KESK üyeleri emek ve demokrasi mücadelelerinin “suç” gibi gösterilmek istendiğini savundular

1 Ağustos’ta başlayacak olan 4. Dönem toplu sözleşme görüşmeleri öncesi bir basın açıklaması yapan KESK’e bağlı sendikalar 15 milyonluk geniş bir kitleyi ilgilendiren görüşmelerin, umutlarının karartılmak istendiği bir süreçte girmek zorunda bırakıldıklarını söylüyorlar. KESK Dönem Sözcüsü Erkut Alacalı bu konuda yaptıkları basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

2018-2019 yıllarını kapsayan 4. Dönem ‘Toplu Sözleşme’ görüşmeleri 1 Ağustos 2017 Salı günü başlıyor.  3 milyon kamu emekçisini,  2 Milyon kamu emekçisi emeklisini, ailelerini de hesaba kattığımızda en az 15 milyonluk geniş bir kitleyi yakından ilgilendiren bu “toplu sözleşme’ görüşmelerine ne yazık ki toplum olarak geleceğe, yarına,  ilişkin umutlarımızın karartılmak istendiği bir süreçte giriyoruz.

KESK olarak 78 milyon vatandaşın kamu hizmeti alma hakkı için,  3 milyon kamu emekçisinin hak ettiği insanca yaşam için mücadele ediyoruz. İşte bu nedenle en başından beri emek ve demokrasi karşıtlarının hedefinde olduk. Bugün de, 15 Temmuz sonrasında KESK’ i “darbe destekçisi” olarak itham edemeyeceklerini bilenler yıllardır kararlılıkla sürdürdüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizi “suç” gibi göstermektedir.

15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasının ardından ilan edilen OHAL’ in üzerinden bir yıl geçmiş,OHA’ e dayanılarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle 120 bine yakın kamu çalışanı ihraç edilmiş, yaklaşık 40 bin kamu çalışanı açığa alınmıştır. Bu bir yılda, darbe girişimi emekten, demokrasiden, adaletten, barış ve kardeşlikten yana olanları hedef alan bir saldırı dalgasına dönüştürülmüştür

OHAL’ i FETÖ/PDY ile mücadele için ilan ettiklerini söyleyenler çok kısa süre içinde konfederasyonumuz KESK’ i hedef tahtasına koymuştur. Bugüne kadar bağlı sendikalarımızın üyesi-yöneticisi toplam 4.006 kamu emekçisi sorgusuz, sualsiz, hangi suç ile isnat edildiğini dahi bilmeden, tamamen keyfi olarak memuriyetten çıkarılmış, ihraç edilmiştir.

 

Hukukun en temel kaidesi olan masumiyet karinesinin yok sayıldığı,  isnat edenin suçu ispat yükümlülüğünün yerine “suç isnat edilenden suçsuzluğunu ispatlaması” nın beklendiği, kısacası hukukun en temel normlarının tepe taklak hale getirildiği, OHAL’ in tüm emekçilere ve demokratik muhalefete karşı silah olarak kullanıldığı bu garabete artık son verilmesini istiyoruz.

Bugün, iş güvencemizin yasal düzenlemeler yapılarak, OHAL sonrasında kalıcı bir şekilde kaldırılması hedeflenmektedir. Kamu emekçileri güvencesiz, esnek, performansa dayalı bir istihdama mahkûm edilerek, hükümete biat eden kapı kullarına dönüştürülmek istenmektedir. Devletin resmi rakamları göreceli daha güvenceli, kadrolu istihdamdan taşeron, sözleşmeli, güvencesiz istihdama kayışı net olarak ortaya koymaktadır.

Kamu emekçilerine sadece taşeron ve sözleşmeli istihdamla değil, performans ve esnek çalışma biçimleriyle,  kamuya alımlarda ve görevde yükselmelerde torpil ve kayırmanın diğer adı mülakatın yaygınlaştırılması başta olmak üzere kariyer ve liyakat ilkelerini ortadan kaldıran her türlü ayrımcılıkla güvencesizlik dayatılmaktadır.

Buradan tekrar altını çiziyoruz. Anayasaya ve 657 sayılı yasaya göre kamu emekçilerinin mutlak bir iş güvencesi yoktur.  Her çalışan gibi kamu emekçilerine de işlediği fiile göre uyarı cezasından memuriyetten çıkarmaya uzanan disiplin cezaları verilmektedir.

 

Biz KESK olarak toplu görüşmeler döneminden beri ısrarla kamu emekçileri için asgari temel ücret belirlenmesini, bunun için konfederasyon temsilcileri ile Kamu İşveren Heyeti temsilcilerinin eşit sayıda katılımıyla bir Asgari Geçim Standardı Tespit Komisyonu oluşturulmasını talep ediyoruz. Söz konusu komisyonun 4 kişilik bir aile için kira, yakıt, çocuk ve aile yardımı hariç asgari bir temel ücret belirlemesi talebimiz bugüne kadar karşılıksız kalmıştır.

2017 Haziran ayı itibari ile dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.510 yoksulluk sınırı ise 4.925 TL’ye dayanmıştır. KESK bu dönemde de en düşük maaş alan kamu emekçisinin maaşının yoksulluk sınırına çekilmesini esas almıştır. Bu nedenle en düşük maaş alan kamu emekçisinin maaşının kira, yakıt, çocuk ve aile yardımı hariç 3.450 TL’ye çıkarılmasını talep ediyoruz.

 

Yıllardır sermayeden, patronlardan alınmasından vazgeçilen verginin ücretli-maaşlı kesime yıkılması politikası sürdürülmektedir.

Sermayeye, büyük patronlara, yandaşlara, kara para aklayanlara her türlü vergi, teşvik kolaylığı sağlanırken sıra emekçi sınıflara gelince artan oranlı gelir vergisi tarifesi devreye sokulmaktadır.

Kamu emekçileri emekli olduklarında ellerine geçen tutar çalışırken aldıkları tutarın neredeyse yarısına kadar inmektedir. Çünkü kamu emekçilerinin ek ödemeleri emekliliğe yansıtılmamaktadır. Yıllarca kamuya hizmet veren emekliler adeta sefalete itilmektedir.

•             Bu haksızlığın artık son bulması için toplu sözleşmede tüm ek ödemelerin emekliliğe ve emekli aylığına yansıtılmasını talep ediyoruz.

•             Ek ödemeleri düzenleyen 666 Sayılı KHK ile yaratılan ücret adaletsizliği ve mağduriyetlerin giderilerek, aynı unvanda farklı kamu kurumlarında çalışan tüm kamu emekçilerine eşit ücret ödenmesini,

•             Yıllardır süren ek gösterge adaletsizliğinin sona ermesi için tüm kamu emekçilerinin ek göstergelerinin 3600’ e, önlisans mezunu olanların 3000’e çıkarılmasını,

•             Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışanların öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız atanmalarının sağlanmasını, ek göstergesi olmadığı için en çok mağdur olan bu sınıfa da ek gösterge cetveli çıkarılmasını talep ediyoruz.

 

Konfederasyonumuzun ve bağlı sendikalarımızın tüm talepleri Devlet Personel Başkanlığı’na iletilmiş olup burada sadece bazı temel taleplerimizi ifade etmeye çalıştık.  Bu talepler sadece KESK’ in değil, insanca bir yaşam ve güvenceli bir iş isteyen tüm kamu emekçilerinin talebidir.

Hükümetin önerdiği rakamların bile altına imza koyup tarihi başarı nutukları atan, sadece kendilerine üye olanlar için toplu sözleşme ikramiyesinin arttırılmasını daha fazla arttırılması gibi ahlaksız tekliflerde bulunan, emeğin saflarına Truva atı rolü oynamak için yerleştirilen sendikamsı yapılar kamu emekçilerinin temel sorunlarını bugüne kadar çözememiştir. Bundan sonra da çözmesi mümkün değildir.  Sığındıkları iktidarın gölgesinden attıkları nutuklar bu gerçeği değiştiremez. Onlar bugüne kadar hükümetle vardıkları her mutabakatla kamu emekçilerine kaybettirdiler. Biz ise üzerimizdeki artan baskılara rağmen bağlı sendikamız ESM’ nin 2015 yılında kazandığı dava ile kamu emekçilerinin 30 yıl üzeri angarya çalışmasına son verdik.  Kamu emekçilerine 30 yılı aşan her hizmet yılı için, derece ve kademlerine göre 1.700 ile 4.000 TL arasında ikramiye farkı aldık.

KESK olarak her zaman halktan toplanan kaynakların halk için kullanılması için mücadele ettik. İşyerlerinde ve alanlarda emekçilerin temsilcisi olarak bu talebi yükselttik. Bu toplu sözleşme döneminde de kamu emekçilerinin haklarının hükümet ve yandaş konfederasyon yönetimi tarafından yok sayılmaması için mücadeleye devam edeceğiz.

Şimdi bizleri işçi-memur, kadrolu-sözleşmeli, kadın-erkek, şu veya bu partili gibi karşı karşıya getirmeyi hedefleyenlere karşı omuz omuza olma vaktidir.

Kendisini işçi sınıfının bir parçası olarak gören konfederasyonumuz emeğin ortak mücadelesinde üstüne düşeni yerine getirmeye devam edecektir.

Bunun için, öncelikle, sendikalı olsun olmasın, tüm kamu emekçilerini daha sonra kıdem tazminatına göz konulan işçileri, asgari ücretlileri, alın teri ile yaşam mücadelesi verip emeğinin karşılığını alamayan tüm çalışanları emeğin ortak birleşik mücadelesini büyütmeye, geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.