Halkoylaması protestosuna polis ablukası

Zonguldak Demokrasi Platformu 16 Nisan’da yapılan halkoylaması sonuçlarıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Madenci Anıtı önünde toplanan Zonguldak Demokrasi Platformu üyeleri “Biz kazandık Zonguldak Hayır’ına sahip çıkıyor” pankartıyla ve sloganlarla halkoylamasının iptalini istediler. Basın açıklaması sırasında alınan güvenlik önlemleri ve grubun adeta bir polis ablukası içine alınması dikkat çekti. Basın açıklamasını yapan Eğitim-Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz “Referandum süreci askeri darbe süreçlerinde yapılan anayasa değişiklikleri örneklerine benzer eşitsiz ve tek yanlı propagandaya izin veren bir ortamda gerçekleşmiştir. Halkın serbest ve özgür bir tartışma ortamında kanaat oluşturma hakkı engellenmiştir. Gücü ve iktidarı alabildiğine merkezileştiren, kuvvetler ayrılığının yerine katıksız bir kuvvetler birliğini hayata geçiren, anayasa değişikliğinin içeriği tartışılmadan, değişikliği onaylamayanları “vatan haini, darbeci, haçlı zihniyetinin uzantıları, terör destekçisi” gibi düşmanlaştıran ithamlarla yaftalayarak ülkemizi ortadan ikiye ayıracak bir kamplaşma içinde referandum süreci gerçekleştirilmiştir” diyerek şu açıklamalarda bulundu;

“Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, cezaevlerinin insanlık onurunun ayaklar altına alınarak tıka basa doldurulduğu, muhalif basın yayın organlarının kapatıldığı, yazarlarının tutuklandığı, onlarca belediyeye kayyum atandığı parti başkanlarının milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tutuklandığı 12 Eylül’de bile karşılaşılmayan sayıda akademisyenin üniversitelerden atıldığı, yüz binin üstünde kamu emekçisinin tek satırlık ifadelerle ihraç edildiği AKP darbesi koşullarında anayasa değişikliği gündeme getirildi.

Yapılması gereken cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, emekçilerin kazanılmış hak ve özgürlüklerini, iş güvencelerini ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelere son verilmesi, mezhepçi dayatmaların ortadan kaldırılarak inanç özgürlüğünün sağlanması, özgürlükçü, gerçek laikliğin her boyutta hayata geçirilmesi, yaşam tarzı dayatmalarına son verilmesi iken tek adam diktasına dayalı anayasa değişikliği AKP-MHP ittifakıyla referanduma götürüldü.

Bizler ısrarla anayasaların toplumsal değişim taleplerine cevap verdikleri, ülkenin sorunlarına cevap ürettikleri, mümkün olan en geniş rıza ve mutabakata dayandırıldıkları ölçüde “Toplumsal Sözleşme” karakteri taşıyabileceğini belirttik. Ancak AKP-MHP ittifakı gelecek on yıllarımızı belirleyecek referandum sürecini OHAL,KHK’lar zulmü ve baskısı altında gerçekleştirilmiş, İçişleri Bakanlığı haftalık bilançolarla binlerce muhalifin gözaltına alınmasını, tutuklanmasını gözdağı ve tehdit içeren bir söylemle açıklamıştır.

Referandum süreci askeri darbe süreçlerinde yapılan anayasa değişiklikleri örneklerine benzer eşitsiz ve tek yanlı propagandaya izin veren bir ortamda gerçekleşmiştir. Halkın serbest ve özgür bir tartışma ortamında kanaat oluşturma hakkı engellenmiştir. Gücü ve iktidarı alabildiğine merkezileştiren, kuvvetler ayrılığının yerine katıksız bir kuvvetler birliğini hayata geçiren, anayasa değişikliğinin içeriği tartışılmadan, değişikliği onaylamayanlar “vatan haini, darbeci, haçlı zihniyetinin uzantıları, terör destekçisi” gibi düşmanlaştıran ithamlarla yaftalayarak ülkemizi ortadan ikiye ayıracak bir kamplaşma içinde referandum süreci gerçekleştirilmiştir.

Bu süreçte YSK sadece 16 Nisan’da değil öncesinde de hukuksuzluklara karşı zerre ses çıkarmadığı gibi zımnen onaylayan bir tavır sergilemiştir.

Böylesi bir değişikliğe hayır diyenler her şeye rağmen, bedeller ödeme pahasına, bütün baskıları göze alarak devletin tüm aygıtlarının kuşatması altında haklı olmanın verdiği güven ve cesaretle çalışmalar yürütmüşlerdir.

Bizler emek, barış ve demokrasi mücadelemizin bir parçası olarak gördüğümüz, askıya alınan temel hak ve özgürlükleri büyük oranda ortadan kaldıracak, OHAL’i süreklileştirecek ve en önemlisi de ülkemizde büyük bir kutuplaşmaya, kaosa yol açacak anayasa değişikliğine hayır dedik, referandum sürecinde de bunun çalışmasını yürüttük.

Ancak her ne pahasına olursa olsun, anayasa ve yasaları hiçe saymak da dahil her türlü hukuksuzluğu yapma pahasına “Üsküdar’ı geçmeyi” kafasına koyanlar yurttaşlarımızın tek adam diktasına geçit vermeme iradesini şaibeli biçimde engellemişlerdir. Referandumda ortaya çıkan sonuç şaibelidir, meşru değildir. Bu nedenle o at Üsküdar’a geri dönecektir.

YSK tarafsızlığını yitirmiş, açıkça yasayı çiğnemiştir. Yasa değişmedikçe hangi gerekçe ile olursa olsun yasaya aykırı hareket etmek suçtur. Ortaya çıkan sonuç bir toplumsal mutabakat değil, ülkemizin tehlikeli şekilde ikiye ayrılmasıdır.

YSK mühürsüz zarflardan çıkan oyları iptal etmeli, diğer usulsüzlüklerin gereğini yapmalıdır. Bunca şaibeli durumdan sonra daha fazla gerginliğe ve sorunlara yol açmadan, referandum iptal edilmelidir.” (Haber/Yasemin Sarı)