ATATÜRK’E ÇİÇEK VEREN KÜÇÜK KIZ HEYKELİNİN ÖYKÜSÜ

 

 

     Doğu Karaoğuz

 

       Atatürk’e çiçek veren küçük kız heykeli öyküsünün ardında kültür ve sanatsever Zonguldaklıların çok iyi bildiği bir isim var: Bu kentin ilk gazetecisi Tâhir Karauğuz. “Yine mi o ?” demeyin sayın okurlar, ne yapalım ki gerçek böyle.

       Bu kente kültür ve sosyal alanlarda sayısız hizmetleri olan Karauğuz, tabii bu işin heykele kadar uzanacağını bundan 85 yıl önce bilemezdi. Ancak, o bir Atatürkçü gazeteciydi; tüm ülkede olduğu gibi Zonguldak’ta da aydınlanma dönemi dediğimiz ilerici hamlelerin gerçekleştiği coşkulu yıllar yaşanıyordu ve haber alınmıştı, Atatürk Ertuğrul yatıyla Zonguldak’a geliyordu.

        Mart 1923’den beri bu şehrin ilk ve tek gazetesi olan “Zonguldak”ı çıkarmakta olan 33 yaşındaki genç gazeteci Karauğuz, büyük heyecanlar yaşayarak harekete geçer. Atatürk’ün gelişini coşkulu bir şekilde gazetesinde okurlara duyurmak için ne yapabilirdi? Damarlarındaki gazetecilik aşkıyla şöyle düşünür: Atatürk, memleketi gençlere emanet etmişti, o gençler o günün çocuklarıydı; o yüce adam Zonguldak’ta karaya ayak bastığı zaman, ona küçük bir Türk çocuğu bir demet çiçek verse ve “Hoş geldin Gazi Baba” dese ne kadar güzel olurdu.

       O sırada, Zonguldak valisi, devlet yetkilileri, bürokratlar büyük telâşlar içindedir; çünkü Atatürk’ün gelişi ani bir kararla olmuş, karşılama töreninin en iyi şekilde gerçekleşmesi için yoğun bir çalışma içine girilmiştir. O çalışma içinde, küçük bir çocuğun Atatürk’e çiçek vermesi gibi bir inceliği, güzelliği düşünecek pek de kimse yoktur.

       İşte bunu düşünen tek kişi Tâhir Karauğuz olur. Karşılama törenini hazırlamakta olan kişilerle konuşur, “Çok iyi olur Tâhir Bey” derler.

 

       Tâhir Bey hemen harekete geçer; aklına eşi Hâcer Hanım’ın ablası Mukadder Hanım’la Basri (Sıdal) Bey’in küçük kızları Ayten gelir. 1926 doğumlu olan Ayten o sırada 4.5 yaşında, akça-pakça, minimini çok da güzel bir kızdır. “Bu işe yakışır doğrusu” diye düşünür Karauğuz. Küçük Ayten, biraz çekingen yaratılışından olacak, başta biraz mırın-kırın etse de sonunda râzı edilir. Çünkü ona, Atatürk’ün çok büyük, çocukları çok seven çok iyi bir insan olduğu anlatılmıştır. O küçücük yaşında, “Acaba evlerden, bahçedeki ağaçlardan da mı büyük” diye düşünür Aytencik, yıllar sonra bizlere anlattığı gibi.

       Ayten’e, en güzel elbisesi, en cici patikleri giydirilir, evlerinin bahçesindeki en güzel çiçeklerden bir demet hazırlanır ve bir elinde Tahir Karauğuz, diğer elinde babası Basri Sıdal olmak üzere, bugün 1 metre 20 cm boyunda heykelinin dikilmiş olduğu eski Zonguldak iskelesine doğru yola çıkarlar.

 

       Tarih 26 Ağustos 1931, bundan 85 yıl önce… Mustafa Kemâl Atatürk’ün “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!” emrini vererek Başkumandanlık Meydan Muharebesi’ni başlattığı tarihten tam 9 yıl sonra, ülkemizin ilerici hamleleriyle kendini dünyaya kabûl ettirdiği o emsalsiz yıllarda, Atatürk Karadeniz’e açıldığı yatıyla Karaelmas Diyârı’na, Zonguldak’a geliyor. Tüm Zonguldak halkı iskeleyi, meydanları doldurmuş, büyük bir heyecanla onu bekliyor. Ve o yüce adam karaya çıkıyor.

 

       Ayten Alper’in, Bülent Ecevit Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doçent Dr. Yücel Namal’ın hazırladığı “Atatürk’ün Zonguldak’a Gelişi” fotoğraf sergisi için yazdığı o güne ait anıları şöyle:

      

       “Çok küçük yaşımdan beri, büyüklerimizin, Atatürk hayranlığını ‘Gazi çok büyük adam’ sözleriyle dile getirdikleri evlerde büyüdüm. Biz akraba çocukları bir araya geldiğimiz zaman, sıra Atatürk’ü konuşmaya gelince, ‘Gazi Baba bu ev kadar büyük, bu ağaç kadar uzun’ diye yorumlar yapardık.

       Günlerden bir gün, annem, ‘Gazi Paşa Zonguldak’a geliyormuş, senin onu çiçeklerle karşılamanı istiyoruz’ dedi. Girişken bir çocuk değildim, istemedim. En sonunda, ailecek beni ikna ettiler. En güzel elbisemi, ayakkabılarımı giydirip, beni, eniştem Tâhir Karauğuz’a teslim ettiler. Sahildeki bir binaya gittik. Orada, ecnebi olduklarını sandığım, zannedersem Fransızca konuşan iki hanım çiçekleri düzenleyip güzel bir buket yaptılar.

       Eniştem Karauğuz, ‘Gazi Paşa iskeleye çıkınca, ona hoş geldin Gazi Baba diyerek bu çiçekleri verirsin’ dedi. Bir süre sonra, küçük bir motor iskeleye yanaştı. Biz de iskeledeydik. Kalabalık bir grup bizim olduğumuz yere kadar geldi. Ben, o günkü çocuk aklımla, Gazi Baba’nın elimdeki buketi görünce önümde durup buketi alacağını sanıyordum. Ama kalabalık durmadan yürüyordu. Beni geçtiler, ben de arkalarından hemen koşarak Ata’mıza yetiştim, çiçek buketini uzattım, fakat ‘Hoş geldiniz Gazi Baba’ demeyi unuttum. Atatürk buketi aldı, yanağımı okşadı ve uzaklaştı. Gazi Baba’nın niçin evler kadar büyük, ağaçlar kadar uzun olduğunu yıllar bana öğretti. Halâ da öğretiyor…”

 

 

 

 

       Şimdi, isterseniz Ayten Alper’i, Halkın Sesi okurlarına kısaca tanıtalım: 1926 yılında Zonguldak’ta doğan Ayten Alper’in babası, uzun yıllar Zonguldak Belediyesi Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürüten ve oradan 1963 yılında emekli olan Amasralı Basri Sıdal’dır. Annesi ise, Zonguldaklı Barlı ailesinden Mukadder Sıdal’dır (benim teyzem). Mukadder Sıdal’ın baba tarafından dedesi, Zonguldak’ın ilk Müslüman madencisi Ahmet Ali Ağa, anne tarafından dedesi ise Amasra yöresinin ilk Müslüman madencisi Edhem Ağa’dır. Yâni, Ayten Alper’in büyük dedeleri, Zonguldak’ın madencilik tarihine imzalarını atmış önemli kişilerdir.

Madenci  bir  aileden  gelen  Ayten  Hanım,  özellikle  1930’lu ve 40’lı  yıllarda  aydınlanma

dönemini yaşayan Zonguldak’ta Atatürk sevgisi ve kültürü ile yetişmiş bir Cumhuriyet kızıdır.

       Ayten Hanım, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nde okur, 1957 yılında ailemizin diğer bir sevgili evlâdı olan Fethi Alper’le evlenir, biri İnşaat Yüksek Mühendisi, iki erkek çocukları olur. Ayten ablamıza biz bâzen “Kraliçe” deriz, gerçekten ailemizin kraliçesidir o.

27 Ağustos 2016 tarihli “Halkın Sesi”ndeki köşe yazısında, Sayın Sermet Aksu Ayten ablamızı çok iyi anlatmış, aynen öyledir o.

 

       Gazeteci Tâhir Karauğuz, “Zonguldak” gazetesinin 26 Ağustos 1931 günü yayınlanan son baskısında, Atatürk’ün şehrimize gelişini şöyle dile getirmişti:

 

       “Saat 09.30’a doğru Ertuğrul yatı uzaklardan göründü ve limana demir attı. Gazi Hazretleri refakatlarında bulunan zevat ile birlikte yattan motora bindiler. Bu sırada limandaki bütün vapurlar düdük çalarak Büyük Reisimizi selâmlıyorlardı. Sevgili Gazimiz iskelemize ayak basıp halılarla döşeli merdivenden çıkıyorlar, kendisini karşılayan zevatın samimi iltifatlarla ellerini sıkıyorlardı.  Merdiven  başında  sevimli  bir yavru, ‘Ayten Basri’,

‘Hoş geldin Gazi Babamız’  diyerek  zarif  bir  çiçek  demeti  takdim  ediyor, Gazi Hazretleri

memnuniyetle demeti alıp yanağını okşuyorlar.”

 

       Yıllar sonra, Dr. Yücel Namal, Atatürk’ün şehrimize gelişini ayrıntılarıyla anlatan bir kitap yayımladı. “Atatürk’ün Zonguldak Gezisi” adını taşıyan bu kitabı bana da armağan etti. Bu değerli kitabı incelerken, Karauğuz’un yukarıda sunduğum “Zonguldak” gazetesindeki yazısı dikkatimi çekti. Bu yazıda, Atatürk’e çiçek veren küçük kızın adı “Ayten Basri” olarak yazılmıştı. O anda yerimden fırladım; olayı biliyordum, “Ayten Basri” bizim Ayten ablamızdı, ancak Yücel Namal tabii ki bilmiyordu, Ayten Basri’nin kim olduğunu. 1931 yılında henüz soyadı kanunu çıkmamıştı ve insanlar babalarının adıyla anılırdı o tarihlerde. Babam Karauğuz da, Basri (Sıdal) Bey’in kızını “Ayten Basri” diye yazmıştı gazetedeki yazısında. Böylece, Atatürk’e çiçek veren kızın kim olduğu o anda ortaya çıktı.

       Yücel Namal’la 2010 yılından beri tanışıyorduk. Babam Karauğuz’un yaşam öyküsünü içeren “Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür” adlı kitabımın ilk söyleşi ve imza gününün, Bülent Ecevit Üniversitesi Tâhir Karauğuz Konferans Salonu ve Tâhir Karauğuz Müzesi’nin gerçekleşmesinde çok büyük katkıları olmuştu. Onun bu katkılarını tabii ki hiçbir zaman unutamam. Yücel’le  Ayten Basri’yi konuştuk; onu Ayten ablamla tanıştırdım ve Yücel, ondan, Atatürk’e çiçek verdiği sıradaki duygularını içeren güzel bir yazı almayı başardı. Yukarda sizlere sunduğum bu yazı, Yücel’in, “Atatürk’ün Zonguldak’a Gelişi” fotoğraf sergisinde çerçevelenerek sergilendi. Ayten abla biliniyordu artık, Atatürk’e çiçek veren küçük kız olarak.

 

        2016 yılı Mayıs ayıydı sanırım; beni Zonguldak Belediyesi’nden telefonla aradılar. Sayın Mimar Hilâl Yıldırımkaya idi beni arayan. Zonguldak Belediyesi, Atatürk’ün Zonguldak’a gelişinin 85. yılını kutlama hazırlıkları içersindeydi ve iskelede Atatürk’e çiçek sunan küçük kızın, Ayten Alper’in heykeli yapılmıştı. Bu beklemediğimiz haber, tabii tüm aileyi sevince boğdu. Belediye Başkanımız Sayın Muharrem Akdemir, Ayten Alper ailesiyle temasa geçti, onları ve yakınları olarak bizi gerçekleştirilecek etkinliğe dâvet etti.

       Sonrasını biliyorsunuz sayın okurlar, 26 Ağustos 2016 günü, Zonguldak halkının büyük çoğunluğunun katıldığı, gerçekten yüreklerimizi titreten çok coşkulu bir Atatürk etkinliği yaşandı Zonguldak’ta.

       Her taraf bayraklarla, Atatürk resimleriyle donanmıştı. Türk basını, medyası büyük ilgi gösteriyor, röportajlar yapılıyordu bugün 90 yaşında olan, ancak hiç de o yaşı göstermeyen 1931 yılının 4.5 yaşındaki o Cumhuriyet kızıyla.

 

 

 

 

       Atatürk, Cumhuriyet’imizi onlara emânet etmişti, bugün de o ellerde yükselecek olan Cumhuriyet’imizi.

 

 

 

Doğu Karaoğuz

 

28 Ağustos 2016

 

İletişim:

[email protected]

 

alkın sesi’ndeHH