Yazar-Şair Osman Günay son çıkardığı 3 kitabın imza gününde yaptığı konuşmada, “Gördüğümüz, gösterdiğimiz, algıladığımız, söylediğimiz anda suçlu ilan ediliyoruz” dedi.

 

Bir dönem gazetemizde köşe yazarlığı da yapan Şiar-Yazar Osman Günay, aynı anda yayımladığı 3 kitabını, okurlarıyla buluşturdu. “Biliyorum, O Gün Geldiğinde Çıkıp Dildar Olacak Ülkemin Çocukları” ve “Hüzünler Mesiresi” adlı şiir, “Benim Ülkem Hiçbir Yer” adlı deneme kitapları için Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV)’nın, Maden Mühendisleri Odası lokalinde düzenlediği etkinliği, ZOKEV Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Öztürk yönetti. Bu etkinliğin aynı zamanda ZOKEV’in yeni dönemdeki ilk etkinliği olduğunu söyleyen Öztürk, “Pek çok etkinliği şimdiden planladığımız bir çalışma dönemine, bir Zonguldaklı yazarın, kentimizin kültür hazinesine kattığı üç kitapla okurlarını buluşturmanı sağlayarak başlamanın sevincini yaşıyoruz. Bu toplantı ülkede doğrudan güzelden yana ne varsa hepsinin tarumar edildiği bir zamanda yapılıyor. Hiç kuşku yok ki, en çok birbirimize ihtiyaç duyduğumuz, en çok birbirimize kenetlenmemiz gereken, kitapların aydınlığında en çok buluşmamız gereken zamanların içindeyiz. Böyle bir buluşmayı bize sağladığı için Osman Günay’a teşekkür ediyorum” dedi.

 

DÜŞÜNCE ADAMLARI YARGILANAMAZ

Öztürk’ün sunum konuşmasının ardından, “Ben Beşikdüzü’ndenim” diyerek sözlerine başlayan Günay, “Birkaç gündür Beşikdüzü’nde olup bitenleri sizler de izliyorsunuzdur. Orada yaşanan sel felaketinden bir fotoğraf gazetelere yansıdı. Beline kadar suyun içine girmiş bir adam elinde bir şemsiye ile kendini yağmurdan korumaya çalışmıyor. Ülkenin durumu maalesef bu ironik fotoğraftaki gibi. Hepimiz beline kadar suya gömülmüş, ama başının ıslanmasından korkan o vatandaş gibiyiz” dedi. Yürütülmekte olan soruşturmalar nedeniyle halen tutuklu bulunan Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ahmet ve Mehmet Altan gibi yazarlarla dayanışma duygularını dile getiren Günay, “Görüşlerini katılıp ya da katılmamanın hiçbir önemi yok, bir ülkenin kalemi, aydını, düşünce adamı yargılamaz. Bu ta Emin Zola’nınDreyfus Davası’ndan beri böyledir, düşünce suç olamaz” diyerek sözlerini sürdürdü.

 

KORKU TOPLUMU OLDUK

Dört sene önce yayımladığı kitaplar için yaptığı söyleşide ülkenin bir korku toplumu olduğunu, bunun altında yatan en büyük korkulardan birinin de din olduğunu söylediğini dile getiren Günay, “Yaşadığımız dört yıl bunu çok açık şekilde kanıtladı. Bize annelerimizin anlatmaya çalıştığı Allah sevgisi yerine Allah korkusunu yayan ve bunu kendi lehine çeviren bazı unsurlar memleketi bir felaketten diğerine sürükledi” dedi.EliasCanetti’nin “İnsanı bilinmeyenin dokunuşundan daha çok korkutan hiçbir şey yoktur. İnsanların etraflarında yarattıkları bütün mesafelerin nedeni bu korkudur. Kendilerini başka hiç kimsenin giremeyeceği evlere kapatırlar ve ancak orada bir dereceye kadar güvende hissederler. Hırsız korkusu yalnızca soyulma korkusu değildir, aynı zamanda karanlığın içinden aniden uzanan beklenmedik bir elden duyulan korkudur” sözünü anımsatan Günay, yine Canetti’nin,  “İnsan, bu dokunulma korkusundan yalnızca kitle içinde kurtulabilir. Korkunun karşıtına dönüştüğü tek durum budur” dediğine vurgu yaparak, “Bizler bu kötü günleri böyle aşabiliriz. Korktuğumuz için değil, bir arada olmaktan hoşnut olduğumuz için birlikteyiz” dedi.

 

DARBENİN ŞİFRESİ

Konuşmasına, “Körler ülkesinde görme suçu işleyen suçlularız. Gördüğümüz, gösterdiğimiz, algıladığımız, söylediğimiz anda suçlu suçlu ilan ediliyoruz” diyerek devam eden Günay, Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyareti sırasında sarf ettiği “Şu andaki süreç içerisinde normal zamanlarda yapamayacağımız birçok şeyi, hamdolsun, yapabilme imkanına, gücüne sahip olduk. Ne oldu? Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik. Ne diye verdik? Gelin bu ülkede eğitim için okul yapın dedik. Ülkenin ekonomisine katkı olsun diye verdik. Normal şartlarda bunları geri alabilir miydik? Alamazdık. Ama şimdi KHK ve OHAL ile bunların hepsini toparlayarak bu okulları devlete teslim ettik. İhanet şebekesinin üzerindeki mal ve mülk varsa devlet el koymaya başladık” sözlerinin darbenin şifresi olduğunu söyledi. Günay, sözlerini, “Biz de eşitlikten, adaletten söz ediyoruz, iktidar da. Herkesin hukuktan, adaletten söz ettiği yerde, neden herkesten hukuksuzluktan söz ediyor? O halde birileri yalan söylüyor. Bugün ülke bir büyük yalan makinesiyle yönetiliyor. İnsanları yeniden ahlaka davet etmek gerekiyor. Adam camide her gün vaaz veriyor. O vaazı dinleyen insanlar sokakta en büyük ahlaksızlığı yapıyor. Yalanın yanında akıl almaz bir ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik var” diyerek sürdürdü.

 

KİTAPLARIM TEMATİKTİR, YIĞMA DEĞİLDİR

Gülen cemaatinin 170 ülkede okul açmakla övündüğünü anımsatan Günay, “Neden 170 ülkede okul açıldı acaba? Gülen ‘Erdoğan bu 170 ülkede açtığımız okul üzerinden İslam emiri olmak istedi. Buna izin vermediğimiz için bu olaylar başımıza geldi’ diyor. Bu sözlerin anlamı çok açık, bunların hepsi cihat için çalışıyor. Zaten iktidar da bu kavrama itiraz etmiyor. Yaşadığımız her şey bu kültürün ürünü” diyerek sürdürdüğü konuşmasının son bölümünde yayımladığı kitapları için de, “Bunlar benim dört yıllık çalışmamın ürünü. ‘Dildar’ politik şiirlerden oluşmaktadır. Son dört yılın politik ortamından yoğun şekilde etkilenmiştir. ‘Hüzünler Mesiresi’ de duygusal şiirlerden oluşmaktadır. O da tematiktir, yığma değildir. ‘Benim Ülkem Hiçbir Yer” ise sanat ve edebiyat üzerine yazılmış denemelerden oluşuyor” diyerek konuşmasını tamamladı. Günay’ın okurlarına kitaplarını imzalamasının ardından etkinlik sona erdi. (Açelya Beyazay)