Kültür Sanat-Sen Zonguldak İl Temsilcisi Onur Arslan sendika merkezinden yazılı bir açıklama yaparak OHAL ve KHK’lar dayanak yapılarak gerçekleştirilen meslekten ihraçları eleştirdi. Arslan yazılı açıklamasında şu görüşlerine yer verdi:

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başlatılan ve darbecilere yönelik olduğu iddia edilen soruşturmalar, OHAL KHK’ları dayanak yapılarak kamuda gerçekleştirilen ihraçlar, siyasi iktidarın elinde son derece tehlikeli bir silaha dönüşmüştür.

7 Şubat akşamı yayınlanan 686 sayılı KHK ile aralarında Fazıl Say ve Genco Erkal ile birlikte Nâzım Oratoryosu’nu gerçekleştiren Orkestra Şefi İbrahim Yazıcı ile aynı ekipte yer alan Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası Keman Sanatçısı Filiz Özsoy’un da yer aldığı 4 bin 464 kişi kamu görevinden ihraç edilmiştir.

TÜSAK yasa tasarısı taslağıyla yapılmak istenen KHK ile gerçekleştirilmiş, sanat kurumlarının tasfiyesi ve sanat emekçilerinin yetiştirildiği konservatuarlar, tiyatro bölümlerinin geleceği karartılmıştır. Tarihe kara bir leke olarak geçen bu kararname ile DTCF tiyatro bölümü öğretim üyelerini işten atarak tiyatro eğitimi veren okulumuz fiilen kapatılmıştır.

OHAL dayanak yapılarak çıkarılan ve hukuki birer metin olmaktan çok iktidarın ‘siyasi kıyım’ aracı haline getirilen KHK’lar ile başta Anayasa olmak üzere, uluslararası hukukun en temel ilkeleri ayaklar altına alınarak yapılan ihraçlar iktidarın bilime, kültür ve sanata yönelik olarak sürdürdüğü düşmanlığın ve intikam duygusunun belirleyici olduğu açıktır.

Kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, ihraç edilenlere “savunma hakkı” bile tanınmamasına bakıldığında “darbecilerle mücadele” söylemi bahanesiyle siyasi iktidar ve yandaş sendika kadrolarının merkezinde yer aldığı açık bir ‘sivil darbe’ yaşandığı anlaşılmaktadır.

Aylardır OHAL’i kendi hukuksuzluklarına kalkan yapanlar, ülkeyi kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yeniden inşa etme sürecinde karşılarında duracak hiçbir muhalif ve örgütlü güç istememektedir.

İktidar, darbeyle alakası olmayan ama kültür ve sanat alanında yıllardır uyguladığı baskı ve müdahalelere karşı çıkan, tepki gösteren tüm sanatçıları düşman olarak göndermekte, ihraçlar, açığa almalar ve soruşturmalarla sanatın sesini kısabileceğini sanmaktadır. Kültür ve sanatın baskı altına alındığı, sanatçıların siyasal tasfiyelerle karşı karşıya olduğu bir ülkenin halka, topluma sunabileceği hiçbir şey olmayacağını unutmamak gerekmektedir.

Ulusal ve uluslararası hukuku çiğneyerek yapılan ihraçları gerçekleştirenlerin 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanlardan hiçbir farkı yoktur. Bunun en somut ispatı, 15 Temmuzda başarısız olan darbe girişiminin başarılı olması halinde yaşanacak olan her şeyin, geçtiğimiz süreçte bizzat iktidar eliyle hayata geçirilmesidir.

15 Temmuz’dan bugüne kadar Türkiye’de yaşanan gelişmeler, kimlerin gerçek anlamda darbeye karşı olduğu, kimlerin darbeci zihniyetle aynı çizgide olduğunu göstermiştir. Hükümet, kamu emekçileri ile uğraşacağına, yıllardır içinde barındırdığı, darbecilere ekonomik ve siyasi destek verenlerle mücadele etmelidir.

Hükümetin ve kamu yöneticilerinin kendilerini yargının yerine koyarak ‘yargısız infaz’ yapmaları sonucunda kamu görevinden ihraç edilen ve açığa alınanlarla birlikte doğrudan ya da dolaylı olarak mağdur olanların sayısı 2 milyona yaklaşmıştır. Haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine derhal iade edilmeli, aylardır yaşanan hukuksuzluğa ve hak gasplarına son verilmelidir.

Nereden ya da kimden gelirse gelsin, doğrudan yaşamımızı, kültür ve sanatı hedef alan, her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadeleden vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir.