Gazeteci Mustafa Ödemir, kendisini tutuklanmaya götüren süreci belgelerle tek tek çürüttü. Muhalif gazeteci olmanın, doğruların peşinde koşmanın bedelini ödediklerini belirten Özdemir, davasını kaybetmesi durumunda 26 yıllık meslek hayatını sonlandıracağını kaydetti. Özdemir, yaptıkları haberleri ve gazete manşetlerini göstererek, kendisini tutuklanmaya götüren süreci işaret etti. 

Maden Mühendisleri Odasında yapılacak basın açıklamasına pandemi nedeniyle polisin izin vermedi. Bina dışında basın açıklaması yapan Özdemir, tutukluluk süreci ile ilgili kamuoyuna yansıyan iddialara fotoğraf ve belgelerle cevap verdi.

Basın açıklamasından notlar:

Bugün yaşadığım olayı anlatmak üzere buradayım. Benim kendimi ifade etme, hakkımdaki iddialara cevap verme hakkıma önem veren meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Gelmeyenlerin de canı sağ olsun. Buraya gelerek bana söz hakkı verdiğinizden dolayı çok teşekkür ediyorum

Bir de ünlü işadamı Erdoğan Demir’e teşekkür ediyorum. Beni yine yanıltmadı.

Cezaevinde 29 gün boyunca ne konuşacağım diye düşündüm. Düşüncelerimi özgürce ifade etmem gerektiğini düşündüm. Cezaevinde eşime ve kızıma eğer davayı kaybedersem bu mesleği kesinlikle bırakacağımı ve 26 senelik gazetecilik hayatımı noktalandıracağımı söyledim. 

Aslında biz kamuoyunu bilgilendirmek ve toplumu aydınlatmak görevini yapıyoruz. Aslında 2 gazeteci var: Birisi gündemi takip eden gazeteciler, diğeri de gündem yaratan gazetecilerdir. Biz hiç bir zaman valiliğin sözcüsü olmadık. Devlete her zaman saygı duyduk. Fakat bazı haksızlıklara karşı durduk. Sadece görevimizi yaptık. 

Benim roman topluluğuyla yakınlığım yargılandı, sorgulandı. 15 yıldır hiç bir kötülüklerini görmedim. İşsiz kalan bir genç açıklama yapacağını söyledi gittim haberini yaptım.  Karton toplayıcılığı yapanlar mağduriyetlerini bana ilettiler haber yaptım. Şimdi bunları yaptım diye ben mi suçluyum? Tabi hiç hayatında Roman çocuk başı okşamamış birinin beni anlamasını beklemiyorum.

Aslan işten atılmıştı.  Cezaevinde kaldığı için işten atılmıştı. Sonra tekrar işe girmek için belediye başkanı Selim Alan'ın kapısını çaldı. Ona, 'Seni kim işe aldıysa o alsın işe' demiş. Bundan başladı olay. Aslan Koçaklı, çok sevdiğim taner Koçaklı'nın oğludur. Olaydan 2 gün önce beni aradı, 'Abi bit pazarında bir ayakkabı gördüm onu bana alır mısın?' dedi. Ben de param olunca vereceğimi söyledim. Sonra ertesi gün arabayla Gazipaşa’dan geçerken rastgele, arabayı görüp yanıma geldi. Gazipaşa'dan iki dakika önce ya da sonra geçsem karşılaşıp da bunlar başıma gelmeyecekti. Hakkımdaki bu takibatı yapamamış olacaklardı. Genelde benden alkol parası ya da evine ekmek parası ister. Daha önceden belediyeye gidip iş isteyeceğini biliyordum. Ayakkabı parası istedi. 50 lira verdim.

Fakat Aslan içki içmeye gidiyor, sonra benzin alıyor. Kendisi şov yapmaya gideceğim diyor. Ama bir elinde bira bir elinde benzin bidonu ve su şişesiyle belediye önüne geliyor. Bakın görüntüler orada.

Olay yaşanıyor 3 gün sonra geliyorlar. İfademi veriyorum. Her şeyi detaylı anlatıyorum. Savcılığa sevk ettiler. Aslan parayı o verdi dedi. Aslan 3 gün psikiyatri servisinde. Bu durumda ifade veremem diyor. Polis hap getiriyor. Sonra ifadesini alıyor.  Aslan ben Mustafa abiye intihar edeceğimi söylemedim diyor. Ama buna rağmen tutuklanıyorum. Delilleri karartma ve kaçma şüphesiyle tutuklanıyorum.  Tanıdığım hakim savcılar kesinlikle bu durumda tutuklanamazsın dediler ama ben tutuklandım.

Bakın 14 Nisan tarihini unutmayın. 14 Nisan günü Selim Alan, Gültekin Çiçek ve Aslan Koçaklı’yı makama çağırıyor, gelin görüşelim diyor. Selim Alan, "Aslan sen ifadeni değiştirmezsen ceza alırsın. İş olayına da sonradan bakacağız. Şimdi yaparsak dikkat çeker" diyor. Onlar asla bunu kabul etmiyorlar. Sonra galerici Can Eliyazıcı, Aslan’ın kardeşini görüyor ve 40-50 bin TL para teklif ediyor. Bunu da kabul etmeyip üzerine yürüyor. Eliyazıcı kim? Erdoğan Demir’in 001 cipini yarı parasına alan ve geçmişte Erdoğan Demir’le yargılanan adam. İfadelerini değiştirmeleri için hem Selim Alan hem de Eliyazıcı aba altından sopa gösteriyorlar. 

Sonra Cevdet Akgün avukat tutuyor. Genç bir arkadaş. Aslan gibi mücadele ediyor. Tahliyemde emeği var. Ama bu genç avukat bugün beni arıyor diyor ki “Abi bu iş siyasi boyut kazandı, sen daha güçlü avukat bul, ben çekileyim” diyor ve çekiliyor. Avukatın bugün dava başlamadan bu davadan çekilmesini kamuoyuna bırakıyorum. Bu arada benim mahkemeye katılmak isteyen avukatlar çok benim avukat kaygım yok.

Evladım bana sakin gazeteciliği bırakma dedi. Ama eğer bu davayı kaybedersem kesinlikle gazeteciliği bırakacağım.  Bu ülkede muhalif olanların başına nelerin geldiğini hepimiz biliyoruz. Asla geri adım atmadım. Bunca yolsuzluk haberleri, tuhaf ilişkileri ele alan ve diğerleriyle ilgili en ufak bir soruşturmam yoktur. Ama eğer davayı kaybedersem 26 yıllık mesleği bırakacağım.

Ben eşime ve çocuklarıma başınızı önünüze eğdirecek bir şey yapmadım dedim. Bunun için kararlıyım. Bu pes etmek değil. Ben bireysel mücadelemi zaten veririm.  Ama bu farklı bir şey... Eğer kamuoyu önünde bu davayı kaybedersem 26 yıllık gazetecilik mesleğini bırakacağım. 

Hakkımda haberler yapıldı. Bazıları hiç sesini çıkartmadı. Onlar için üzülüyorum.  A Cemiyeti, B Derneği. Buraya gelmeyenler de var. Elbette iddiaları, gözaltına alınma veya tutuklanmaları bir haberdir ve yapılacaktır. Bir gazetecinin cevap hakkını dinlemeleri ve haber yapmaları gerekmez mi? Onların bu durumunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Benim için “vay puşt vay” diyen Erdoğan Demir. Yıllar önce 67 kişiyle operasyon yapıldığında (kendisinin burada olmasını isterdim) Gazeteci Alev Fennibay aradı rica etti. 'Eşi çok üzülüyor. Kelepçeli fotosunu koyma' dedi. Ben kaldırdım o fotoyu. Ben ona hiç puşt demedim.

Bir AVM açılışı yapılıyor. Belediye ruhsat veriyor. O da bunun için bu şekilde yazıyor. Diyet ödüyor. Onu da anlıyorum. Şu telefonun dili olsa da anlatsa.  Erdoğan Demir’in neler söylediğini. Yalvardı. Ama sonra Salih Demir’in milletvekilliği adaylığında bana 20 gün yazma diye aracılarla yalvardılar, para teklif ettiler.

Ben giderim, Halkın Sesi kapanır, yarın onların başına geldiğinde anlarlar. Bana atılan “vay puşt vay” başlığını alnına çakıyorum. Ona aynen iade ediyorum. Ben haksızlık yapmadıysam ne Erdoğan Demir’den, ne Emniyetten ne de Savcıdan çekinirim. Paşalar gibi yatarım. Yattım. Yemekler mükemmeldi. Romanlar orda da beni buldu. Bir gün, orada hapşırdım biri kulağıma geldi sessizce “Özgür yaşa” dedi. Özgürlüğün değerini orada anladım. Sadece gökyüzünde kuşları görüyorsunuz. 

Zannetmesinler ki, bu süreç bizim yaptığımız yayınları sonlandıracak. Ben çıkınca babam hasta oldu İstanbul'a gittim. Bir duyum aldım. Belediye iftar yapıyor. Herkese yasak olan, yasak saatte iftar yapılıyor. Haber yapmayacak mıydık? Tabi ki yapacağız.  Doğru bildiğimizi yazmaya, onurlu gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Başımıza bunlar geldi diye asla geri adım atmayacağız. Hepinize teşekkür ediyorum, ayağınıza saglık. Buraya gelerek onurlu duruş sergilediniz. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum ayağınıza sağlık…