Kabul etmek gerekiyor ki, “mülteciler” gibi önemli bir sorunu var bu ülkenin. Doğu ve güneyimizdeki ülkelerin bir bölümünde, iç çatışmalarla emperyalist müdahaleler yüzünden büyük istikrarsızlık yaşanıyor. Çatışmalar arasında kalan savunmasız milyonlarca insan yerinden yurdundan göçüp mülteci olmaya zorlanıyor. Irak ve Suriyelilerden sonra şimdi de Afganlar dayandı sınırımıza. Bu da Bolu Belediye Başkanı gibi göçmen karşıtı çevrelerde siniz bozucu seslerin yükselmesine neden oldu…

Başkan Tanju Özcan’ın hangi nedenlerle bu vicdan incitici cümleleri kurduğu belli de buna hakkı var mı, orası tartışmalı. Bolu’nun nüfusu 314,802 iken aldığı göçmen sayısı 4,222. Nüfusa oranı %1,3 yalnızca. Bu rakam Kilis’te %84 iken Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’da ise  %20’nin üstünde. Bolu hayli şanslı sayılır yani. İlde göçmenlerle yaşanan önemli bir toplumsal olay da yok. Dini, dili, ırkı, ne olursa olsun tüm insanları kardeş sayan sosyal demokrat(!) bu zatın açıklamaları ne anlama geliyor o halde?

BİR UCU IRKÇILIĞA KADAR UZANAN BU DİL SİYASETEN DE YANLIŞ

Varlık Vergisi yıllarını ansıtan cümlelerle yabancı düşmanlığı yapıp, ülkedeki her türlü melanete onay veren Nagehan Alçı gibi bir şahsa, üstelik “Göçmenler ucuz işçi olarak çalışıp ekonomiye can veriyor. O sayede kriz yaşamıyoruz” insafsız cümlelerini kurarken, “hak savunucusu” payesi kazandırmanın ne alemi var? Bir ucu ırkçılığa kadar uzanan bu pespaye dil siyaseten de yanlış, malum kişiyi, yalnız göçmenlerin değil, Ortadoğu’daki tüm mazlum halkların kahramanı yapıyor çünkü…

Tamam, anlıyorum, sayıları 4 milyona yaklaşan göçmenlerin içinde art niyetli pek çok kişi var. Aksini söylemek abesle iştigal zaten. Ama bizzat Göç İdaresinin verilerine göre, Türkiye’deki Suriyelilerin %70,8’ini kadınlar ve 18 yaş altı çocuklar oluşturuyor. Buna 65 yaş üstünü de ekleyince yaşanan insani dram tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Hem kamu kurumları, hem de yapılan araştırmalar, mültecilerin suça karışma oranının gayet düşük olduğunu söylerken, bu “güvenlik vaveylası” nerden çıkıyor peki?

ÜLKE SAVUNMASINDAN DEĞİL, KİMİN KİMİNLE SAVAŞTIĞI BELLİ OLMAYAN VAHŞETTEN KAÇIYORLAR

Vaveyla yalnızca bununla sınırlı mı? Hayır. Göçmenlerin maaş aldıkları da palavra. Gerçek şu ki, AB fonlarından gelen paradan, o da kriterleri uyanlar, ayda 155 lira gibi düşük bir yardım alıyor yalnızca. Esnaf olanların vergi vermediği, tıpkı istedikleri yerde çalışabildikleri gibi uydurma kesinlikle. Dilediği üniversiteye sınavsız girdikleri bilgisi, üniversiteye giden her göçmene burs verildiği gibi hepten yanlış. Hastanede sıra beklemedikleri hikâyesi de, TOKİ’nin ücretsiz ev verdiği gibi bir şehir efsanesi sadece…

Göçmenler, ülke savunmasından değil, kimin kimle savaştığı belli olmayan vahşetten kaçıyor. Taraflar, kendinden olmayan herkesi vahşice katlediyor. Yaşanan çatışmaların ciddi etnik ve dinsel boyutu var ayrıca. Başta AB olmak üzere emperyal güçler ikiyüzlü, her biri bir başka vahşi ile işbirliği yapıyor. Birilerinin dünyanın jandarması olma, diğerinin masada rol kapma hevesi geçmedikçe, sorunun bitmeyeceği de çok açık. Öfkemizi kendilerine mültecilikten başka seçenek bırakılmayan zavallılara değil, onları mülteci yapan alçaklığa yöneltin lütfen…