dediler. Halktan gücü alan biziz, halka hizmet eden, halka hesap veren biziz, siz gücünüzü nereden alıyorsunuz dedik. Biz vesayet kurumuyuz, 367 Milletvekili Meclise girmezse Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Biz de halkımıza gittik, halkımız güçlü bir oy verdi ve MHP’de Meclise girince Cumhurbaşkanını seçtik. Sonra halk oylamasına gittik. Dedik ki ey halkımız, bundan sonra Cumhurbaşkanını siz seçmek ister misiniz? Halkımız da dedi ki siz zaten seçemiyorsunuz, mecliste sürekli kavga çıkıyor, biz seçeceğiz dediler. Başbakanı millet seçiyor, Cumhurbaşkanını da millet seçince ikisi iki kutuplu bir etken olmaya başladı. Bunu bugünden çözmemiz lazım. Tayyip Bey varken çözelim. Nasıl köyde iki muhtar, şehirde iki Belediye Başkanı olmazsa devlette de olmaz. İki tane baş olursa, ikisini de halk seçerse bunlar mutlaka birbirine girer. Yüzde 50+1 ile koalisyonlara gerek kalmadan, bir muhtar gibi, bir belediye başkanı gibi tek başına 5 yıllığına göreve gelsin. Onu göreve halk getireceği için, halkı için çalışır ve sadece halka hesap verir.

DEVLET, MİLLET İÇİN VARDIR

Güçlü Türkiye’nin devam etmesi lazım, geriye dönemeyiz. Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu bir parti seçimi değil, yönetim sisteminin halk tarafından belirlenmesinin oylanmasıdır. Yani bundan sonra devleti halkımız yönetmek istiyor mu, istemiyor mu? Bunun oylanmasıdır.

Ben muhalefet partilerini anlamakta zorluk çekiyorum. Kardeşim siz niye hayır diyorsunuz? Siz de evet deyin, 2019’a kadar çalışın, milleti memnun edin, alın yüzde 50+1’i geçin milleti yönetin. Ama siz diyorsunuz ki ‘Bu millet bize yüzde 50+1 vermez’. Niye vermez? Millete tepeden bakarsanız olmaz bu iş. O zaman kendinizi bir değiştirin, çekidüzen verin. Bunlar bugüne kadar millete tepeden bakmışlar. Ama Tayyip Bey ne diyor? Geldiğimiz günden beri siyasette milletten başka güç tanımadık, tanımayacağız diyor. Biz de aynı şekilde. Bu güne kadar yapılanları biliyorsunuz. Darbeler, muhtıralar, 367 krizi, aklınıza gelmedik oyunlar yaptılar. Hepsinde halka gittik, dedik ki biz halkın adamıyız. Devlet, millet için vardır. Biz şuan Cumhurbaşkanlığı makamına ilave bir yetki vermiyoruz, darbecilerin kendilerini korumak için çıkardıkları yasaları buduyoruz. Şu anki Cumhurbaşkanı vatan hainliği dışında yargılanamıyor, çünkü 1982’dekiler bir gün yargılanabiliriz diye bu koruma kanunlarını koydular. Artık bu kanunları değiştiriyoruz, Milletvekili sayısı 600’e çıkıyor. Türkiye büyüyor, eskiden 70 milyon Türkiye diyorduk şimdi 80 milyon Türkiye diyoruz, nüfusumuz artmaya devam ediyor.

BU HALK OYLAMASI BİR MESAJDIR

Bizim bundan sonra geriye dönme lüksümüz yok. Bundan dolayı halk kimi seçerse, Tayyip Erdoğan’a devam diyebilir, Bahçeli veya Kılıçdaroğlu’nu başa getirebilir, Ahmet gelsin der, Mehmet gelsin der, bu konu 2019’un konusu. Bu halk oylaması, Avrupa’ya, Almanya’ya, Hollanda’ya ve ülkemizdeki vesayet kurumlarına bir mesajdır. Halk kendi yetkisini kullanmaya sahip çıkmalıdır, sahip çıkmazsak bir daha hiçbir lider bize bu yetkiyi vermez. Bu yetki ‘Ülkeyi ben yönetmek istiyorum’ demektir. Ülkemizi hep birlikte yönetmek için, 16 Nisan’da yapılacak halk oylamasından güçlü bir ‘Evet’ çıkması lazım.”

Çakır ve beraberindekilere, Çiğdemli, Ortacı ve Sarıkaya köylerine yapılan ziyaretlerde, çok sayıda köy muhtarı da eşlik etti.