“Şimdi ben de, sen de burada değiliz, Zonguldak’tayız”

ÖLÜMSÜZ AŞK


Veteran atlet Safder Kartoğlu, 2004 yılında kaybettiği eşi Cahide’nin anısına, her yıl doğum gününde, doğduğu yer Çanakkale’de yaptığı sevda koşusunu, bu yıl çocukları ve dostlarıyla birlikte gerçekleştirdi. Cahidesinin gömütlüğü başında şiirler okuyan Kartoğlu, mektubunda, “İyi ki doğdun Cahidem sen. İyi ki doğdun. İyi ki… Seviyorum seni” dedi.

Zonguldaklı veteran atlet Safder Kartoğlu, Zonguldak Devlet Hastanesinde çalışırken tanıştığı hemşire Cahide Güven’le1952 yılında evlendi. Kartoğlu çifti, emekliklerinin ardından, 1983 yılında, çocuklarının yaşadığı İstanbul’a yerleşti. Cahide Kartoğlu, Safder’iyle şiir tadında geçen bir hayatın ardından, 2004 yılında yaşamını yitirdi. Cahide’sine duyduğu sevgiyi yüreğinde ilk günkü sıcaklığıyla taşıyan Safder Kartoğlu, 2005 yılından bu yana, her yıl, onun doğum gününde, doğduğu kent Çanakkale’de, sevda koşuları yapmaya başladı. Sevda koşusunu, bu yıl ailesi, dostları ve İstanbul Masterler Kulübünden atletlerin de katılımıyla gerçekleştiren Kartoğlu, eşinin gömütlüğü başında, bir de mektup okudu. Kartoğlu’nun şiirler, şarkılarla bezediği mektubunu okuduğu sırada, koşuya katılanlar duygulu anlar yaşadı.

İYİ Kİ DOĞDUN CAHİDEM SEN

Kartoğlu, "Cahide’m” diyerek başladığı mektubunda,“Doğup büyüdüğün, sonsuz uykunu uyuduğun, güzelliklerine doyamadığımız Çanakkale’deyiz yine. Bu sabah hava berrak, bu sabah her şey her şey billurdan gibi gök masmavi bu sabah. Sana geldik.Başta ben Safder’in senin, sonra Can, Kaynak ve candan dostlarımızla sana, sana geldik.Senin adını taşıyan ‘Bir sevda Koşusu ÇanakkaleCahide Kartoğlu Yarı Maratonu’nukoşarak sana. Cahide’m, bugün 10 Haziran 2017 takvime göre.Bize göreyse bugün 14 Mart 2017.Senin doğduğun dünyaya merhaba dediğin günün 92. yılı.İyi ki doğdun Cahide’m sen.İyi ki doğdun. İyi ki doğdun. İyi ki.Seviyorum seni. Seviyorum seni. Seviyorum” dedi.

KARIM OLMALISIN, CAHİDE

Kartoğlu mektubunu, “Cahide’m, biliyorsun, evlenme önerisinde bulunduğum bir şiirle başlayan, yarım yüzyılı aşan birlikteliğimiz, çocuklarımız ve torunlarımızla şiirli, şiir gibi geçti.Mutlu olduk. Çok, çok, çok mutlu. Bugün sana 92. yaşgünü armağanı olarak birlikteliğimizin unutulmaz şiirlerinden, şarkılarından, türkülerinden derlediğim bir demet sunacağım. Haydi! O günleri yeniden yaşamaya. Dinle beni sen, Safderini. Şimdi ben de sen, de burada değiliz, Zonguldak’tayız. Devlet Hastanesi’nde benim çalışma odamdayız. Ayaktayız. Bir akşam saati. Benim gözlerim senin gözlerinde. Senin gözlerin benim gözlerimde. Kalplerimiz küt küt! Sana, şair Kenan Harun’un ‘Karım Olmalısın Güzel’ şiirini her sözcüğüne sevgimi, aşkımı yükleyerek okuyor, evlenme önerisinde bulunuyorum.

Karım olmalısın, Cahide  

Yaşamalısın benimle aynı hayatı

Kavak yelleri halinde esmelisin başımdan!

Bir şarkı gibi içime dolmalısın…”

diyerek sürdürdü.

ŞİMDİ SEN ZONGULDAK’TA EVİMİZDE BEKLE BENİ

Kartoğlu şiirli mektubunu, “Bir şiir. Dilimden düşmeyen. Zonguldak’ta Amelebirliği’nde çalıştığım sürece, her ayın birinde aylığımı almış, evimizin yolunu tutmuş, kapının ziline iki kez dokunmuş, kapı açılmış, gülen gözlerinle karşımda sen olurdun. Ne yapardım? Halim Yağcıoğlu’nun ezberlediğim bir şiiri vardı. Gözlerim gözlerinde, sana o şiiri okurdum. Anımsıyorsun, değil mi? Şimdi sen Zonguldak’ta evimizde bekle beni; Safderini. O, işyerinden çıkmış, neredeyse sana gelmek üzeredir. Beş dakika, altı, yedi, sekiz, dokuz, on dakika… İşte, kapının zili. Kapıyı açıyorsun. Karşında Safderin senin. Duraksamadan ‘Bugün ayın biri Cahidem’, diyor, her sözcüğüne sevgilerini yüklediği şiiri okuyor… “Seni bütün kalbimle öpebilirim sevgilim  

Değil mi ki koynumda sıcaklığı var  

Değil mi ki istediklerini alabileceğim

Mahzun eli boş dönmeyeceğim eve  

Sesim titremeyecek bitene kadar…”

dizeleriyle sürdürdü.

NE GÜZELDİ BECERİKLİ, ÖPÜLESİ ELLERİN

Mektubunda sıkça Zonguldak’taki güzel günlere atıf yapan Kartoğlu, mektubunda, “Cahide’m, ne güzeldi senin o ince, uzun parmaklı, güzelliklerin yaratıcısı, becerikli, öpülesi ellerin. Zonguldak’taydık. Devlet Hastanesinin yakınında Site’de. Tümüyle denizi gören bir kırmızı apartmandı. Alt dairede biz oturuyorduk, üstümüzdeki dairede Gönül Kutlu’lar. Daha tanışmamıştık. Gönül Hanım, üst pencereden aşağıya baktığında açık olan alt pencereden dışarıya doğru uzanan bir kadın eli görmüş, ‘Ne kadar güzel bir eli, ne kadar güzel parmakları var’demiş. Bunu Gönül Hanımlarla tanışıp dostluk kurduğumuzda anlatmıştı. İşte Cahide’m, bu el senin elindi. Gönül Kutlu, övdükçe övüyordu.Cahidem,Biliyorsun, Ümit Yaşar Oğuzcan sevdiğimiz bir şair dostumuzdur. Bir şiir yazmış: ‘Önce Ellerin’ demiş, sonra da ‘Sevgili dost okurum Safder Kartoğlu’na sevgilerimle’ demiş. Ben de bu şiiri senin ellerinden öperek, sana çok çok çok hak ettiğin bir övgü olarak sunuyorum:

“Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle

Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam

Kovdu çevremden bütün kötülükleri  

Önce ellerin Cahide’m senin.  

Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam”

şeklindeki ifadelere de yer verdi.

SEN HİÇ AMA HİÇ DÖNÜLMEYECEK YERDESİN
Ölümü Cahide’sine kavuşma anı olarak niteleyen Kartoğlu, duygularını, “Cahide’m,  ‘Bir şiirsin’ derdim sana. ‘Bir şarkısın da’ derdim.Ömür boyu sürecek bir şarkı.Cahide’m benim, şu türküye bir bakar mısın? Her dizesinde ben değil, sen varsın, sen. ‘Sen gelmez oldun’ diyor da başka bir şey demiyor. Sanki sen istesen gelebilirmişsin de, gelemiyormuşsun. Dönülebilecek yerde olsan, bir gün bile durmaz, kalkar, koşa koşa gelirsin, biliyorum. Sen dönülecek yerde değil, hiç ama hiç dönülmeyecek yerdesin. İstesen de gelemezsin. Böyle olunca geriye ne kalıyor? Benim sana gelmem. Ben sana gelebilir miyim? Gelebilirim. Öldüğüm zaman gelebilirim. Ne zaman ölürüm? Kimbilir nerde, ne zaman, kaç yaşında? İşte, o zaman gelebilirim sana. Ondan önce gelmem, gelemem. Gelmemi sen de istemezsin. Ne var, bir yüzyıla yaklaşan ömrüm, doğaldır; şair dostumuz Cahit Sıtkı Tarancı gibiher an ama her an sona erebilir. ‘Kapımı çalıp durma ölüm’ desem de nafile. Bakmışım, ölüm gelivermiş. ‘Hoşgeldin ölüm! Elveda dünya!’ demiş gidivermişim. Safder Baba bir masal oluvermiş” cümleleriyle ifade etti.

BEN SAFDER’İN NEREDEYSEM, SEN CAHİDE’M ORADASIN
Kartoğlu mektubunun son bölümünde, “Cahide’m benim,sen gittin gideli hem Safder’inde, hem çocuklarımızda, hem torunlarımızda yaşıyorsun sen. Nasıl yaşıyorsun? Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın deyişiyle ‘Yok biri’ olarak yaşıyorsun. Ben Safder’in neredeysem, sen Cahide’m de oradasın. Çocuklarımız, torunlarımız nerelerdeyse sen de oradasın. Yakınlarımız, dostlarımız nerelerdeyse sen de oradasın, onlarlasın. Yok biri olarak hayattasın, hayattasın, hayattasın.İyi ki doğdun Cahide’m sen. İyi ki doğdun. Seviyorum seni. Seviyorum seni. Seviyorum.Seni.Cahide’m, sen burada yalnız başına sonsuz uykunu uyurken ben İstanbul’da yalnızlık maceramı yaşıyorum. Burada senin son uykunu uyuduğun yatağının bitiğinde bir yatak daha var. Boş bir yatak, görüyorsun. İşte o yatak, benim yatağım. Safder’inin yatağı. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında ben de sonsuzluğa göçtüğümde o yatakta olacağım Cahide’m. Biliyor musun, nasıl geleceğim oraya, sana, nasıl? Sana adadığımızbir sevda koşusu, Çanakkale Cahide Kartoğlu Yarı Maratonu’nu ben o kez koşarak değil, yakınlarımızın, koşucu dostlarımızın elleri üzerinde taşınarak geleceğim oraya, sana ve ‘Bir Sevda Koşusu Çanakkale Cahide ve Safder KartoğluYarı Maratonuolarak sürdürüleceği umuduyla birbirimize sarılarak sonsuz uykumuzu birlikte uyuyacağız. Bekle beni Cahide’m. Bekle!

Cahide’m” seslenişine yer verdi. (Şebnem Saka)