Zonguldak halkının merakla beklediği ve 2014 yılında temeli atılarak inşaatı başlayan Kiler GYO ve Canerler Group’un ortak projesi Westa Mall alışveriş merkezi ve Westa Life konutları kapılarını ilk kez Halkın Sesi’ne açtı. Proje koordinatörü İnşaat Mühendisi Seyfettin Bal, 2 buçuk yılda büyük bir bölümü tamamladıkları alışveriş merkezinin içinde 2 kat kapalı otoparkın yanı sıra 146 dükkan ve 72 konut yer alacağını söyledi. Alışverişin yanı sıra kentin kültürel faaliyetlerine de ev sahipliği yapacak olan Westa Mall Alışveriş Merkezi’nde 5 cep sinema salonu ve Türkiye’nin en büyük sinema perdesi (23 metre genişliğinde 13 metre boyunda) 1 dev sinema salonu yapılacak. Projede, fastfood ve çocuk oyun alanları ile teras katta bir de restaurant da olacak.

750 KİŞİ İSTİHDAM EDİLECEK

Zonguldak halkının AVM ve konutlar ile ilgili merak ettiği soruları cevaplayan Bal, gazetemiz muhabiri Umut Erses’e yeni AVM’yi gezdirdi. 50 milyon dolara mal olan yatırımda şuan 314 kişinin istihdam edildiğini söyleyen Seyfettin Bal, alışveriş merkezi açıldığında direk olarak 750, tedarikçilerle birlikte de 5 bin kişiye istihdam olanağı sağlayacağını söyledi. Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakıldığında Zonguldak’a böyle bir yatırım yapılmasının büyük bir cesaret olduğunu da söyleyen Seyfettin Bal, “Zonguldak’ta artık zamanla bunun peşini getirecektir ve olduğu yerde saymayacaktır diye düşünüyorum” dedi.

Umut ERSES: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Seyfettin BAL: İnşaat mühendisiyim ve kısa bir zaman Zonguldak’taki bu inşaattan hemen önce emekli oldum. Bu güne kadar Türkiye’nin bütün kritik bölgelerinde görev yaptım. 8 yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştım. Daha önce Bursa’da Çalı Barajı’nı yaptım akabinde Bursa Büyükşehir Belediyesinde 8 yıllık bir görevim oldu o süreçte Bursa Şehirlerarası Otobüs Terminali, Bursa Uluslararası Fuar Alanı, Bursa Botanik Parkı, BESAŞ ilave ekmek fabrikası tesisleri ve Bursa’da son olarak uluslararası bir hal inşaatı yaptık.  İzmir- İstanbul yolu üzerinde 2008’den işletmede, Türkiye’de tek laboratuvarı olan bir hal kompleksi yaptık ve Avrupa’nın en iyi çelik ödülünü almış bir projeye imza attık. Emekli olduktan sonra yaptığım ilk projede Zonguldak’a nasip oldu.  Zonguldak emeklilik döneminde yaptığım en zor ve en güç bir proje. 2013 yılından bu yana ada bu projenin içinde görev alıyorum. Geldiğimiz noktada şehir merkezinde ve coğrafi açıdan en zor bölgede çalışmanın sonuca ermesinden dolayı büyük bir gurur duyuyorum. Fakat bu tek başına olmuyor. Ekip ve ekipmanlarla birlikte, Belediyenin, Valiliğin ve çevredeki komşuların katkısıyla birlikte bu işi bu noktaya getirebildik.

ERSES: Westa Life konutları ve Westa Mall AVM projesinde neler olacak?

BAL: 146 tane işyeri 72 tane konut olacak. 146 işyerinin içerisinde büyüyen ve küçülenler olacak ama o sayı Arta da bilir azala da bilir.

ERSES: Westa Mall AVM içinde neler yer alacak?

BAL: İçeride öncelikle 2 katlı bir otoparkımız olacak. Zemin katta ve Bodrum 1’de, 1 ve 2’nci katta AVM işyerleri olacak. En üst katta da fastfood, sinema ve çocuk oyun alanları olacak. Ondan sonra teras katımız var ve orada bir restaurant yapılacak. Sonrasında da 8 katlı konutlarımız bulunuyoruz. AVM içerisinde tabi yönetim şirketinin süreç içinde yapacağı bazı aktivasyonlar olabilir. İşyerlerinde bazı tadilatlar yapılabilir ve onların bazılarını sosyal aktivitelere ayırabilir. Dediğim gibi o tamamen işletme yönetiminin yapacağı uygulamalardır. Bizim projemizde toplamda 146 dükkan yapılacaktır.

ERSES: Peki Westa Life konutları hakkında biraz bilgi verir misiniz?

BAL: Burada 3-4 tip 1+1 konut var. Normalde 62 tane 1+1, 10 tane de 2+1 ve 3+1 dairemiz var. Toplamda 72 daire yapıldı. Evden eve internet sistemi, fiber optik kablolar, jeneratörü, asansörü, yangın holleri ve yangın merdivenleri, kombi kazan dairesi ile ısıtma sistemi olan, dışı tamamen ısı yalıtımlı tam teşekküllü bir bina olacak. Biz burada tüm bilgi ve birikimimizin en iyisini uygulamaya çalıştık. Statik açıdan yaptığımız binanın oldukça sağlam olduğuna inanıyoruz. Gösterdiğimiz teknik şartların uygulanması ve dolayısıyla statik açıdan yapımızın güçlü olduğuna inanıyoruz.

ERSES: Toplamda burada ya ne kadarlık bir yatırım yapıldı. Şuanda kente nasıl bir katkıda bulunuyor?

BAL: Burada şuan 50 milyon dolarlık bir yatırım var ve bakın bu yatırımın tamamı İstanbul Ankara’ya gitmiyor. Betonu buradan alıyoruz, hafriyatı buradan, işçiyi buradan buluyoruz. Bu rakamın yüzde 80’i Zonguldak’ta kaldı. Şuanda inşaat sürecinde 314 kişi bir fiil çalıştı. Genelde 2 vardiya çalıştık. Burada 146 iş yeri var ve hepsi 5 kişi çalıştırsa 750 kişiye yakın direk istihdam sağlar. Birde bunun alt kuruluşlarını ve tedarikçilerini de düşünürseniz burası yaklaşık 5bin kişiye istihdam anlamında hitap eder diye düşünüyorum.

 

ERSES: İnşaat başlaması ve sonrasındaki süreçte bölgedeki konutlardan yana sıkıntılar yaşandı mı? Bölgedeki halk projeyi nasıl buluyor?

BAL: Burada biz en başta zemin iyileştirme çalışmaları yaptık. O sırada 600 bara yakın çimento enjeksiyonu yapıldı. Sonrasında angrenaj ve gergilerin yapılması için gerektiği zaman kompresörle ve darbeli matkapla delme işlemleri yapıldı. O sırada titreşimin etkisiyle bir takım evlerde ufak tefek sıkıntılar yaşandı. Zemin hareketleri yaşandı. Yeraltı suyunun hareketi hızlandı ve bundan dolayı yandaki evlerde sıkıntılar yaşandı. Bakıldığında yandaki evler aman aman yapılmış evler değildi. En genç ev 15-20 yıllık evlerdi. O evler basınç etkisiyle kısmen sorun yaşandı. Biz başladığımız günden itibaren bölgedeki tüm evlerle diyalog halinde, onların günlük fonksiyonlarını engellemeyecek şekilde gerekli tedbirleri aldık. Üst yolda angrenajlar yapılırken itfaiyeden destek aldık ve yangın sitemi kurduk. 24 saat ambulans bulundurduk. İçme suyu hatlarını deplase ettik ve kesinti olduğunda belediye ile işbirliği içerisinde hemen ilave hatlar tesis ettik. O an insanların taleplerini karşıladık ve halen daha karşılamaya devam ediyoruz. Yani halkımızın mağdur olmaması için elimizden geleni yaptık. Bu anlamda önceki ve şimdiki muhtarımızla katkı halinde, onlarla istişare ederek onların zaman zaman sakinlerle ilgili şikayetlerini değerlendirerek hiç kimseyi mağdur etmeden bu noktaya gelmeye çalıştık. Zaman zaman şikayetler pik noktaya ulaştı o ulaşan noktalarda da bizim acil mücadelelerimizle insanların gönlünü alarak, insanları tepmeden işi tamamladık. Bu süreçte gece çalışmalarımız oldu, belediyeden aldığımız izinleri biraz zorlayarak, Emniyet Müdürlüğü’nden takviye alarak, onların görevlendirdiği polisler nezaretinde çalışmalarımızı tamamladık. Bu konuda hepsine çok teşekkür ediyorum. Bu Zonguldak için büyük bir katma değerdir. Burada çalışacak olan insanlar, buranın ruhsat harcından işletmeye kadar yapılacak olan katkı payı kesinlikle hiçbir şekilde azımsanamaz. Ben açıkçası patronlarıma da çok teşekkür ediyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakıldığında Zonguldak’a böyle bir yatırım yapılması büyük bir cesaret. Zonguldak’ta artık zamanla bunun peşini getirecektir ve olduğu yerde saymayacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda bürokratların katkılarını görüyoruz. Onlarda büyük çaba içerisinde. İnanıyorum ki 3-5 sene içinde Zonguldak kabuğunu kıracaktır.

ERSES: Bursa gibi bir şehirden buraya geldiğiniz ve Zonguldak esnafının size yaklaşımı nasıl oldu?

BAL: Zonguldak esnafı baştan sona hepsi çok değerli ve kaliteli insanlar. Hepsi de bana artı değer katmıştır. Caddenin bir ucundan bir sonuna kadar müthiş bir motivasyon sağladılar. Hepsinin bu işle ilgili benim enerjimi en üst sevide tutma gayretleri kaçınılmazdı. Zonguldak halkıda aynı şekilde. Her yerde iyinin olduğu gibi zaman zaman kötülerde çıkıyor ama o insanlar o kadar çok iyinin arasında eriyip gidiyor. Benim yakın arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla bölgedeki insanlar satacakları evleri satmamış ve şimdi bize benim evimin değerini 3’e 4’e katladınız diyorlar. Bu çevrede artık satılık ev olmadığını da görüyoruz.

 

ERSES: İnsanlar burada sıkılıyor ama Büyükşehir’den gelen insanlarda burayı çok seviyor bunlardan biri de siz misiniz?

BAL: Rahmetli Ecevit’in köy-kent projesi dediği bir düzeni burada görüyorsunuz. Burada köy yaşantısını da yakalamak mümkün, şehir yaşantısını da. Zaten Zonguldak, Karadeniz bölgesinde olması nedeniyle doğal güzellikleri falan kaçınılmaz durumda. Birde burada istediğiniz her şeyi bulabiliyorsunuz. İnsanlar kaliteden biraz şikayetçi burada ama Zonguldak’ta en üst kalitede var, en kötü kalitede var. Birde her şey burada elinizin altında istediğiniz her yere 10-15 dakika içerisinde ulaşabiliyorsunuz. Fazla uzaklaşmaya da gerek kalmıyor. Hep yukarı bakarsanız hayat çekilmez olur. Birazda aşağılara bakmak lazım. O zaman hayatın tadına doyum olmaz. İnsanlardaki mutluluğu görmek lazım. O mutluluğu göremezseniz ilerleyemezsiniz.

ERSES: Zonguldak’a gelen işadamları genelde çok büyük sıkıntılar çektiklerini dile getiriyorlar. Özellikle altyapı konusunda burası yapılırken de sıkıntılar çekildi mi?

BAL: Zonguldak’ın zaten en büyük problemi bence o. Çevre faktörü Zonguldak’ta son derece etkili. Yabancı gelen müteahhitti veya işvereni kabullenme anlamında biraz sıkıntı var. Çünkü Zonguldak kapalı bir kutu olmuş. Dışarıya fazla açılmak istemiyor. Dışarıdan geleni de çok fazla kabul etmek istemiyor. Dolayısıyla burada iş yapmak gerçekten çok zor. Ben 2012’de savaşın bağladığı dönemde Tigem’de çok rahat iş yaptım ama 2013-2014 yılında Zonguldak’ta işe başlarken hayatımın en zor dönemlerini yaşadım. Aslında zorluk diye bir şey yok ama insanların kabullenememe ve olduğu gibi olmayı sevmelerinden kaynaklanan sıkıntılar yaşadık. Yani mevcudu korumak işin en kolayı ama atılım yapmak, adım atmak o biraz cesaret istiyor. Çünkü adım attığınızda geri adım atmamak gerekiyor ve oda sürükleyici bir faktör oluyor. Önüne çıkan engelleri bir bir aşmak durumunda kalıyorsunuz. Her projede engel oluyor ama Zonguldak’ta yaşadığımız engeller biraz sınırların dışında diyebiliriz.

ERSES: Bürokrasiden yana ne kadar sıkıntılar çekildi?

BAL: Bu Zonguldak’ın değil tüm Türkiye’nin sorunu. Bürokratik nizamnameler var ve onlara bürokratlar uymak zorunda. Uymadığı zaman kendisi hakkında işlem yapılıyor. Bu yüzden buraya gelen arkadaşlar o kanunlara göre tertip ve tedbirlerini alacaklar. Ben geldiğim dakika içme suyu bağlantısı için müracaat ettiğimde belediyedeki arkadaşların hepsi şaşırmıştı. İlk defa biz böyle bir şeyle karşılaşıyoruz dediler. ‘Bizim buradaki arkadaşlar kaçak göçek bağlantıyı yapıyorlar ve işlerine bakıyorlar. Sen daha kazma vurmadan su aboneliğiyle uğraşıyorsun’ dediler. Bizim için inşaatlarda önce su ve elektrik önemlidir. Buraya insan gelecek ve bunun içinde ihtiyaçları karşılamak zorundasınız. Onlar olmadan insan, insan olmadan inşaat olmaz. Geçmişten bugüne kadar edindiğimiz bilgi bu. Dışarıdan gelen müteahhitlerin yaptığı uygulamalarda bunlar. Mesela belediyeyle ilk karşılaşmamız oydu. Bunun içinde bürokrasi sana ruhsatını, kimliğini, vekaletnameni, şirket kuruluş belgesi falan derken birçok evrak isteniyor. Bunu da kanun söylüyor. Bunlardan biri olmayınca olmuyor. Onun içinde süreç ister istemez uzuyor. Sen kanunun olduğunu biliyorsan, gerekli maddeleri de biliyorsan kimse seni idare etmez. O evraklar tamamlanacak. Ben 8 yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmış olmam burada bize artı kazandırdı. Ben taleplerin ne olacağını bildiğim için hepsini hazırlamıştım ve bürokraside bu sebepten dolayı fazla zorlanmadım. Yani ne istediklerini ister istemez kestiriyordum. Masanın 2 tarafında da çalıştığım için çok zorluk çekmedim. Neticede illa eksik evrakla da olsa buraya yardımcı olacaklardı.

ERSES: Bu projenin bitimine çok az bir süre kaldı. Burası tamamlandıktan sonrasında ne yapmayı planlıyorsunuz?

BAL: Bundan sonra bu işi hobi olarak yapmak istiyorum. Çünkü Türkiye’de inşaat yapmak çok zor. Çünkü ara kademe yok. Ya mühendis var ya işçi var. Ara kademe olmadığı ve işçimiz de eğitimsiz olduğu için sorunlar yaşanıyor. İş güvenliği yasaları tedbirleri esasen tüm inşaattaki çalışanların nasıl hareket etmesi gerektiğini söylüyor ama uygulama sırasında elemanlarımızın eğitimsiz olması, taşeronların olsa da olur şeklindeki tutumları ve benim işten çıkarttığın taşeronun başka bir yerde hemen iş bulabiliyor olması bu çalışmaların tam teşekküllü uygulanmasına engel teşkil ediyor. Yani ben misal burada iş güvenliği kurallarına uymadı diye bir elemanı çıkarttığım zaman hemen akabinde karşıdaki bir şantiye de bu taşeron iş bulabiliyor. Hâlbuki o sistemi öyle bir işler hale getirmesi lazım ki taşerona en son yaptığı işi sorup, oranın müdürüyle iletişim sağlanıp referans alınabilse yapılan işlerin kalitesi çok yükselir. İşçinin sağlığı da elden gidiyor. Ben hiçbir işveren veya şantiye şefinin bir işçinin bir kılına zarar gelmesini istediğini düşünmüyorum. Bizim bu inşaatımızda da bir tane ölümlü kazamız oldu. Allah rahmet eylesin. Elimizde resimleri var. Adamcağız emniyet kemerini çıkartmış. Verdiğimiz emniyet kemerini işçiler çıkartıyorlar. Her işçinin başına 1 tane de iş güvenliği uzmanı koyamıyorsunuz. Son sökeceği parçayı ilk önce söküyor arkadaşlarımız. Hâlbuki o insan eğitimli ve bilinçli olsa o tür hataya düşmeyecek.

ERSES: Ülke geneline bir ara eleman sıkıntısı var. Bunu bu inşaat sürecinde de yaşadınız mı?

BAL: Bunun en bariz örneği operatör bulamıyorsunuz. Bulduğunuz adamla idare etmek zorunda kalıyorsunuz. Bizim gençlik yıllarımızda bir operatörün yanında en az 1 tane de yağcı olurdu. O yağcı zaman zaman o makinayı kullanarak ustasından öğrendiğini uygulayarak eğitilirdi. Sanatı sahada öğrenirdi. Yetişirken de işin erbabı olarak yetişirdi. Hata yaptığı zaman ustasından yeri geldiğinde dayakta yerdi ama zehir gibi olur ve işin ustası olurdu. Şimdiki operatörler altından gelen kimseyi yetiştirmiyorlar. Adam orada görme duyma bilgilerle ben operatörüm diye çıkıyor. Makine arıza yaptığında nasıl tamir edileceğini, makinanın neresi yağlaması gerektiğini bilmez, makinenin hangi noktada nasıl kullanılacağını bilmiyor.  O zaman da iş kazaları kaçınılmaz oluyor. Bu konuda en büyük şey Vehbi Koç ve Sabancı’nın ara eleman yetiştirme konusuydu. 28 Şubat kararlarının Türkiye’ye verdiği en büyük zararın başında sanat okullarının katsayı uygulamasıyla tarihten silinmiş olmasıdır. Eğer orada bir katsayı uygulaması olmamış olsaydı insanlar oradan kısa yoldan meslek sahibi olur ve yetişmiş olurdu. 

ERSES: Son olarak söylemek istediğiniz neler var?

BAL: Öncelikle dışarıdan gelen insanlara karşı buranın halkının yaklaşımı gayet güzel. Yeniliklere açık olmak lazım. Gelen herkese yardımcı olmak lazım. O insanın kimliği, kişiliği, hangi halk topluluğuna bağlı olduğundan ziyade Zonguldak’a yapacaklarını değerlendirmek lazım. Eğer yapılacak olan Zonguldak’a bir katkı sağlayacaksa el birliğiyle onun elinden tutmak lazım diye düşünüyorum. Birlik beraberlik içerisinde hedefe doğru yürümek için insanlara yardım etmek lazım. Burada ben bunu da gözlemliyorum. Birde burada küçük bir il olması nedeniyle en büyük handikap ilgili ilgisiz herkes birilerinin hakkında başka birinin hakkında yorum yapıyor. Bu insan olmanın kaçınılmaz gerçeği ama bence onu yapmamak lazım. Herkes kendi işine bakması lazım. Bilmediği konularda da biliyormuş gibi ahkam kesmemek lazım. Dolu bardak hiçbir zaman daha fazlasını almaz. Ben her şeyi biliyorum en bilgili benim derseniz hiç katkı sağlayamazsınız. Kendinizin yarım olduğunu düşünürseniz sürekli bilginize bilgi katarsınız. Şurada bir tane lastikçi vardı. O çocuk ben buradaki yolu kapatmam nedeniyle işi sekteye uğradı. Geldi bana, ‘işimi sekteye uğrattınız ben ne yapabilirim’ dedi. O arkadaşı yok sağmadık. Kamyon lastiği yapabilir misin diye sorduk ‘hayır’ dedi. Ne yapabileceğini düşünüyorduk. Kamp amirine ihtiyacımız vardı. Kendisine gel burada kamp amirliği yap dedik. ‘Abi ben nasıl yaparım’ dedi. Gelen giden işçileri takip edeceksin, baret takıyor mu?, Emniyet kemeri takıyor mu? ona bakacaksın birde benim söylediğim kamyon ve malzeme sevkiyatını takip edeceksin dedim.  O arkadaşın hiçbir eğitimi yoktu, ilkokul mezunuydu ama baktık ki çocuk hep üstüne koymuş. Şimdi açık söylüyorum bundan sonraki projelerde kendisini yanımda getirmek istiyorum. Hatta şöyle bir şey var birçok mühendisten daha iyi iş takibi yapıyor. Zonguldak halkı böyle bir halk. Lastikçilikten inşaatçılığa geçti. Müteahhit arkadaşlar ben gittiğimde kendisini yanına almayı düşünüyor. Zonguldak öğrenmeye susamış insanlarla dolu ve yeter ki bu insanlara doğru şeyleri verin. Zonguldak halkı böyle bir halk. Yoksa ben Zonguldak’ı çok seviyorum. İlk geldiğimde biraz rahatsız oluyordum ama şimdi baktığımızda gidiyorum diye üzülüyorum bile. Burada çok değerli insanlara sahip olduk ve ayrılmak açıkçası zor olacaktır.