Zonguldak Demokrasi Platformu, 2 Temmuz 1993'te 37 vatandaşın ölümüyle sonuçlanan Sivas faciasını lanetledi. 

Madenci Anıtı önünde toplanan Platform üyeleri, bu tür vahşi kalkışmaların tarih boyunca süregeldiğine vurgu yaptıkları açıklamada, Madımak'ın utanç müzesi olarak insanlığın ziyaretine açılmasını istediler.

Zonguldak Demokrasi Platformu, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye Cumhuriyeti tarihinin her evresinde Cumhuriyet ve kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak gelişimini ve yayılımını sürdüren gerici-ırkçı oluşumlar organize bir şekilde; 2 TEMMUZ 1993’te Sivas Madımak otelini saatlerce kuşatma altına alıp; sloganlar eşliğinde 33’ü sanatçı, ozan ve düşünürlerden oluşan 37 insanı güvenlik güçlerinin gözü önünde, diri diri yakıp seyretmişlerdir. 
Sivas katliamı bu topraklardaki ilk gerici hareket değildir. Anadolu’daki gerici isyanlar 1730’da Patrona Halil İsyanı ile başlamış, 1807'de Kabakçı Mustafa isyanı ile devam etmiş ve 13 NİSAN 1909’da meşhur  “31 Mart Vakası” diye adlandırılan isyanla sürmüştür.
Gericilik “Ulusal Kurtuluş Savaşı” yıllarında da “şeriat” istekleri ile ortaya çıkmış; Balıkesir ve Bandırma’da Aznavur Ahmet isyanı, Batı Karadeniz’de Adapazarı/ Düzce isyanı, İç Anadolu’da Konya Delibaş isyanı ile baş kaldırmıştır.
29 EKİM 1923’de Cumhuriyet’in ilanından sonra da emperyalizmin hizmetine giren Cumhuriyet düşmanı gerici örgütlenmeler; öncelikle 1925’de Şeyh Sait isyanı, sonrasında ise, 23 ARALIK 1930’da Derviş Mehmet ve müritlerinin başlattığı Menemen isyanı ile kendini göstermiştir.

Bu topraklar, 1950 sonrasında yine dinsel kökenli gerici olaylara sahne olmuştur. 16 ŞUBAT 1969’da, “Kanlı Pazar” diye tarihimizde yer alan ve cihat çağrılarının yapıldığı olaylar ile Çorum ve Kahramanmaraş katliamları, daha da sonra 37 insan diri diri yakılarak katledildiği “Sivas Madımak Katliamı” gericiliğin ulaştığı uç noktadır. Sivas Madımak katliamı, bu topraklarda yüzyıllardır süregelen gerici, mezhepçi, yobaz anlayışın hainlik mertebesinde, dışa vurumudur.
Sivas katliamı; düşünce ve ifade özgürlüğünün engellendiği, linç kültürü ile yaşam hakkının fiilen sonlandırıldığı kara bir gün, kara bir leke olarak ülkemiz tarihine geçmiştir. Sivas katliamı aydınlığa, bir arada yaşama kültürüne, inanç özgürlüğüne, halkların kardeşliğine ve demokrasiye yapılmış bir saldırı olarak gerçekleşmiştir. 

"12 EYLÜL FAŞİZMİNİN KATLİAMLARI UNUTULMAYACAK"

Bu katliamı engellemek için hiçbir çaba harcamayanlardan ve gerçekleştirenlerden hesap sorulmadığı gibi, gerici, ırkçı saldırılar artarak devam etmiştir. Sivas’ta aydınların diri diri yakılmasına neden olanları korumaya çalışanlar, yaşanan acıları unutturmaya ve gerçek katilleri yalan haberlerle aklamaya çalışmışlardır.
İnsanlık tarihinin bu kara lekesi; yaralı yüreklerde, kanayan vicdanlarda ve hafızalarda 27 yıldır hiç durmadan büyümektedir. 12 EYLÜL Faşizminin uygulayıp geliştirdiği Türk/İslam sentezci gerici zihniyet geçmişte Maraş’ta, Çorum’da gerçekleştirdiği katliamları unutturamadığı gibi, Sivas katliamını da unutturamayacaktır. Sivas katliamını ve yaşananları unutturmak için baskı ve engelleme politikalarına yönelenler bilmelidir ki; büyük bir yanılgı içindedirler. 
Sivas katliamının aradan 27 yıl geçmesine rağmen, hala kitlesel şekilde öfke ile lanetlenmesi, ülkemizin gericiliğe, ırkçı-şoven odaklara teslim olmayacağının bir göstergesi olarak nitelendirilmelidir.
Ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu zorlu süreçte; basın ve ifade özgürlüğü, insan hakları, kardeşlik, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı ve Laik Demokratik Cumhuriyet taleplerinin kararlılıkla savunulması; iktidarın baskıcı ve antidemokratik, yasa tanımaz uygulamalarına karşı, kararlı mücadelenin güçlenmesi açısından önem taşımaktadır.
Devletin bütün dinsel, mezhepsel ve etnik oluşumlara eşit mesafede durması sağlanmadıkça, kutuplaşmanın önüne geçilecek adımlar atılmadıkça; ayrıştırıcı, ötekileştirici politikalar sürdürüldükçe halkın birbirine karşı kışkırtma girişimlerinin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. O yüzden günümüzde, siyasi iktidar eliyle bizzat yaratılan her türlü inanç ayrılıkları, inançlar üzerindeki baskı ve ayrımcı uygulamalara derhal son verilmelidir.
Türkiye’nin “Laik, Demokratik bir Hukuk Devleti’ hüviyetine kavuşması şarttır. Demokratikleşmenin önündeki engeller acilen kaldırılmalı, diyalog ve demokratik kültürün gelişmesi için toplumsal mutabakat sağlanmalı, bunlar için gerekli yasal düzenlemeler derhal hayata geçirilmelidir.
Barıştan, kardeşlikten, eşitlikten, insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden yana olan bizler; katliamı ve katliamı gerçekleştiren insanlık düşmanı ırkçı, gerici yapılanmaları, onları koruyup kollayanları şiddetle kınıyor; katliamda hayattan koparılan canlarımızı saygıyla anıyoruz.
Bizlere düşen görev ise; uğrunda yaşamlarını verdikleri insanlığı, özgürlükleri ve halkımızın hak ettiği demokrasiyi toplumda egemen kılarak onları yaşatmak olacaktır. 

SİVAS KATLİAMININ HESABI SORULMALI, MADIMAK UTANÇ MÜZESİ YAPILMALIDIR.
SİVAS KATLİAMINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
Nazım Hikmet Ustamızın bir dörtlüğünde der ki:
“Onlar sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman sevgilim,
Vatan ki, insanların evidir,
Onlar vatana düşman”