Öğretmen iken OHAL KHK’si ile ihraç edilen İsmet Akyol, OHAL Komisyonunda bekletilen dosyaları yazdı: "OHAL Komisyonunun Haklarında kabul ya da ret yönünde net bir kanaat oluşmayanların dosyalarını beklemeye almasının hiçbir yasal dayanağı olmadığı gibi, evrensel hukukta da yeri yoktur.”
      15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve iki yıl süren OHAL kapsamında 32 kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı, 4 bin 283’ü KESK’e bağlı sendikaların üyesi olmak üzere 130 binin üzerinde kamu görevlisi yargı süreci devre dışı bırakılarak ihraç edildi.

23 Ocak 2017 tarihinde kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu OHAL kapsamında doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen kamu görevinden çıkarma (ihraç), öğrencilik bursunun kesilmesi, emekli güvenlik personelin rütbelerinin alınması ve kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karar altına almakla yetkilendirildi. 17 Temmuz 2017 tarihinde başvuru almaya başlayan Komisyon, 22 Aralık 2017 tarihinden itibaren ise karar vermeye başladı.

İhraç edilenler hukukun temel prensiplerinden biri olan ‘silahların eşitliği’ ilkesine aykırı olarak ne ile suçlandıklarını bilmeden, aleyhlerine olan delilleri görmeden ve savunma haklarını kullanmalarına olanak tanınmadan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvuru yaptılar. Komisyon bu şekilde yapılan başvurular üzerinden kararlar verdi. Oysa yapılması gereken hakkında suça bulaştığı iddia edilen kamu görevlileri ile ilgili tüm hukuki işlemler, kendisini mahkemelerin yerine koyan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunca değil, mevcut hukuk sistemi içinde yer alan mahkemeler aracılığıyla yürütülmesiydi.

26 Aralık 2018 tarihinde görev süresi bir yıl uzatılan Komisyonun görev süresi 26 Aralık 2019 tarihinde bir kez daha bir yıl süreyle uzatıldı. Gece yarıları yayınlanan OHAL KHK’leri ile savunma dahi almadan hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen ihraçlarda oldukça hızlı davranılırken, Komisyona yapılan başvuruların sonuçlandırılmasının yıllara yayılarak oldukça ağırdan alınması mağduriyetleri daha da arttırdı. 

Diğer taraftan Komisyonun karar verme süresinin uzaması ve başvurusu reddedilenlerin başvurdukları ve sayısı yalnızca 6 adet olan Özel Yetkili Ankara İdare Mahkemeleri ile akabindeki iç hukuk yollarının (Ankara Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay, Anayasa Mahkemesi) çalışma süreleri göz önüne alındığında kararların AİHM’e gitmesi uzun yılları bulacaktır. AİHM süreci ile birlikte kamu görevinden ihraç edilenler adeta birer ‘medeni ölü’ olarak yaşamak zorunda kalacaklardır.

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu 26 Aralık 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, komisyonun karar vermeye başladığı tarihten bugüne, iki yıl içinde, 126 bin 300 başvurudan 9 bin 600’ü kabul, 88 bin 700’ü ret olmak üzere toplam 98 bin 300 başvuruyu karara bağlandığını, kalan 28 bin başvurunun ise incelemesinin devam ettiğini duyurdu.

OHAL KHK’leri ile ihraçlar olduğunda AKP’li yöneticiler ve Bakanlar, “İhraçların yüzde 1’inde bile hata yoktur” demişlerdi. Vermiş olduğu birçok ret kararı mahkemelerce iptal edilen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, şu ana kadar sonuçlandırdığı başvurulardan yüzde 9.8’inde ihraçları hatalı bularak, 9 bin 600 kişiyi görevine iade etti. Bu sonuç dahi KHK listelerini hazırlayanların keyfi ve hukuksuz bir şekilde ihraç listelerini hazırladıklarının somut kanıtıdır. Bu kişiler hakkında adli ve idari soruşturma başlatılması gerekmektedir.

Önceki açıklamalarında haftada 1200 ayda 4 bin 800 civarında başvuru hakkında bireyselleştirilmiş ve gerekçeli karar verdiğini açıklayan Komisyon, 29 Ağustos 2019 ila 26 Aralık 2019 tarihleri arasında, dört aylık süre içinde 14 bin, haftada ise 875 başvuruyu sonuçlandırdı. Komisyon önceden açıkladığı gibi haftada 1200 başvuruyu sonuçlandırmış olsaydı son 4 ayda 5 bin 200 civarında başvuruyu daha sonuçlandırmış olacaktı.

Karar verme sayısının son aylarda neden düştüğüne dair Komisyondan herhangi bir açıklama yapılmadı ama 25 Aralık 2019 tarihinde OHAL Komisyonu Başkanı Salih Tanrıkulu ile görüşen gazeteciler arasında yer alan Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, incelemesi devam eden 28 bin dosyanın durumuyla ilginç bir detayı yazdı. Mehmet Acet, 26 Aralık 2019 tarihli Haber 7’de yazdığı köşe yazısında, “28 bin dosyanın durumuyla ilgili ise henüz bir karar verilmiş değil. Sözün burasında küçük bir parantez açalım; Geriye kalan bu 28 bin dosya ile ilgili komisyon başkanı ve üyelerinin söyledikleri şu: ‘Durumu net olanlarla ilgili doğal olarak karar oluşturulmakta zorlanılmıyor. Ancak, haklarında kabul ya da ret yönünde net bir kanaat oluşmayanların dosyaları beklemeye alınıyor.’ Bu yönüyle bu 28 bin kişinin durumuyla ilgili daha zor ve daha dikkatli çalışmayı gerektiren bir durum söz konusu” diyor.

Komisyonca incelemesi devam eden ve ‘kanaat oluşmayan’ 28 bin başvuru içinde KESK’e bağlı sendikalardan 2 bin 900 kamu emekçisinin yanı sıra Barış Bildirisi’ne imza attıkları için üniversitelerden ihraç edilen ve Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı verdiği akademisyenler de var.

Yaptığı tüm açıklamalarda, “Etkili iç hukuk yolu olarak hızlı ve aynı zamanda kapsamlı inceleme neticesinde başvurular hakkında bireyselleştirilmiş ve gerekçeli karar verilmektedir” diyen Komisyonun ‘Haklarında kabul ya da ret yönünde net bir kanaat oluşmayanların dosyalarını beklemeye alması’nın hiçbir yasal dayanağı olmadığı gibi, evrensel hukukta da yeri yoktur.

Devlet kurumları bütün kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı olmak ve herhangi bir konuda soruşturma yürütürken tarafsız ve hukuka uygun davranmak zorundadır.

Bugüne kadar haklarında hiçbir soruşturma yürütülmeyen, soruşturma yürütülüp savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen aralarında Eğitim Sen ve KESK’e bağlı sendikalara üye olanların da bulunduğu, binlerce kamu emekçisinin görevlerine geri dönmeleri önünde herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen gerekli adımlar ısrarla atılmamaktadır.

Yapılması gereken OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin uzatılması ve ‘kanaat oluşmayan dosyaların bekletilmesi’ değil, OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun lağvedilerek haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen kamu emekçileri ile Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı verdiği akademisyenlerin bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesidir.