“KARAELMAS” İSMİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

 

 Doğu Karaoğuz

 

     Zonguldak kentinde yaşayan iki simge isim vardır: “Karaelmas” ve “Uzun Mehmet”. Şehrin sokaklarında, caddelerinde, parklarında, her yerinde bu isimlere rastlarsınız. Dükkânların, alış-veriş merkezlerinin, resmî ve de özel çeşitli kurumların birçoğu bu isimleri taşır, şehrin meydanlarında bu isimleri yücelten anıtları görürsünüz.

     “Halkın Sesi” gazetesinin 30 Nisan 2016 tarihli sayısında yayınlanan, “Karaelmas Diyarında Bir Efsane: Uzun Mehmet” başlıklı  yazımla Uzun Mehmet konusuna değinmiştim. Peki, “Karaelmas” ismi nereden geliyordu? Bu yazımda sizlere onu anlatmaya çalışacağım:

     “Karaelmas” adını ilk kullanan, yâni “Karaelmas”ın isim babası olan kişi, Zonguldak’ta ilk gazeteyi çıkartan, ilk dergileri ve kitapları yayınlayan ve 41 yıl kaldığı bu kentte kültür, sanat ve sosyal alanlarda birçok “ilk”e imza atan, gazeteci, yazar ve şair Tâhir Karauğuz’dur. Babam Karauğuz’un yaşam öyküsünü, 2011’de yayınlanan “Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür” başlıklı kitabımda anlatmıştım (Resim 1); dolayısıyla burada ayrıntılarına girmeyeceğim. Yalnız şunu belirtmeliyim: O bir sivil olduğu hâlde, gençliğinin 5.5 yılını asker olarak geçirdi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında asteğmen rütbesiyle 2.5 yıl bir Osmanlı subayı olarak, İstiklâl Savaşı yıllarında ise teğmen rütbesiyle 3 yıl  Kuvay-ı Milliyeci olarak. O, tüm ömrünü Kuvay-ı Milliye ruhuyla yaşadı, ben de kitabıma o adı verdim.

 

 

Resim 1: Tâhir Karauğuz’un Yaşam Öyküsü.

     Tâhir Karauğuz (1898-1982), bir Safranboluludur. Aile adı “Karakullukçuoğlu” idi. “İptidai”yi (ilkokulu) ve “rüştiye”yi (ortaokulu) orada okudu. Dayısı Maksut (Çivi) Bey Safranbolu’nun saygın kişilerindendi. Çok küçük yaşta annesini kaybeden Tâhir’in yetişmesinde ve ondaki millî duyguların gelişmesinde büyük katkısı oldu. Tâhir, şair ruhlu bir çocuktu. Öyle ki, milliyetçilik, vatan sevgisi gibi kavramlar benliğinde oluşup, şair ruhuyla biraraya geldiğinde, şiirler yazmaya başladı: Vatan şiirleri…

     Rüştiyeyi bitirdiğinde, dayısının gayretiyle “Kastamonu Mekteb-i Sultânisi”ne (Lisesi’ne) yatılı olarak gönderildi. 1882 yılında kurulan bu lise, Anadolu’da açılan ilk lise unvânını taşır.  O yılların Kastamonu Sultânisi, bugünlerin üniversiteleri gibi, hatta onlardan da üst düzeyde sayılabilecek bir okuldu. Çünkü güçlü hocaları vardı. Hoca Rıza, Ahmet Talât (Onay), İsmail Hakkı (Uzunçarşılı),  Hasan Fehmi (Turgal), Râgıp Nurettin (Ege), Suat Hakkı (Soyer), İsmail Habib (Sevük) ve “Sakallı Celâl” adıyla bilinen Celâl (Yalınız) gibi değerli hocaların elinde, Tâhir, milliyetçi bir şair olarak yetişti. Lisede, dil bilgisini güçlendiren, sanat anlayışını geliştiren bu hocalarla karşılaşan Tâhir’in önünde artık yepyeni bir dünya açılıvermişti: Bu dünya, şiir ve yazım dünyasıydı.

     O artık okulda yapılan toplantılarda kürsüye çıkıp, şiirler okumakta, kendini göstermekteydi. Yıllar Balkan Savaşı yılları… Büyük bir coşkuyla söylediği milliyetçi şiirlerle kısa zamanda okulda sevilir, tanınır, hatta ona “Safranbolu’nun Tâhir’i, Kastamonu’nun şairi” diye isim bile takılır. İlk şiiri, Kastamonu’nun “Köroğlu” gazetesinde 12 Ekim 1913 tarihinde yayınlanır. 15 yaşındayken yazdığı “Donanmaya” adlı bu şiir şöyle başlamaktadır: “Donanmaya yardıma koş vatandaş / Halâ ders vermedi mi sana son savaş?” Bu şiir, daha sonra, İstanbul’da çıkan “Donanma” dergisinde de yayınlanır. Aynı süreç içinde, Köroğlu gazetesinde, genç Tâhir’in yazıları da yayınlanmaya başlar. Gazeteciliğe ilk adımı böyle atmıştır. İşte bu sıralarda, henüz daha lise öğrencisi iken, aklında, ilerde gazeteci olmak, gazete, dergi çıkarmak fikirleri oluşmaya başlar. Bu düşüncelerini anılarında şöyle anlatıyor:

     “Kastamonu Sultânisi’nin ilk sınıfında iken bir emelim vardı: Bütün Türkiye’ye seslenecek bir mecmua (dergi) çıkartmak. Özenişim şöyle başlar: ‘Elmas’ adını verdiğim bir dergi çıkartıyorum. Akşam vakitleri, okulun yatakhânesinde uzanıp yattığım zamanlar, bu derginin kadrosu olarak aklımdan şu isimler geçerdi: Abdülhak Hâmid, Cenap Şehabettin, Faik Ali, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik… O zamanın en büyük edipleri (yazarları), bu mecmuanın yazı ailesidir. Yıllar sonra bu hülyamdan, ‘Elmas’ yerine ‘Karaelmas’ dergisi doğdu.”

     Karauğuz’un, daha lise yıllarındayken, ilerde dergi çıkartma fikrini aklında oluşturan en önemli etken şuydu: Edebiyat Hocası Ahmet Talât (Onay), Kastamonu’da “Tîraje” adında bir edebiyat dergisi çıkarmaktadır. Bu dergi, o sıralar, Kastamonu Valisi olan Süleyman Nazif’in himâyesindedir. Derginin başlıca yazarları, Süleyman Nazif, Cenap Şehabettin ve Faik Ali idi. Genç Tâhir’in hülyasını kurduğu “Elmas” dergisi, işte bu dergiye benzer bir edebiyat dergisiydi. Okula gelen dergi ve kitapların yanısıra, İstanbul’da yayınlanan edebiyat ve şiir dergilerinin abonesi olmuştu. Okul arkadaşlarının ifâdesine göre, yemeğe, içmeye önem vermez, harçlıklarını bu gibi yayınları almak için harcardı.

     Tâhir Karauğuz’un hiç aklından çıkarmadığı, hayâlini kurduğu bu dergiyi çıkarması uzun yıllar alacaktır. Çünkü, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na katılmasıyla ülkede zor yıllar başlar. Öyle ki, 1916 yılında lisenin son sınıfına geçen genç Tâhir, nerdeyse bütün sınıfın katılımıyla okulu bırakır, gönüllü olarak askere gider. Altı aylık yedeksubay eğitiminden sonra, bir müfreze komutanı olarak tam iki yıl, Batı Karadeniz ile Çorum arasındaki bir bölgede, at sırtında, eşkiya tâkibi ile görevlendirilir. Savaş bitince terhis olarak Kastamonu Lisesi’ne döner, son sınıfı okur ve mezun olur. Ancak o yıl, tüm ülke için çok önemli bir yıldır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemâl’in Samsun’a çıkışıyla, ülkeyi emperyalist çemberinden kurtaracak o büyük macera başlamıştır. Mustafa Kemâl’in adı, okulda coşkuyla karşılanır, toplantılar yapılır ve bu gençlerin arasından üç kişi büyük bir cesaretle Kuvay-ı Milliye’yi desteklemek üzere, 15 Haziran 1919’da bir gazete çıkartırlar: “Açıksöz” gazetesi.  

      O sırada Kastamonu vilayeti, resmî ve askerî kurumlarıyla İstanbul Hükümeti’ne, padişah Vahdettin’e bağlıdır. Öyle bir ortamda bu gazeteyi çıkartmak her babayiğidin harcı değildir; çünkü ölüm tehditleri alırlar, büyük zorluklar yaşarlar. Ancak, gazete bunlara rağmen çıkmaya devam edecek ve Kuvay-ı Milliye’yi destekleyen Anadolu’nun ilk gazetesi olarak Türk Basın Tarihi’ne geçecektir. İşte yukarda sözünü ettiğim, bu gazeteyi çıkartan üç kişiden biri, Tâhir Karauğuz’dur. İlk gazetecilik deneyimini bu gazetede yaşamış, Kuvay-ı Milliye yolundaki yazı ve şiirleri bu gazetede yer almıştır, hem de olağanüstü zor koşullarda…

     Yukarıda belirttiğim hususlar, “Kuvay-ı Milliye Ruhuyla Bir Ömür” kitabımda çok daha ayrıntılı olarak yer aldı; onun için burada fazla ayrıntıya girmiyorum, çünkü konumuz “Karaelmas” ve bu ismin ortaya çıkışı.

     Kastamonu Lisesi’nden mezun olan Tâhir’in bir süre sonra Ulus’a Nahiye Müdürü olarak tayini çıkar. Orada görevine başlamasıyla birlikte, Ulus’a bağlı 67 köyü at sırtında dolaşır ve o köylerde Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin şubelerinin kurulmasını sağlar. Bir süre sonra, Zonguldak’ta madencilik yapmakta olan dayısı Maksut Bey’den bir dâvet alır, “Buraya gel, benimle çalış” diye. O sırada, Zonguldak şehri, 8 Mart 1919 tarihinden beri Fransız işgâli altındadır ve kömür ocaklarının büyük çoğunluğu Fransız sermayeli “Societe Ottomane D’Heraclee” tarafından işletilmektedir.

     Böyle bir ortamda Zonguldak’a gelir Karauğuz; tarih 12 Mart 1920’dir. Burada, Kuvay-ı Milliye yönünde çalışmalara başlar; dayısının 69 no.lu “Boyacıoğlu” kömür ocağındaki yazıhânesi, Millî Mücadele hareketinin Zonguldak’taki merkezi hâline gelir. “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin Zonguldak’ta kurulması çalışmalarına katılır  ve  Zonguldak  Müftüsü  İbrahim  Hakkı  (Akça)  Efendi’nin   bu   cemiyetin   başkanı  seçilmesinde öncülük eder.

     Karauğuz’un bu çalışmaları Ankara Hükümeti tarafından izlenmektedir. Bir süre sonra, Garp Cephesi Komutanlığı tarafından, Zonguldak’a Askerî Polis Müdürü olarak atanır. Askerlik yaşamı yeniden başlamıştır, ancak bu sefer vatanın kurtuluşu söz konusudur. Sakarya Savaşı’ndan sonra, teğmen rütbesiyle Garp Cephesi’ne gönderilir, İsmet Paşa’nın karargâhında görev yapar. Hâlide Edip (Adıvar), Yâkup Kadri (Karaosmanoğlu), Akçuraoğlu Yusuf Bey’le birlikte, “Düşman Mezâlimini Tetkike Memur Edebî Heyet”te görevlendirilir. Daha sonra, Fevzi (Çakmak) Paşa tarafından, Zonguldak’a, Matbuat ve İstihbarat Müdürü olarak tâyin edilir. Zonguldak’a tekrar dönüşü, 1922 yılının Mart ayına rastlar.

     Bu görevi, 1923 Ağustos’una kadar sürecek ve 1926 yılında kırmızı şeritli bir İstiklâl Madalyası alacaktır. Bu madalyanın, evimizde onurla saklamakta olduğum beratında, kırmızı mürekkeple atılmış bir “ıslak” imza vardır ve şunlar yazılıdır üzerinde: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemâl.”

     Karauğuz, 1922 yılında, şiirlerini içeren iki kitap yayınlar: “Orduya Armağan” ve “Orta Anadolu’da Yunan Faciaları”. Ancak, yayınlamak istediği “Elmas” dergisi fikri aklından hiç çıkmaz. Bilindiği gibi, % 100 saf karbon olan elmas değerli bir taştır; kömür ise, kullanımıyla, insanlığa hizmetiyle belki daha da değerlidir. Bir gece bunları düşünürken aklına gelir: Kömürün karası ile elmas birleştirilince ortaya çıkan “Karaelmas” sözcüğü, Zonguldak kömürünün değerini ne kadar da iyi anlatmaktadır. Heyecanla yataktan fırlar ve bu sözcüğü bir kenara yazar. Çıkarmak istediği derginin adı artık “Elmas” değil, “Karaelmas” olmuştur.  

     Hemen ertesi günü (1922 yılının Aralık ayında), o sırada Ankara Hükümeti’ne bağlı bir mutasarrıflık olan Zonguldak Mülkî Âmirliği’ne başvurarak, “Zonguldak” adlı bir gazetenin ve “Karaelmas” adlı bir derginin yayın imtiyazını alır. Dergi fikri hep aklındadır, ancak ondan önce yapılması gereken başka işler vardır. Zonguldak kentinin bir gazetesi yoktur. Hâlbuki, Zonguldak, Ankara Hükümeti’nin denize açılan kapısıdır, haber kaynağıdır. Bir gazetesi muhakkak olmalıdır. Bu düşünceyle ve “Açıksöz” gazetesindeki deneyimlerine güvenerek bu işe atılır.

     Karauğuz’un “Zonguldak” gazetesi, ilk olarak Mürettip Mahmut adlı bir kişinin tezgâhında, 23 Mart 1923 tarihinde basılır. Cumhuriyet’in ilânına daha 6 ay vardır. Zonguldak halkı, Mustafa Kemâl’den her an yeni haberler, yeni gelişmeler beklemektedir. İşte bu görevi “Zonguldak” gazetesi yerine getirir. Ancak, gazetenin satışı arttıkça, eldeki prova tezgâhıyla gazeteyi basmak çok zorlaşır. Bu arada Naim Nuri adlı birinin âdeta hurda hâlinde bir makinası olduğu duyulur. Hurda da olsa el tezgâhından iyidir diyerek, gazete orada basılmaya başlanır. Karauğuz’un dayısı Maksut (Çivi) Bey, o sırada İstanbul’dadır. Yeğeninin gazetecilik başarısı onu çok sevindirir ve satın aldığı yeni bir matbaa makinasını ona gönderir.  

     Böylece, Karauğuz, Zonguldak şehrinin ilk matbaasını, dayısının 69 no.lu “Boyacıoğlu” kömür ocağının girişinde kurar. Bu, belki de dünyada bir kömür ocağı girişinde kurulan ilk matbaadır. Daha sonra, matbaa, Aşağı Çarşı’da, Eski Cami arkasında kiralanan bir yere taşınır. Karauğuz, matbaanın girişine şu tabelâyı asar: “Zonguldak Karaelmas Matbaası”. Tabelânın alt kısmında ise, daha küçük yazıyla şunlar yazılıdır: “Zonguldak Gazetesi, Kuruluş: 1923 - Karaelmas Mecmuası”. Gazete, 13 Aralık 1923 tarihinden itibâren yeni binasında basılmaya başlanır.

     Bu matbaanın önünde 1933 yılında çekilen resimde (Resim 2), soldan itibâren önde gazetenin yazarları, Celâl Edip, Tâhir Karauğuz, Ahmet Naim Çıladır ve Mehmet Çivi (Maksut Çivi’nin oğlu), arkada ise diğer çalışanlar görülüyor. Bu ekibe, “Zonguldak Yüksek Maadin ve Sanayi Mektebi”nde okumakta olan Behçet Kemâl Çağlar da katılmış, onun ilk şiirleri Karauğuz’un yayınlarında yer almıştır.

 

 

Resim 2: Zonguldak Karaelmas Matbaası ve emekçileri (1933).

 

     O yıllarda, ülkenin her köşesinde gerçekleştirilen inkilâplarla (devrimlerle), Cumhuriyet Türkiyesi uygarlık yolunda mutlu geleceklere doğru koşarcasına gidiyordu. Karauğuz’un işi çoktu; hem bir taraftan gazetesini çıkartıyor, hem de Zonguldak şehrinin sosyal ve kültürel atılımlarında ilk imzayı atmaktan hiç çekinmiyordu. Bu arada, kayınpederi Mustafa Barlı’nın kendisine armağan ettiği arsa üzerinde, kendi birikimiyle yeni bir bina yaptırdı. 15 Mayıs 1936’da açılışı yapılan bu binanın üzerinde, büyük harflerle  “Zonguldak  Karaelmas  Yazım-

Basımevi” yazıyordu (Resim 3).

 

Resim 3: Zonguldak Karaelmas Yazım-Basımevi (1936).

 

     Karauğuz’un gazetesi ve diğer yayınları artık bu yeni binada basılacaktı. Onun, yayınlarında hep “Zonguldak kömürü” yerine “Karaelmas” adını kullanmasıyla ve basımevine gelip, gidenlerin binada büyük harflerle yazılı bu ismi görmesiyle, Zonguldak halkı yavaş yavaş “Karaelmas” ismine ısınmaya, bu ismi sevmeye başlamıştı…

     Karauğuz, bu arada, 1937 yılında, Zonguldak şehriyle ilgili her türlü bilgiyi içeren “Zonguldak Kılavuzu”nu ve Türk Hava Kurumu ile işbirliği yaparak “Türk Kanadı” isimli dergiyi yayınladı. Artık sıra, aklından hiç çıkmayan dergiye gelmişti: “Karaelmas” dergisi. Bu dergiyi, büyük bir heyecanla 13 Nisan 1938’de yayınladı (Resim 4).

 

 

Resim 4: “Karaelmas” Zonguldak Halkevi Dergisi.

 

     100 sayfadan oluşan bir kitap niteliğindeki derginin kapağını ünlü ressam Mahmut Cûda hazırlamıştı. Derginin sahibi: Tâhir Karauğuz, Başyazarı: Behçet Kemâl Çağlar’dı. Derginin 1. sayısında, İsmail Habib Sevük, İsmail Hâmi Danişmend, Orhan Şaik Gökyay, Necip Fâzıl Kısakürek, Mahmut Cûda, Leman İçsel, Sâdi Yâver Ataman, Ahmet Naim Çıladır ve  Karauğuz’un yazıları yer almıştı. “Karaelmas” dergisinin 2. sayısı, 26 Ağustos 1939’da yayınlandı. O tarihte, Atatürk aramızda değildi ve 2. sayı bir Atatürk özel sayısı niteliğinde yine 100 sayfalık bir kitap-dergi olarak çıktı. Bu sayıda, zamanın ünlü yazarlarının, Hüseyin Câhit Yalçın, Peyâmi Safa, Yunus Nâdi, Hasan Âli Yücel, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Behçet Kemâl Çağlar ve Karauğuz’un Atatürk’le ilgili yazı ve şiirleri yer almıştı. O sırada, Karauğuz, Zonguldak CHP İl ve Halkevi Başkanı idi. Sonraki yıllarda, kömür havzasıyla ilgili haberleri içeren “Kömür” adlı bir gazete çıkaran Karauğuz, diğer yayınlarına da ağırlık verdiğinden, “Karaelmas” dergisini Halkevi Başkanlığı’na bırakır. Bu dergi toplam 48 sayı yayınlanmıştır.

     Karauğuz, damarlarına, ruhuna yerleşmiş olan gazetecilik, yayıncılık aşkıyla bir süre sonra yeni bir atılım yapar. 29 Ekim 1942’de, sâdece Zonguldak’ta değil, tüm ülkede bir kültür, sanat ve edebiyat yumağı oluşturacak olan “Doğu” dergisini yayınlar (Resim 5). 1942-1951 yılları arasında 96 sayı olarak yayınlanan bu dergide, zamanın pek çok ünlü yazarının, edebiyat ustalarının ve Zonguldaklı şair ve yazarların yazı ve şiirleri yer almıştır.

 

 

Resim 5: Atatürk’ün Gençliğe Hitâbı’nın Yer Aldığı “Doğu” Dergisi (Sayı: 46, Eylül 1946).

 

     Bu yazımda “Karaelmas” isminin oluşumunu anlatmak istediğimden daha fazla ayrıntıya girmiyorum. Karauğuz’la ilgili sözlerime devam edecek olsam sayfalar sığmaz. O, 30 yılı aşkın yayınlanan “Zonguldak” gazetesiyle, “Kömür”, “Safranbolu-Karabük”, “Amasra”, “Günün Sesi”, “Işıkveren” gazeteleriyle, yayınladığı çeşitli dergi ve kitaplarıyla, Zonguldak kentinin kültür, sanat ve sosyal yaşamına büyük katkıları olan ve yakın tarihimize adını yazdıran bir kültür adamıydı.

     Bugün, Tâhir Karauğuz’un, Zonguldak kentinin her köşesinde yer alan, Zonguldak halkının yürekten benimsediği, çok sevdiği “Karaelmas” adının isim babası olmasının, onun oğlu olarak bu satırlarının yazarına ve ailesine onur verdiğini ayrıca belirtmek isterim.

 

Doğu Karaoğuz, 30 Mayıs 2016

 

e-mail: [email protected]