Yazı İşleri Müdürümüz Cevdet Akgün’le bir söyleşi yapan Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, “Büyük bir mutlulukla ifade ediyorum ki, Çaycuma halkı çok bilinçli. Zaten bu radikal değişimi onların desteği olmadan başarmamız mümkün değildi. Bu nedenle değişimin gerçek mimarı olan Çaycumalılara ne kadar teşekkür etsem az” dedi.

 

Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ile Yazı İşleri Müdürümüz Cevdet Akgün uzun bir söyleşi yaptı. Söyleşide kamuoyunun merak ettiği pek çok soruya yanıt veren Kantarcı, kamuoyunun Çaycuma Belediyesine olan ilgisini sıra dışı işlere imza atmalarından kaynaklandığını bildirdi. Kararlı olmayan yöneticilerin kalıcı çözümler üretmelerinin de mümkün olmadığını söyleyen Kantarcı ülkenin mali yapısı en düzgün belediyelerinden biri haline geldiklerini dile getirdi. Akgün’ün Zonguldak’ın büyükşehir olması durumunda büyükşehir belediye başkanlığına aday olup olmayacağı sorusuna, “Bunları konuşmak için henüz çok erken. Ben şu anda tümüyle Çaycuma’ya ve onun sorunlarına kilitlenmiş durumdayım. Vaatlerimin çok büyük bölümünü yerine getirmiş olsam da, önümüzde, daha yapılması gereken çok iş var” şeklinde yanıtlayan Kantarcı, adalet yürüyüşü ile ilgili bir soruya da, “Sayın genel başkanımızın performansını, toplumun her kesimini kucaklayan dilini, geliştirdiği politikaları çok önemli gördüğüm için de kayıtsız şartsız destek verdim. Adalete susadığı için Ankara’dan İstanbul’a yürüyüp, Maltepe meydanına akan milyonlardan biri olmak yaşamımın en değerli işlerinden biri oldu” şeklinde yanıt verdi. Cevdet Akgün’ün Bülent Kantarcı ile yaptığı söyleşiyi keyifle okuyacağınız diliyoruz.

 

Sayın Başkan öncelikle şöyle bir soruyla başlamak istiyorum. Çaycuma Belediyesi kamuoyunda tüm dikkatlerin üzerinde toplandığı bir kurum. Buraya herkesin özel bir ilgisi var. Bunu neye bağlıyorsunuz?

En son söyleyeceğim sözü en baştan söyleyerek yanıt vereyim: Sıra dışı işler yapıyoruz da ondan. Çaycuma’yı yepyeni bir anlayışla yeniden imar ediyoruz. Birçok yeniliğe imza atarak çehresini değiştirdiğimiz Çaycuma bölgenin parlayan yıldızı olarak öne çıkıyor. Hiç yükseltisi olmayan yol tasarımı, bisiklet yolları, akıllı kavşaklar, kentin yıllardır kangrene dönüşmüş sorunlarına bulduğumuz akılcı çözümler, bir merkeze yığılmış kentsel faaliyetleri ikincil akslar yaratıp yayma çalışmalarımız ve bunlarda elde ettiğimiz başarılar ister istemez herkesin dikkatini çekiyor. Çalışmalarımız yalnızca bölgede değil, ülkemizin dört bir yanında ilgi uyandırıyor. Şehirleşmeyle ilgili uzman kuruluşlar Çaycuma’ya inceleme gezilerine geliyor. Hepsi de beğenilerini ifade ederek buradan ayrılıyor, bu da bizi mutlu ediyor. İnanır mısınız, en çok teşekkürü de yurtdışından gelen gurbetçi vatandaşlarımızdan alıyorum. Onların kendilerine utanç veren görüntüleri ortadan kaldırdığımız, Çaycuma’ya bir Avrupa kenti görünümü kazandırdığımız için müteşekkir olduklarını ifade etmesi, bizi daha iyi işler yapmamız, daha çok çalışmamız için motive ediyor.

 

Hiç eleştiri olmuyor mu peki?

Oluyor elbette. Bunları dikkatle ele alıyoruz. Samimi eleştirilerden dersler çıkarıp gereğini yapmaya çalışıyoruz. Kabul etmek gerekiyor ki, bu şekildeki köklü dönüşümler, her yerde sancı yaratıyor. Bazı insanlar uyum sağlamakta zorlanıyor. Alıştıkları düzen bir anda değişince ezberleri bozuluyor. Biz bu vatandaşlarımıza dilimiz döndüğünce yapılanları ve olası sonuçlarını anlatıyoruz. Birçoğu da, bir müddet sonra zaten ikna oluyor, çünkü ortaya çıkan sonuç onları memnun ediyor. Ama belli çevreler var ki, resmen kışkırtıcılık yapıyor. Görüş bildirerek katılmak, paydaş olup çözümün parçası olmak yerine engellemeye çalışıyor. En önemlisi de yalan yanlış bilgiler yayarak yapılanlara gölge düşürmek istiyor. Beceremiyorlar tabii, vatandaşlarımız oyunu bozuyor. Büyük bir mutlulukla ifade ediyorum ki, Çaycuma halkı çok bilinçli. Zaten bu radikal değişimi onların desteği olmadan başarmamız mümkün değildi. Bu nedenle değişimin gerçek mimarı olan Çaycumalılara ne kadar teşekkür etsem az.

 

İlk soruya verdiğiniz yanıttaki “Kentin sorunlarına bulduğumuz akılcı çözümler” sözünüzün altını çizdim. Zonguldak’ta bir soruna çözüm bulmak neredeyse mümkün değil. Aksine düğüm üzerine kördüğüm atılıyor. Siz nasıl başarıyorsunuz bunu?

Çözülmezmiş gibi görünen, önümüzde aşılmaz bir dağ gibi duran sorunları çözmek, aslında, çok kolay. Yöntemim belli. Öncelikle Çaycuma’yı ve Çaycumalıları seviyorum. Çaycuma’nın sorunlarını iyi biliyorum. İnsanımızın, en az çağdaş dünyanın insanları kadar iyi yaşamaya hakkı olduğunu düşünüyorum. Dünyanın çağdaş ülkelerinde aynı sorun nasıl çözülmüş ona bakıyorum. Bir de yasaları herkese eşit olarak uygulayıp ilgili çevrelerin fikrini de alınca, çözüm kendiliğinden geliyor. Böyle davrandığınız zaman bulduğunuz çözüm mutlaka insan odaklı oluyor. Bireysel çıkarı değil toplumsal faydayı temel alıyor. Çağdaş kentçilik kurallarına mutlaka uyum sağlıyor. Ben her şeyi toplumun çıkarına yaptığım, hep toplumsal faydayı öne çıkardığım için en radikal kararları bile büyük bir gönül huzuruyla alıyor, karalılıkla uyguluyorum. Sonuç olarak da ortaya güzel şeyler çıkıyor. Yaşadığı çevreyi sevmeyen, insanını tanımayan, sorunlarını bilmeyen, kararlı olmayan yöneticiler kalıcı çözüm üretemez. Buldukları çözümden sürekli şüphe duydukları için kararlı duruş sergilemeleri de beklenemez.

 

Kamuoyunda gerçekten çok merak edilen bir konu var. Bülent Kantarcı Çaycuma’yı şantiyeye çevirdi, durmadan yeni projeler üretiyor, Çaycuma’nın çehresini değiştiren işleri büyük bir hızla yapıyor. Herkesin aklına takılan şu: Kantarcı parayı nerden buluyor? Doğrusu ben de merak ediyorum. Nedir bu işin sırrı?

Bunun sırrı da çok basit: Basiretli ve akılcı olmak. Bakın ben uzun yıllar özel sektörde çalıştım. Takdir edersiniz ki, verimli ve etkin çalışmayı, kaynakları düzgün kullanmayı bilmeyenler orada ayakta duramaz. Uzun yıllar sektörde kalıp önemli işlere imza attığıma göre, bunun sırrına erdim demektir. Belediyemizin gerçekten iyi bir ekibi var. Onlar da kendilerini bu ilkeler ışığında adeta resetlediler. Çaycuma Belediyesinde savurganlık yok. Kaynak israfı yok. Minimum kaynakla maksimum fayda elde etmenin arayışı var. Verimlilik ve etkinlik esas. Bu anlayışla hareket ederek mal ve hizmet alımlarında kılı kırk yaran bir titizlikle davranıp, kaynakların çarçur olmasını önlüyoruz. Alacaklarımızı sıkı takip ediyoruz. Personelimiz, bu konuda, belki de çalışma hayatlarının en kolay dönemini yaşıyor, Çaycuma Belediyesinde kimseye ayrıcalık tanınmıyor çünkü. Arkadaşlarımız bu yüzden kimseye boyun eğmek zorunda da kalmıyor. Öte yandan çalışma sistemimizi maliyetleri en aza indirecek şekilde oluşturduk. Birçok işi kendi personelimizle yapıyoruz. Kent mobilyalarımızı kendimiz üretiyoruz. Böylece hizmetlerimiz çok daha kaliteli işçilikle, neredeyse yarı fiyatına mal olurken, istihdam da yaratıyoruz. Bu anlayıştan hiç ödün vermedik, böylece, bütçemizi üç yılda yüzde 220 büyüttük. Öz kaynak gelirlerimizin bütçe içindeki payı arttı. Türkiye’nin mali yapısı en düzgün belediyelerden biri olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Dönem içinde cari ödemelerimizi hiç aksatmadığımız gibi geçmişten gelen SGK primi ve vergi borçlarını da yapılandırdık. Onları da hiç aksatmadan ödüyoruz. Bir de, hiç payımız olmadığı halde, köprü faciasında yaşamını kaybeden vatandaşlarımızın tazminat yükü de omuzlarımıza bindi. Çok şükür onu da hiç sektirmeden ödüyoruz. Hiçbir çalışanımızın maaş alacağı yok. Açık söyleyeyim akılcı davranan, kaynaklarını doğru yönetmeyi bilen yerel yönetimler için para yok diye bir şey yok.

 

“Öz kaynaklarımızın bütçe içindeki payı büyüyor” dediniz? Bunu İller Bankasından gelen paylarınızın azaltıldığı şeklinde yorumlayabilir miyiz?

Hayır. İller Bankasından gelen paylarımızda bir azalma söz konusu değil. Yasa gereği olması gereken rakam neyse o bütçemize aktarılıyor. Ama diğer yanda biz başka bir şey yaptık, hem gelirlerimizi çeşitlendirdik, hem de tahsilat oranını artırdık. Önceden mükelleflere tahakkuk ettirilen vergi ve diğer borçlar kâğıt üzerinde alacak olarak kalırken, biz sıkı takibini yapıp tahsilatını gerçekleştirerek bütçemizin içindeki öz kaynak payını büyüttük.

 

Çaycuma Belediyesinin merkezi idareden bir şikâyeti yok diyebilir miyiz o halde?

Ben zaten şikâyet eden bir yönetici değilim. Ya da şöyle söyleyeyim şikâyetlerin arkasına gizlenecek, mazeret üretip başarısızlığa kılıf bulacak bir insan değilim. Hayatım boyunca da hiç olmadım. Türkiye’nin siyasal yapısı belli. İktidarın muhalefetle ilişkilerinin gerginlikler, kamplaşmalar üzerine kurduğunu bundan beslendiğini hepimiz biliyoruz. Bunu bilerek muhalefet partisinden aday oldum, seçildim. Vaatlerim var, Çaycuma’nın ihtiyaçları var. Bunları yapmak zorundayım. Hükümetin bize sıcak bakmadığı, dosyalarımızın bakanlıkların tozlu raflarında bekletildiği de doğrudur. Mesela mali yapımızın düzgün olması nedeniyle İller Bankasındaki kredibilitemiz çok yükseldi. Bütçemizin büyümesi ve ödemelerimizin düzgün yapılması nedeniyle borçlanma katsayımız arttı. Buna rağmen, belediye kompleksimizin dış cephe işleri ve iç düzenlemesi için İller Bankasından istediğimiz kredi her şeyi tamam olduğu halde, bakanın son imzayı atmaması nedeniyle verilmedi. Biz de mecburen bir özel bankadan kredi almak zorunda kaldık. İşi öyle tamamlayacağız. Mazeretin arkasına sığınıp hizmetin gecikmesine izin vermeyeceğiz ama gereksiz yere fazla ödediğimiz faiz için üzüldüğüm de bir gerçek. Ama ben bunun kavgasını yapıp gereksiz enerji tüketmek yerine önüme bakıp, yaratıcı çözümlerle işlerimizi yürütmeye çalışıyorum.

 

Diğer siyasetçilerden farklı olarak sosyal medyada çok aktifsiniz. İnsanlarla o mecrada birebir temasa girmekten çekinmiyorsunuz.  Sosyal medya ile bağınızı anlatır mısınız?

Günümüz dünyasında internetin rolü yadsınmaz. Bir iletişim aracı olmanın yanı sıra bilgiye ulaşmanın da en kolay yolu internet. Ben her iki amaçla da, aktif olarak kullanıyorum. Sosyal medya benim adeta soluk borum gibi. Vatandaşlarımızla doğrudan temas kurup, ulaşmamın mümkün olmadığı pek çok yer ve olaydan sosyal medya aracılığıyla bilgi alıyorum. Mesajlarımı da en hızlı bir şekilde binlerce vatandaşıma ulaştırabiliyorum. Herkesin sorularına yanıt veriyor, kimi zaman fikri tartışmalara giriyorum. Açık tartışmaya başkaları da katılınca bazen ortaya çok değerli fikirler çıkıyor. Bu doğrudan ilişki beni çok besliyor, çok şey öğreniyorum. Şayet haddini aşan, üslubunu bozan olursa, listemden silip engelliyorum. Bu sayede hizmetlerimizin hızı ve kalitesi de arttı. Ben sosyal medyadan çok memnunum. Oradaki varlığımı aynı şekilde sürdürmeye de kararlıyım.

 

Referandum süreciyle adalet yürüyüşünde profil fotoğraflarınızla bile doğrudan mesaj vermeye özen gösterdiğinize göre siyasete alıştınız galiba?

Öteden beri siyasetten uzak durmaya özen gösterdim. Türkiye’de siyasetin zemini yok. Partilerin iç hayatı demokratik değil. Adaylık teklifi gelince uzun süre düşünmemim en önemli nedenlerinden biri de bu zaten. Baskılara daha fazla dayanamadım, adeta bir askerlik görevi olarak kabul ettim. Düşünüyorum da, iyi de oldu. Çaycuma’da güzel işlere imza attık. Burada işler güzel gidiyor ama ülkemizin zor günlerin içinden geçtiği bir gerçek. Tarihsel boyutlu pek çok siyasal gelişme yaşanırken ülkemizin geleceği şekilleniyor. Geldiğimiz noktanın özeti bence şu: Ya çağdaş dünyada onurumuzla yerimizi alacağız ya da üçüncü dünya ülkesi olarak çıkmaz yollarda sürükleneceğiz. Tercihim çok açık çağdaş dünyadan yana ve gerçekten özgür, gerçekten adil ve demokratik bir Türkiye istiyorum. Böyle bir ülkeyi kurmanın, bizim neslin gelecek kuşaklara bir borcu olduğunu düşünüyorum. Bu nedenlerle tarihsel kırılma noktası olarak gördüğüm referandum sürecinde aktif olarak yer aldım. Adalet yürüyüşünde sayın genel başkanımızın performansını, toplumun her kesimini kucaklayan dilini, geliştirdiği politikaları çok önemli gördüğüm için de kayıtsız şartsız destek verdim. Adalete susadığı için Ankara’dan İstanbul’a yürüyüp, Maltepe meydanına akan milyonlardan biri olmak yaşamımın en değerli işlerinden biri oldu.

 

Herkesin çok konuştuğu bir başka soruyu sormak istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan Zonguldak’ın da içinde olduğu bazı illerin büyükşehir statüsüne geçirileceğinin sinyalini verdi. Bu da siyasi kulisleri hızlandırdı. Şayet Zonguldak büyükşehir olursa CHP’nin olası başkan adayları arasında ismi en çok zikredilenlerden birisiniz? Ne diyorsunuz bu konuda?

Bunları konuşmak için henüz çok erken. Ben şu anda tümüyle Çaycuma’ya ve onun sorunlarına kilitlenmiş durumdayım. Vaatlerimin çok büyük bölümünü yerine getirmiş olsam da, önümüzde, daha yapılması gereken çok iş var. Kalan iki yıllık zamanı da hizmetle dolu dolu geçirmek istiyorum. Şunu da belirtmeden geçmek istemem. Şayet büyükşehir statüsüne geçilirse belde belediyeleri tümden kapanacak.  İlçe belediyelerininse hem yetkilerinde hem gelirlerinde büyük kayıplar olacak. Kuruluş aşaması başta olmak üzere hizmetleri planlayıp, koordineli şekilde yürütmenin zorluklarını düşünürsek, ilçeleri büyük sıkıntıların beklediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kendini iyi hazırlamış, ilçeler arasında adil davranacak bir başkan bu sıkıntıları azaltabilir. Rahmetli Demirel’in “Siyasette 24 saat uzun zamandır” diye bir sözü var. Seçim zamanına epey vakit var. Derelerin altından daha çok sular akar. Ben hizmet odaklı bir insanım. Hizmeti ibadet sayarım. Vatandaşlarımız beni nerede görmek isterse orada görev yapmaya da gerek bilgi, gerek donanım, gerek deneyim ve gerekse de sağlık olarak hazırım.

 

Babanızın Adalet Partili kimliği, sizin siyasetten uzak kalmanız, CHP’ye adaylık sürecinde üye olmanız, parti içinde size karşı olan çevrelerce eleştiri konusu yapılıyor. Aynı çevreler mücadele içinden gelen bir CHP’li olmadığınız yönünde kimi bilgileri yayıyor. Bunlar bizim de kulağımıza geliyor. Bu konuda neler demek istersiniz?

Bundan hangi çevreleri kast ediyorsunuz bilmiyorum ama siyasetten neden uzak kaldığımı yukarıda açıklamaya çalıştım. Ayrıntısına girmeme gerek yok yaşadığım bazı olaylar da bunu çok haklı çıkardı zaten. CHP üyesi olmadım ama yaşamımın her döneminde, kendimi, CHP tabanının sahip olduğu değerler içinde ifade ettim. Çağdaşlık, Atatürk sevgisi ve laik devlete olan inanç en önemli ilkelerim oldu. Bilimin, sanatın, kültürün dünyayı en çok geliştiren kavramlar olduğuna adeta iman ettim. Kendisi de okuyan yazan bir insan olarak entelektüel zekâya, bilgiye, sanatsal yaratıya hep saygı duydum. Kültür, sanat, bilim çevreleriyle ilişki içinde olmayı önemsedim. Belediye olarak yaptıklarımız ortada. Çaycuma Belediyesinin sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerini verdiğini biz değil, bizzat ilgili çevreler söylüyor. Kimseye de bir şey kanıtlamak gibi bir ihtiyacım olmadığı için kimseyle polemiğe girmek istemem. İnsanların başkaları hakkında karar verirken lafa değil icraata, kimin nasıl yaşayıp nasıl bir duruş sergilediğine bakarak karar vereceğini inanıyorum. Onun için de son derece rahatım. CHP’lilik orada burada kulis yapıp, birilerinin arkasından oyun çevirmekle olmaz, topluma hizmet etmekle, insanlara partiyi politikalarını anlatmakla ve parti disiplini içinde hareket etmekle olur. Ben bunları fazlasıyla yerine getiriyorum.

 

Kamuoyunun merak ettiği sorulara açıklıkla yanıt verdiniz. Son olarak tamamlamak istediğiniz bir şey varsa onları da söylemenizi isterim.

Şöyle bitirelim. Çaycuma güzelleşiyor, Çaycuma değişiyor, yaşam kalitesi günden güne artıyor. İnsanların yaşamlarının kalan bölümlerini sürdürmek için tercih edebileceği bir yer haline dönüşüyor. Bunu çok önemsiyorum, çünkü üniversitemizin yaptığı göç anketinde, insanlarımızın ekonomik nedenlerden daha çok kentsel yaşam kalitesinin düşüklüğünden dolayı Zonguldak’ı terk ettiği ortaya çıktı. Bunda yerel yönetimlerin çok payı var. Biz Çaycuma’yı çağdaş bir kent yapıp herkesin içinde yaşamaktan mutlu olacağı bir kenti inşa ederek göçü tersine çevirmeye çalışıyoruz. Epey de yol aldık. Herkesin bu duyguyla çalışması gerektiğini düşünüyorum.

 

Sayın Kantarcı çok teşekkür ederiz.

Bana bu fırsatı verdiğiniz için esas ben teşekkür ederim. Cesur, tarafsız gazetecilik yapan Halkın Sesi’ni önemsiyorum. Zonguldak’ın bu sese ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ancak benim de sizden talebim var. Her açıdan daha doyurucu, daha güçlü, kentsel meseleleri daha derinlemesine araştıran, teknik kapasitesi daha yüksek bir gazete istiyorum sizden. Bunun kente, buradaki yapılan tartışmalara çok katkısı olacak. Kaliteyi her alanda artırmamız lazım. Basın bir kentin aynasıdır, tüm gazeteci arkadaşlarıma o aynaya sık sık bakmalarını öneriyorum.